Posts Tagged With: ziyaret

Kabir ziyareti!

Süleyman bin Ahmed bize haber verdi, Ebu zura ed Dımeşki’den, ebul yeman, saffan bin amr, raşid bin sad, asım bin humeyd, MUAZ BİN CEBEL’DEN ra: Peygamber efendimiz sav onu yemen’e gönderdiği zaman onunla beraber çıktı ve ona vasiyette bulundu….

Ayrılık vakti yaklaşınca: YA MUAZ BELKİ DE BU SENEMDEN SONRA BENİ GÖREMEYECEKSİN, Belki dönüşünde benim mescidime ve kabrime geleceksin. ”KABRİMİ ZİYARET EDEBİLECEKSİN”
ve MUAZ ra Efendimiz’den sav ayrılacağı için ağlamaya başladı
(marifetus sahabe/cild:17/ sayfa 145), (emali ibn beşşar/ cild:1/ sayfa:383) (ithaf ul xeyeretul mehere/ cild:3/ sayfa: 128)

”Ben size daha önce kabileri ziyaret etmeyi yasaklamıştım.Artık onları ziyaret edebilirsiniz”
(Müslim (III/65; VI/82) Ebu Davud (II/72,131) onun tarikinden Beyhaki (IV/77) Nesa’i (I/285,286; II/239,330) ve Ahmed (V/350,355,356,361)

Categories: Kabir ve ruh, Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , ,

Kabirde Kuran okumak!

Sahâbeden Leclâc (Radıyallahu Anh) (120/738) oğluna vasiyette bulunurken şöyle demiştir:
“Oğulcuğum! Ben öldüğüm zaman beni mezara göm. Beni mezarıma koyduğun zaman şöyle söyle: Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillâh. Sonra da üzerime toprak atarak onu düzle. Daha sonra ise başucumda Bakara sûresinin baş tarafını ve son kısmını oku. Zira ben Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) böyle dediğini duydum.”
(Taberânî, c.XIX, s. 220, 221 (h.no.491); İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk, c. XXXXX, s. 292 (trc. No. 5848); Beyhakî, c.IV, s. 56.)

Heysemî (v.807/1405) hadisin isnadındaki râvîlerin ta-mamının sikâ olduğuna hükmetmiştir. Hadisin ricâlinden yalnızca Abdurrahman b. Atâ üzerinde tereddüt edilmiş ama İbn Hıbbân bu zâtı Sikat’ına almıştır. Tirmizî’nin de kendisinden hadis aldığı bu râvi hakkında İbn Hacer, makbûl derken İbn Ebî Hatim ve Zehebî gibi âlimler ise tercemesini vermekle yetinmişler, herhangi bir hüküm vermemişlerdir. İsnatta başka da bir illet tespit edilmiş değildir. Şu halde bu isnad, hasen derecesindedir. Yahya b. Mâîn (v.233/847) de bu hadisi delil olarak kabul etmiştir.

Ahmed b. Hanbel’in şöyle dediği nakledilmektedir:
اذا دخلتم المقابر اقرؤا آية الكرسى ثلاث مرار (قل هو الله احد) ثم قل اللهم ان فضله لاهل المقابر
“Kabristana girdiğinizde Âyetülkürsî ve üç defa İhlâs sûresini okuyarak şöyle duâ edin: Allah’ım! Onun ecrini şu kabir halkına ulaştır.
(İbn Kudâme, age., c.II, s.424; Kurtubî, et-Tezkira, c.I, s.96.)
başka bir rivâyette ise
“Fâtiha sûresini, Muâvizeteyn ve İhlâs sûrelerini okuyunuz. Sonra da bunu kabir halkına bağışlayınız. Çünkü o ölülere ulaşır.” buyurmuştur. (Kurtubî, age., I/96)

Categories: Kabir ve ruh, Kabirde kuran okumak | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ölü için sadaka vermenin sevabı ölmüş kimseye ulaşır!

Kabir Alemi kitabindan- İbni Hacer el-Askalani :
——
Üçüncü Soru:
“Ölü için sadaka verme, köle azat etme, kurban kesme ve vakıf olarak birşey bırakma gibi hayırlı amellerin sevabı ölmüş kimseye ulaşır mı?”

Cevap:Ehli sünnet alimlerinin çoğunluğuna göre ölü için sadaka vermenin sevabı ölmüş kimseye ulaşır. Ve ona fayda verir.

Bid’atçilerden bazıları ehli sünnetten ayrıldılar ve şöyle dediler:
“Ölen kimse için kendi yaptığından başka hiçbir şey fayda vermez.”

Fakat ölü hakkında sadakanın fayda vereceği meşrudur ve sahih haberlerle sabit olmuştur. Ve ölü bundan yararlanır. Bununla ilgili haberler Buhari ve Müslim ve diğer kitaplarda geçmektedir. Müslim’in sahibinin mukaddimesinde İbni Mübarek’ten nakledildiğine göre ölü için verilen sadakanın ona fayda vereceği konusunda ihtilaf yoktur. Alimler, mü’minlerin ölüye yapacakları istiğfar ve duaların ona fayda vereceğinde icma ettiler.

Bu icma bid’atçilerin ölüye ancak hayatında yaptıkları fayda verir, diye sınırlandırdıkları şeklindeki görüşü reddeder.

Ölü için yapılan şeylerden sadaka, ona fayda verdiğine göre köle azadı, kurban yahut vakıf da sadaka gibidir ve ölüye fayda verme açısından aralarında hiçbir fark yoktur.

Ehli Sünnet alimleri bedenle yapılan ibadetler hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Seleften ve hanefilerden bazıları Ahmed b. Hanbel’den gelen bir rivayete dayanarak ölü için yapılan bedeni ibadetlerin de ölüye fayda vereceğinin sahih olduğu görşündedirler.
Diğer alimler ise bu konuda aksi görüştedirler.
Buhari, Müslim’de (İmam Malik ve Şafii gibi) geçen hadiste Aişe’den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Kim üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse velisi onun oruç borcunu tutsun.”

İbni Abbas’tan şöyle rivayet edildi.
Rasulullah’a (s.a.v.) bir adam geldi ve şöyle dedi:
“Benim annem bir aylık oruç borcuyla öldü. Onu kaza edeyim mi?” Rasulullah (s.a.v.):
“Evet kaza et” buyurdu.

Yine onun gibi şu hadis de buna delalet eder;
Büreyde (r.a.) diyor ki: “Bir kadın Rasulullah’a (s.a.v.) gelip şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Rasulu annemin bir ay oruç borcu vardı. Onu kaza edeyim mi?” Rasulullah (s.a.v.):
“Evet onun oruç borcunu tut.” dedi. Kadın:

“Annem haccetmemiş idi, onun yerine haccedeyim mi?” Rasulullah (s.a.v.):
“Evet onun yerine haccet” buyurdu.

Hacc hakkında İbni Abbas’tan Buhari’de rivayet edilen hadis de bunun gibidir. Hacc gibi bazı bedeni ibadetlerin ölüye fayda vereceği kabul edildiğine göre diğer bütün bedeni ibadetlerin de ölüye fayda vermesine engel ne olabilir?

Bütün müslümanların icması şudur ki: Borçlu olarak ölmüş bir kişinin borcu başkaları tarafından ödenmiş olsa bu ödeme ölüyü borçtan kurtarır. Hatta bu borcu mirasçılarından başka kimseler ödese bile bu geçerlidir.

Buhari ve Müslim’de şu rivayet geçmektedir:
“Ebu Katade (r.a.) bir kişinin iki dinarlık borcuna kefil oldu. Daha sonra kefil olduğu bu adam öldüğünde Ebu Katade ona aid borcu ödeyince Rasulullah (s.a.v.) ona:
“İşte şimdi onun derisine serinlik verdin” dedi.

İbni Hamden el-Hanbeli “Reaya” kitabında ölüye fayda versin diye, Allah’a yaklaşmak için yapılan herşeyin ölüye fayda vereceğini açıklamıştır. Bu amel ister mali olsun, ister bedeni olsun farketmez. Sadaka, köle azadı, namaz, hacc, Kur’an okuma gibi bütün amellerin sevabı ölüye fayda verir demiştir.

Sonra şöyle devam etti: Denildi ki bu amel işlenirken veya işlenmeden önce ölüye faydalı olsun diye yapmaya niyet edilirse bu ölüye ulaşır. Fakat amel yapıldıktan sonra sevabı ölüye olsun diye niyet edilirse olmaz. Hanbeli’lerden bazı alimler böyle bir şart koşarlar. Delilleri ise Rasulullah’ın (s.a.v.) ölü için hayır yapmak isteyen bir kişiye hiçbir zaman: “Allah’ım bu amelin sevabını şu kimseye ver, şu kimseye verme” diye söylemesini emretmemesidir.
Selefin de bir amel yaparken böyle şeyler söylediği nakledilmemiştir:
“Bazı alimler: “Bir ölü için bir amel yapılacaksa o amele başlarken ölü için niyet edilmesi şarttır, şayet amel bittikten sonra niyet edilirse bu geçersizdir” demişlerdir.

Bazı alimler şöyle demişlerdir:
“Amel yapıldıktan sonra amelin sevabını ölüye bağışlanması geçerlidir. Zira kişi ibadet ettikten sonra şöyle dua eder: “Allah’ım! Bu amelin sevabını falan ölüye ulaştır.” Bundan dolayı bu alimler amele başlamadan önce ölü için niyet etmeyi şart koşmamışlardır. Doğru olan Rasule ittibadır.
Bu konuda; niyeti, amelin başlangıcında şart koşan görüş tercih edilir. Çünkü ameller niyetlere göredir.

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , ,

Ancak üç mescid için yola çıkılır hadisinin şerhi!

İbni Hacer “Buhari” şerhinde “Ancak üç mescid için yola çıkılır” hadisini şerh ederken şöyle anlatır:

“Burada ‘müstesna minh’ (kendisinden istisna edilen kelime) mahzuftur. Burada ya umumi bir lafız takdir edilir. O zaman hadisin manası “Hiçbir mekan için yolculuk yapılmaz ancak üç mescid için yola çıkılır” şeklinde olur. Ya da daha hususi anlamda bir şey takdir edilir. Umumi bir takdir yapmak mümkün değildir. Bu takdirde hadisten, ticaret, sılayı rahim ve ilim tahsili gibi mühim meseleler için yolculuk yapılamayacağı gibi bir mana anlaşılır ki bu doğru değildir. Öyleyse hususi bir kelime takdir edilmelidir. Takdir ederken de elbette ki mana ile münasebeti en fazla olan kelime olmalıdır. Bu durumda mana şöyle olmalıdır: “Hiçbir mescid için yola çıkılmaz ancak üç mescid için yola çıkılır. Öyleyse, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’nin kabri şerifini ya da salihlerin kabirlerini ziyaret için yola çıkmayı menedenlerin fikirlerinin batıl olduğu anlaşılmaktadır. Allah en doğrusunu bilendir. Es-Subki’l-Kebir şöyle demektedir: “Bazıları bu hadisi yanlış anlayarak bu üç mescid dışında her hangi bir yeri ziyaret için yola çıkmanın yasak olduğunu zannetmişlerdir. Bu bir hatadır. İstisna edilen, kendisinden istisna edilen şey ile aynı cinsten olmalıdır. Bu durumda hadisin manası: “Herhangi bir mescid için, ya da herhangi bir mekân –sadece o mekânın kendisi hedeflenerek- için yola çıkılmaz. Sadece üç mescid için yola çıkılır. Herhangi bir mekân için yola çıkılmaz. Çünkü birisini ziyaret ya da ilim tahsili için yapılan ziyaretler mekân için değil mekanda bulunan kişiler içindir. Allah en doğrusunu bilir.”

[İbni Hacer, “Fethu’l-Bari” 3/66]

Categories: Kabir ve ruh, Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ibn kesir(ra)(Ibn teymiyyenin ogrencisi) ve Tevessül!!


Ibni Teymiyyenin öğrencisi ibni Kesirin telif ettiği “Tefsiril Kuranil Azim” adlı tefsir kitabının 4-cü cildinin 140-cı sayfasıdır.
وقد ذكر جماعة منهم الشيخ أبو منصور الصباغ في كتابه الشامل الحكاية المشهورة عن العتبي قال : كنت جالسا عند قبر النبي صلى الله عليه وسلم فجاء أعرابي فقال : السلام عليك يا رسول الله سمعت الله يقول ” ولو أنهم إذ ظلموا أنفسهم جاءوك فاستغفروا الله واستغفر لهم الرسول لوجدوا الله توابا رحيما ” وقد جئتك مستغفرا لذنبي مستشفعا بك إلى ربي ثم أنشأ يقول : يا خير من دفنت بالقاع أعظمه فطاب من طيبهن القاع والأكم نفسي الفداء لقبر أنت ساكنه فيه العفاف وفيه الجود والكرم ثم انصرف الأعرابي فغلبتني عيني فرأيت النبي صلى الله عليه وآله وسلم في النوم فقال : يا عتبي الحق الأعرابي فبشره أن الله قد غفر له

İçlerinde eş-Şâmil isimli eserin müellifi Şeyh Ebu Nasr îbn es-Sab-bâğ’ın bulunduğu bir grup âlim Utbâ’dan şu meşhur hikâyeyi naklederler; Utbâ şöyle anlatmıştır: Hz. Peygamberin s.a.a kabri yanında otu­ruyordum. Bir bedevî gelerek: Selâm sana ey Allah’ın Rasûlü, Allah Teâlâ’nm: “Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah’­tan mağfiret dileseler ve peygamberler de onlara mağfiret dileseydi el­bette Allah’ı Tevvâb ve Rahîm olarak bulacaklardı” buyurduğunu işit­tim. İşte günâhlarımdan mağfiret dileyerek ve Rabbıma benim hakkım­da şefaatte bulunmanı isteyerek sana geldim, dedi ve şu şiiri söyledi:

Ey yeryüzündeki efendilerin en hayırlısı ve en büyüğü; onların güzel kokularıyla yeryüzünün alçak ve yüksek yerleri hep güzelleşmiş­tir.
Senin bulunduğun kabre benim nefsim feda olsun. Orada iffet, ora­da cömertlik ve şeref vardır.

Sonra Bedevi ayrılıp gitti ve bana bir uyku hali geldi. Rü’yâmda Hz. Peygamberi s.a.s gördüm. Şöyle buyurdular: Ey Utbâ, Bedevi’ye var ve Allah’ın kendisini bağışladığını ona müjdele.

[ibni Kesir, “Tefsiri Kuranil Azim”, Nisa 64-ün tefsiri]
[Nevevi, “Dualar Ve Zikirler”, Haccın Zikirleri babı]

Categories: Tevessül, Tevessül-Teberruk-Istiğase-Himmet | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

İmâm Şâfiî(ra) ve Teberrük!

tabakat es shafii el kubra cilt 2 sayfa 36

İmâm Şâfiî’nin talebelerinden olan Rabî b. Süleyman anlatır:

“Bir gün İmâm Şâfiî bana; Rabî bu mektup al, Ahmed b. Hanbel’e götür ve cevabını bana getir.” dedi.
Ben mektubu Ahmed b. Hanbele götürdüm. Ahmed b. Hanbel mektubu okuduktan sonra çok sevindi. Ahmed b. Hanbel üzerindeki gömleği çıkarıp bana hediye etti. Mektubun cevabını İmâm Şâfiî’ye getirdim. İmâm Şâfiî bana: Sana hediye edilen gömleği alıp, seni üzmek istemeyiz. Ancak, hiç olmazsa onu bir suya batır ve o suyu bize ver ki, biz de o gömleğin bereketine böylece ortak olalım, dedi.

[İbnü’l-Cevzî, Menâkıbü’l-İmâm Ahmed b. Hanbel, s. 609-610; Tabakat es shafii el kubra cilt 2 sayfa 36]

Molla Aliyyü’l kari diyor ki.: İmam şafii bağdatda iken imam ahmedin içinde işkence yapıldığı çamaşırını istemiş ,imam ahmed de ona gömleğini göndermişdir.İmam şafii gömleğini alınca suyun içine koymuş ıslatmış ve onun suyuyla bereketlenmek üzere içmişdir.bu ise imam ahmedin menkıbesi için büyük bir şerefdir.

[Siyerü ‘lam-in Nübela, c.11 s.213-232 Şerh-i Mişkat, İsmail Çetin k.s cilt 1, sayfa: 287]

Categories: Teberrük, Tevessül-Teberruk-Istiğase-Himmet | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

Resulullah’in(sav) kabrini ziyaret icin sefer!(1)

İmâm-ı Sübkî:

Resûlullahı (sallallahü aleyhi ve sellem) ziyâret için sefere çıkmaya dâir haberler:

Eshâb-ı Kirâmdan Bilâl-i Habeşî (radıyallahü anh), Resûlullahın kabr-i şerîfini ziyâret için, Şam’dan Medîne-i münevvereye sefer, yolculuk yaptı. Bu mevzûda, Bilâli Habeşî’nin bu seferi açık ve kesin delîldir. Hadîs âlimlerinden Ebû Muhammed Abdülganî Makdisî, Bilâli Habeşî’nin hayâtını anlatan “El-Kemâl” isimli eserinde şöyle anlatır: Rivâyet edildiğine göre, Bilâl-i Habeşî, Resûlüllahın (sallallahü aleyhi ve sellem), âhırete teşrîflerinden sonra sâdece bir kere müezzinlik yaptı. Bu da, Şam’dan Medîne-i münevvereye Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) kabr-i şerîfini ziyâret için geldiği zaman idi. Bu sırada Eshâb-ı Kirâm, ondan ezan okumasını istediler. O da, onların bu isteğini kabûl edip, ezan okumaya başladı. Fakat ezanı tamamlayamadı. Bu husûsta başka rivâyetler de vardır.

[İmâm-ı Sübkî-Şifâüs-sikâm fî ziyâreti hayr-il-enâm]

Categories: Kabir ve ruh, Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Resulullah’in(sav) kabrini ziyaret icin sefer!

İmâm-ı Sübkî:

İmâm-ı Sübkî:

Resûlullahı (sallallahü aleyhi ve sellem) ziyâret için sefere çıkmaya dâir haberler:

Ebüdderdâ’dan (radıyallahü anh) da şöyle nakledilir: “Ömer bin Hattab (radıyallahü anh) Beyt-i Makdis’i fethedip, Câbiye denen yere gelince, Bilâl-i Habeşî, Hz. Ömer’den, Resûlullahın Medîne-i münevvereye hicretleri sırasında kendisine kardeş yaptığı Ebû Ruveyha’yı Şam’a yerleştirmesini istedi. Hz. Ömer, onun bu teklifini kabûl etti. Bilâl-i Habeşî (radıyallahü anh) burada evlendi. Birgün rü’yâsında Resûlullah efendimizi gördü. Resûlullah efendimiz ona; “Bu ne eziyet böyle yâ Bilâl? Beni ziyâret edeceğin zaman yaklaşmadı mı?” diye buyurunca, Bilâl-i Habeşî üzüntü ile uyandı. Bineğine bindi ve korku ile Medîne-i münevvereye doğru yola çıktı. Resûlullahın kabr-i şerîflerine geldi. Orada ağlamaya başladı. Sonra Hasen ve Hüseyn’in (r.anhümâ) yanlarına gitti. Onlara sarıldı ve onları öptü. Onlar Hz. Bilâl’e; “Mescid-i Nebevî’de Resûlullah için okuduğun ezân gibi bir ezânını dinlemek istiyoruz” dediler. Bilâl-i Habeşî (radıyallahü anh) onların bu isteğini kabûl etti. Mescid-i Nebevî’ye giderek, Resûlullah zamânında ezân okuduğu yerde durdu. Allahü Ekber, Allahü Ekber diye okumaya başlayınca, Medîne-i münevverede büyük bir heyecân meydâna geldi. Eşhedü en lâ ilahe illallah deyince, bu durum daha da arttı. Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah okuyunca, herkes başlarını pencerelerden dışarı çıkardılar ve; “Yoksa Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) tekrar mı dirildi?” dediler. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefâtından sonra, bugünden daha çok erkek ve kadınların ağladığı birgün görülmedi, İbn-i Asâkir de, Hz. Bilâl’in hayâtını anlatırken hâdiseyi zikretti.

[İmâm-ı Sübkî-Şifâüs-sikâm fî ziyâreti hayr-il-enâm]

Categories: Kabir ve ruh, Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.