Posts Tagged With: ebu davud

Türbe yapmaya karşı çıkanların delilleri!

Kardeşlerim bu kısımda türbeler hakkında paylaşımlar yapacağız inşallah. Bu ilk paylaşımda türbe yapmaya karşı çıkanların bir kaç delili ni verip, sonraki paylaşımlarda cevaplarını verecez inşallah..Bu konudaki paylasimlar tahiminimce 30-50 arasi kadar olabilir. Sabir takip edin insallah.

 

بِسمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحيِم

 

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle (başlıyorum) Hamdlerin tamamı sâdece Allah celle celâlühû’ya âiddir. O’na hamd eder, O’ndan af diler, O’ndan hidâyet ister ve O’na şükrederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız. Allah kimi hidâyete erdirirse artık onu saptıracak hiçbir kimse yoktur; kimi de saptırırsa ona hidâyet edecek hiçbir kimse yoktur.

Şâhidlik ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur; O tektir ve hiçbir ortağı yoktur. Yine şâhidlik ederim ki, efendimiz Muhammed sallellâhu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve resûlüdür. Allah celle celâlühû O’nu, -kâfirlerin hoşuna gitmese de- hidâyet ve hakk dîn

ile o dîni bütün dînlere gâlib etmek içün göndermiştir. O’na, âline ve ashâbına -zikredenler O’nu andıkça ve gâfiller onu anmaktan gâfil kaldıkça- salât ve selâm olsun.

 

Bundan sonra…

Sen, kabirler üzerine bina yapmanın hükmünü, doğuda ve batıda ilk

dönem ve son dönem âlimlerin amel ettiği gibi câiz mi, yâhud da boynuza mensûb olanların[2] ve bu memleketin ahâlisinden onların görüşünü doğru bulan, onların mezhebini güzel gören, bu kimselerin gerçek hâllerini bilememiş ve aralarında yanlış anlama

yaygınlık kazanmış; bu yüzden, aşağıda zikredeceğimiz çeşitli hadîsleri delîl göstererek evliyâ ve sâlih kulların kabirleri üzerine yapılan kubbeleri yıkmaya da’vet eden kimsenin iddiâ ettiği gibi yasak mı, olduğunu soruyorsun…

 

Bunların dayandıkları hadîsler şunlardır:

 

Buhârî ve İbnu Mâce dışındaki (Kütüb-i Sitte) cemâat (i, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî) Ebu’l-Heyyâc el-Esedî’den rivâyet ettiler: Hz. Ali radıyellâhu anhu bana şöyle dedi:

‘Seni, Resûlüllah sallellâhu aleyhi ve sellem’in beni gönderdiği maksadla gönderiyorum; yıkmadığın timsal ve düzlemediğin yüksek kabir bırakma.’3

Ebû Dâvûd ve Tirmizî, Câbir İbnu Abdillah radıyellâhu anhu’dan rivâyet ettiler: ‘Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem kabirlerin kireçle boyanmasını, üzerine yazı yazılmasını, bina yapılmasını ve kabirlerin üzerlerine basılmasını yasakladı.’4

Müslim, Ahmed ve Nesâî de bu hadisin benzerini rivâyet etmişlerdir.5

Ebû Dâvûd, Kasım’dan rivâyet etmiştir: Hz. ‘Âişe radıyellâhu anhâ’nın yanına girdim ve dedim ki: Anacığım! Allah içün bana Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem ve iki arkadaşının kabr(ler)ini aç göster. O da bana, ne çok yüksek, ne de yere yapışık olan, kırmızı düz ve boş bir arazide küçük taşlarla kaplı üç tane kabir açtı (gösterdi.)6

Ebû Dâvud el-Merâsîl’de Sâlih İbnu Ebî Sâlih’in şöyle söylediğini rivâyet etmiştir: ‘Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem’in kabrini bir karış veya bir karışa yakın bir yükseklikte gördüm.’7

El-Âcurrî, Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem’in kabrini anlatırken Ğuneym İbnu Bestâm’ın şöyle dediğini rivâyet etmiştir: ‘Ömer İbnu Abdülaziz zamanında Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem’in kabrini gördüm; onu dört parmak kadar yükseklikte görmüşdüm.’

 

Bu hadîslerin aklını karıştırdığını, eski ve yeni zamanda, yeryüzünün doğusunda ve batısında kabirlerin üzerine mescidler, kubbeler ve avluları inşâ etmekte görüş birliğine varmış olan ve hatâ üzerinde ittifak etmekten ma’sûm olan Ümmetin, üzerinde söz birliği ettiği görüşle, bu hadîslerin arasını bulmak ve onları uzlaştırmanın şeklini bilemediğini söyledin. Senin bu husûstaki kafa karışıklığını gidermek içün, bu görüşle yukarıda zikredilen hadîsler arasındaki barıştırma ve uzlaştırma yönünü açıklamak, mes’eleyle alâkalı doğru görüşü ortaya koymak istedim. Bu husûsta tercîh edilen görüşün delîllerinden, doğrunun yönünü açıklayacak ve ondan her türlü şek ve şübheyi giderecek olanlarını sana anlatacağız. Bu mes’eledeki suâline, güç ve kudretimiz ve Allah teâlâ’nın bize şu

mes’ele hakkındaki gösterdiği doğru yön kadarıyla cevâb verdik ve onu sana ‘İhyâu’l-Makbûr min Edilleti Cevâzi’l-Binâi ale’l-Kubûr’8 ismini verdiğimiz bu kitâbcıkta resmettik/yazdık. Yüce Allah’tan, insâfla süslenmiş, taassub ve haksızlık rezilliğinden kurtulmuş kimseleri bu eserden faydalandırmasını dileriz. Çünki şübhesiz ki O, kerîmdir, vehhâbdır.

 

[2]Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem Yemen ve Şam’a duâ ettiği zaman, Necid içün duâdan kaçınmış ve şöyle buyurmuştur: ‘Ey Allah’ım! Bizim içün Yemen’imizde bereketler ver. Ey Allah’ım bizim içün Şam’ımızda bereketler ver’ Bunun üzerine (Ashâb) Ya Resûlellah! Necid’imiz hakkında da (aynı duâyı yap) dediler.

O, duâyı Yemen ve Şam içün tekrâr yaptı, onlar da sözlerini tekrâr söylediler. Bunun üzerine ikinci yâhud üçüncü defa Necid’e neden

duâ etmediğinin sebebini açıklayarak şöyle buyurdu: ‘Oradadır sarsıntılar ve fitneler. Orada doğacaktır şeytânın boynuzu’ [Ahmed

(2/118), Buhârî (990), Tirmizî (3953), İbnu Hibbân (7301)]

İşte ‘Karniyyûn’/boynuza mensûb olan kimseler, bu hadîsde geleceği haber verilen şeytanın boynuzu Muhammed İbnu Abdi’l-

Vehhâb’ın izlerindenden gidenlerdir

[3]Ahmed (1/96), Müslim (969), Ebû Dâvud (3218), Tirmizî (1049).Nesâi (2031), Hâkim (1/524)

[4]Tirmizî (1052) Ebû Dâvud (3225 benzeri)

[5]Müslim (970/94), Nesâî (2027,2028)

[6]Ebû Dâvud (3220) Aynî, şöyle dedi: Hadîsi aynı zamanda Hâkim el-Müstedrek’de rivâyet etmiş ve isnâdının sahîh olduğunu söylemiştir. (Şerhu Süneni Ebî Dâvûd: 6/177)

[7]Ebû Dâvud, el-Merâsîl (421), Müessesetü’r-Risâle,1408

[8]Kabirlerin üzerine cami yapmanın câiz olduğuna dair olan gömülmüş delîllerin canlandırması

 

KAYNAK: Abmed Sıddîk el-Ğumârî, İhyâu’l-Makbûr min Edilleti Cevâzi’l- Binâi ale’l-Kubûr.

Categories: Türbe yapmak | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İMAM EL HATTABİ(R.A) VE BİDAT HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ…!

İmam Ebu Davudun – radiyAllahu anhu – meşhur “Sunen”ine şerh veren Şafi alimlerinden Ebu Süleyman El Hattabi (319-388 h/931-998 m) – rahimahullah – kendisinin “Mealimus Sunen” adlı eserinde, hadisde gelen”Her yenilik dalaletdir” sözünə şerh verirken diyor ki:

وقوله : « كلُّ محدثةٍ بدعةٌ » هذا خاصٌّ في بعض الأمورِ دونَ بعضٍ ، وكلُّ شيءٍ أُحد

ِث على غير أصلٍ من أصولِ الدين وعلى غير عِياره وقِياسه , وأما ما كان منها مَبْنياً على قواعدِ الأصول ومَردوداً إليها فلَيس ببدعةٍ ولا ضَلالةٍ , والله أعلم

“Allah Rasülünün– sallAllahu aleyhi ve alihi ve sellem- “Her yenilik bidatdir” sözüne gelince , bu, (sonradan çıkan) şeylerin hepsine değil bir kısmına aiddir.
(Hadisdeki kınanmış yenilik) Dinin prensiplerinden her hangi bir prensipe , standartlarına ve kıyasına bina edilmeden ortaya çıkarılan şeye aitdir.
Fakat ortaya çıkarılan yeniliklərden, üsul kaideleri üzere bina olunan, o kaidlere dayananlar, ne (kınanmış) bidatdir, ne de dalalet. Allah en güzel bilendir.”

Kaynak: Ebu Süleyman El Hattabi: Mealimus Sunen: 4/301
Haleb: Metbeatul İlmiyye: 1351/1932

Categories: Bid'at kavramı | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Zayıf Hadisle Amel

Zayıf Hadisle Amel

Zayıf hadis, sahih veya hasen hadisin taşıdığı şartların birini veya birkaçını taşımayan hadistir Bu şartların bulunup bulunmadığı, hadisin çeşitli yönlerden tetkik ve tenkide tabi tutulmasıyla anlaşılır
Sözgelimi, hadisin ravisi adaletindeki kusur sebebiyle, zabtının zayıflığı, seneddeki kopukluk, ravinin kendindan daha sika bir ravi veya ravilere aykırı rivayeti sebepleriyle hadisin Hz Peygamber’e ait olduğu zayıf kabul edilir

Zayıf Hadisle Amel Etme Konusunda Âlimlerin Tavrı

Zayıf hadîse gelince; Âlimlerin cumhuru, bu gibi hadislerle, faziletler ve müstehablara dair konularda; bunun için gerekli şartlar da mevcut olduğu takdirde, amel edilebileceği görüşündedirler. Bu, bilinen bir husustur.

Lâkin bazı imamlar, zayıf hadîsler ile şer’î hükümler yâni helâl ve haram konularında da amel edilebileceğini kabul etmişler ve hattâ zayıf hadisi; İslâm âlimlerinin ekseriyetinin ve belki de, muhalefetine İtibar edilmeyen birkaçı hariç tamamının, şerîatın kaynaklarından biri olduğunu kabul ettikleri; kıyâsa tercih etmişlerdir.

Bu sahada zayıf hadîs ile amel etmek, müctehidlerden üç imamın; Ebû Hanife (70 – 150) i Mâlik (95 – 179) ve Ahmed (164 – 241)’in ( 6),aynı zamanda Ebû Dâvud (202 -275), en-Nisâî (215-303), İbn Ebl Hâtim (240 – 327) gibi, hadis imamlarından bir gurubun mezhebidir. (7)

Lâkin bunun iki şartı vardır: Hadîs çok zayıf olmayacak ve bir meselede ondan başka bir hadîs bulunmayacak.

İmam Ahmed b. Hanbel’in oğlu Abdullah şöyle demiştir: Babama «Bir kimse bir beldede bulunur ve orada, sahihi ile zayıfını ayıramayan bir hadîs ehli ile bir de re’y ehlinden başkasını bulamaz da, bir mesele ile karşılaşırsa, bu meseleyi hangisine sorar?» dedim; babam bana «Hadîs ehline sorar, re’y ehline sormaz. Çünkü hadîsin zayıfı bile re’y’den daha kuvvetlidir.» cevabını verdi. (8)

İmam eş-Şâfiî (150 – 204) bile, bir meselede başka bir hadîs bulunmadığı zaman —mürsel hadîsin zayıf olduğu görüşünde bulunduğu sıralarda— mürsel hadis ile amel ediyordu.
eş-Şâfiî’den bunu, es-Se- hâvî Fethul’-Muğls, I, 20, 142 ve 268 de Şâfiî imamlarından el-Mâverdî (364 – 450) kanalıyla nakletmiştir.

Zayıf hadîs ile amel edebileceğimiz diğer bir saha daha vardır ki o da şudur:

Bir hadîs, ikisinden birinin tercih edilmesi mümkün olmayan iki mânaya gelebilecek bir lafızla gelir de, iki taraftan birini tercih etmeyi gerektirecek zayıf bir hadîs bulunursa, o takdirde, zayıf bile olsa bu hadîsin tercih ettireceği mânâyı kabul ederiz. (9)

Bu münasebetle, günümüzde bazı kimselerin yaymaya çalıştıkları bir görüşün aksine, geçmiş imamlarımız nezdinde zayıf hadisin de bir değeri ve itibârı olduğuna işaret edelim.

Çünkü bu kimseler zayıf hadîsi tamâmen geçersiz saymışlar ve mevzû hadîslere ilhâk ederek, ikisini aynı seviyede tutmuşlardır.

Dipnotlar.
6 – Aliyyu’l-Kârî, Mirkâtu’l-Mefâtîh Şerhu Mlşkâti’l-Masâbih, I, 19
7 – es-Sehâvî, Fetbu’I-Muğîs, I, 80, 267 ve Hadîs İlimleriyle ilgili diğer eserlerden : Hâşiyetu’s-Sindİ alâ Süneni n-Nesâî, I, 6 ve îbn Ebî Hâtim, el-Cerhu ve’t-Ta’dîl, IV, 1/347. en- Nevevî onun sözünü Tehzîbu’l-Esmâ ve’l-Luğât, II 1/86’da nakleder.
8 -İbni Hazm, el-Muhallâ, I, 68; es-Sehâvî, Fethtıl-Muğîs, I, 80′
de bunuıı benzerini nakleder ve isnâdı sahihtir, ( 9 ) İbnul-Kayyım, Tuhfetu’l-
9 -Mevdûd bi-Ahkâmi’l-Mevlûd, s. 29.

Hasen veya sahih derecesine ulaşmayan, diğer bir ifade ile sahih olma sartlarından bir veya birden fazlasını kendisinde bulundurmayan zayıf hadislerin, amel edilmeye uygun olma açısından güvenilirliklerini zedeleyen ve bu noktada şüphe uyandıran sebepler aynı derecede olmadığı için zayıflık dereceleri de farklıdır. Hâl böyle olunca zayıf rivâyetlere karşı âlimlerin tutumu da farklı olmuştur. Örneğin, neredeyse âlimlerin tamamı hak ve hukûku/ahkâmı ilgilendiren konularda daha hassas davranırken, diğer terğîb ve terhîb/ahlâkî ve hayra yönlendirici hususlarla kötülüklerden sakındırma ifade eden hususlarda farklı bir tutum sergilemişlerdir. Zayıf hadisle amel etme konusunda âlimlerin üç farklı tutum sergiledikleri görülür:

Kimileri, muhtevası ne olursa olsun -ister ahkâm ister fedâil- hiçbir konuda zayıf hadisle amel edilemeyeceği görüşündedir. Yahyâ b. Maîn (ö.233/847), Buhârî (ö.256/869), Müslim (ö.261/874), Ebû Bekr b. ‘Arabî (ö.354/965), İbn Hazm (ö.456/1071) ve daha başkalarının bu görüşte olduğu belirtilir.

Kimileri tam tersi, her konuda; yani, ister ahkâm ister fedâil konularında olsun, mutlak mânâda zayıf hadisle amel edilebileceği görüşündedir. ‘Zayıf hadisle amel etmeyi re’yden daha iyi gördükleri’ söylenen Ebû Dâvûd (ö.275/888) ve Ahmed b. Hanbel’in (ö.241/855) bu görüşte olduğu nakledilir. Kimileri de ahkâm konularında değil de fedâil konularında bazı şartlar dâhilinde zayıf hadisle amel edilebileceği görüşündedir. .[17]

Bu sahada zayıf hadîs ile amel etmek, müctehidlerden üç imamın; Ebû Hanife (70 – 150) i Mâlik (95 – 179) ve Ahmed (164 – 241)’in ( 6),aynı zamanda Ebû Dâvud (202 -275), en-Nisâî (215-303), İbn Ebl Hâtim (240 – 327) gibi, hadis imamlarından bir gurubun mezhebidir.

(es-Sehâvî, Fetbu’I-Muğîs, I, 80, 267 ve Hadîs İlimleriyle ilgili diğer eserlerden : Hâşiyetu’s-Sindİ alâ Süneni n-Nesâî, I, 6 ve îbn Ebî Hâtim, el-Cerhu ve’t-Ta’dîl, IV, 1/347. en- Nevevî onun sözünü Tehzîbu’l-Esmâ ve’l-Luğât, II 1/86’da nakleder.)

İbnu’s-Seyyidinnâs (ö.734/1333), Nevevî (ö.676/1277), Irâkî (ö.806/1403), Sehâvî (ö.902/1496), İbn Hacer (ö.852/1448), Suyûtî (ö.911/15005), Alî el-Kârî (ö.1014/1605) ve daha başkaları bu görüstedir.[18] Zayıf hadis nakletme konusunda bu tutum hadis musanniflerinin eserlerine de yansımıştır.
İbn Hacer zayıf hadisle amel etme şartlarını ‘rivâyetin şiddetli za’f içermemesi’, ‘amel edilmekte olan bir aslın kapsamında yer alması’, ‘amel edenin hükmün sabit olmadığına inanarak ihtiyat kaydıyla amel etmesi’ şeklinde dile getirmektedir.[19]

en-Nevevî şöyle der: “Hadisçiler, Fıkıhçılar ve başka disiplinlerden olan ulema şöyle demiştir: Fezail ve tergib-terhib konusunda zayıf hadis ile amel caiz ve müstehaptır. Yeter ki hadis uydurma olmasın. Helal-haram, alım-satım, nikâh-talak gibi ahkâm sahasına gelince, bu konularda sahih veya hasen hadisten başkasıyla amel edilmez.
Ancak bu sahada da ihtiyat ihtiva eden zayıf hadis bu söylediğimizin istisnasıdır. Bazı satışların veya bazı nikâh türlerinin mekruh olduğunu bildiren zayıf hadisler böyledir. Zira bu hadislerin bildirdiği tarzdaki muamelelerden uzak durmak müstehaptır. Ancak bu hüküm, vücuba kadar gitmez…”[ en-Nevevî, el-Ezkâr, 47.
Zerkeşî (ö.794/1392), terğîb ve terhîb kapsamında yer almayıp tarikleri birden çok olmayan ve kendi düzeyinde mütâbi’i bulunmayan zayıf rivâyetlerin merdût olduğu görüşündedir. Suyûtî (ö.911/15005) ise ihtiyat kaydıyla ahkâm konularında da zayıf hadisle amel edilebileceğini ifade eder.[20]
[17] Suyûtî, Celâluddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr, Tedrîbu’r-râvi fî şerhi Takrîbi’n-Nevevî, th., Abdulvahhâb Abdullatîf, Beyrût 1404/1988, I, 299; Muhammed Cemaluddîn el-Kâsımî, Kavâidu’t-tahdîs, th., Muhammed Behcet el-Baytâr-Muhammed Reşîd Rızâ, Beyrut 1422/2001, s. Kâsımî, s. 116-117.
[18] Suyûtî, Tedrîb, I, 299 (muhakkikin dipnottaki notu).
[19] Suyûtî, Tedrîb, I, 298-299.
[20] Suyûtî, Tedrîb, I, 299; Kâsımî, Kavâidu’t-tahdîs, s. 119.

[21] Doç. Dr. Cemal AĞIRMAN
“Hadis Kaynaklarını Okuma Yöntemi Ve Musanniflerin Dili”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi inden alıntı X/2, 2006, s. 55-106.

es-Süyûtî, Tedrîbu’r-Râvî, I, 252-3; el-Kasımî, Kavâidu’t-Tahdîs, 116-7; Ahmed Naim, Tecrid Mukaddimesi, 340 vd.; Muhammed Acâc el-Hatîb, Usûlu’l-Hadîs, 373 vd.

Suyûtî (ö.911/15005) ise ihtiyat kaydıyla ahkâm konularında da zayıf hadisle amel edilebileceğini ifade eder 1 (Suyûtî, Tedrîb, I, 299; Kâsımî, Kavâidu’t-tahdîs, s. 119.)

Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud es-Sicistani’ye izafe edilen bir görüşe göre de “başka hadis bulunmadığı takdirde ahkama ait meselelerde zayıf hadisle amel edilir.”[4]
es-Süyûtî, Tedrîbu’r-Râvî, I, 252-3; el-Kasımî, Kavâidu’t-Tahdîs, 116-7; Ahmed Naim, Tecrid Mukaddimesi, 340 vd.; Muhammed Acâc el-Hatîb, Usûlu’l-Hadîs, 373 vd.

İmam Ahmed b. Hanbel’in oğlu Abdullah şöyle demiştir: Babama «Bir kimse bir beldede bulunur ve orada, sahihi ile zayıfını ayıramayan bir hadîs ehli ile bir de re’y ehlinden başkasını bulamaz da, bir mesele ile karşılaşırsa, bu meseleyi hangisine sorar?» dedim; babam bana «Hadîs ehline sorar, re’y ehline sormaz. Çünkü hadîsin zayıfı bile re’y’den daha kuvvetlidir.» cevabını verdi. (8)

(İbni Hazm, el-Muhallâ, I, 68; es-Sehâvî, Fethtıl-Muğîs, I, 80’de bunuıı benzerini nakleder ve isnâdı sahihtir,)

Categories: Dinimizin kaynakları | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

Kabir ziyareti(Ibn Hacer el Heytemi)

Kabir ziyareti

Nevevi, “el-İzah” adlı eserinde şöyle söyler: “Bezzaz ve Darukutni senediyle beraber İbni Ömer’den rivayet etmiştir ki Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
من زار قبري وجبت له شفاعتي
“Kim benim kabrimi ziyaret ederse şefaatim ona vacip olur.”
Hafız İbni Hacer el-Heytemi, Nevevi’nin bu eserine yazdığı haşiyesinde bu sözleri şöyle açıklar:

“Bu rivayeti İbni Huzeyme “Sahih” adlı eserinde yapmaktadır. Abdulhak ve Takiyyü’s-Sübki gibilerinin de içinde bulunduğu bir toplulukta hadisi sahih kabul etmektedirler. Zehebi’nin: “Bu rivayetin bütün tarikleri ‘leyyine’ (zayıf) dir, ama birbirlerini kuvvetlendirirler” ifadesi, hadisin sahih kabul edilmesine aykırılık teşkil etmez.

Darekutni de bu hadisi rivayet etmiş, Taberani ve İbni Sübki ise şu lafızlarla yapılan bir rivayeti sahih görmüşlerdir:
من جاءني زائراً لا تحمله حاجة إلا زيارتي كان حقاً عليَّ أن أكون له شفيعاً يوم القيامة
“Her kim ki benim ziyaretimden başka bir amacı olmadığı halde buraya gelirse. Ona kıyamet gününde şefaat etmek bana hak olur
Başka bir rivayette de:

كان له حقاً على الله عز وجل أن أكون له شفيعاً يوم القيامة
“O kimse için benim kıyamet günü şefaatçi olmam, Allah üstüne bir hak olur.” şeklinde gelmektedir.

“Benim ziyaretimden başka bir amacı olmadığı halde” sözleriyle Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-, ziyaret ile alakalı olmayan hususlardan sakınılması gerektiğini ifade etmek istemektedir. Mescidi Nebevî’de itikâf, orada bol bol ibadet etmek, sahabeyi ziyaret gibi şeyler ziyaret eden kimse için mendup olan şeylerden sayıldığı için ziyaret amacına ve şefaate nail olmaya engel sayılmazlar.
Mezhebimizin ve diğer mezheplerin imamları derler ki: “Kabrin ziyaretiyle beraber Mescidi Nebevî için yolculuk yapmak ve orada namaz kılmak gibi amellerle ecir umma niyetinde olmak sünnettir.” Hadisi şerif, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in hayatta ya da vefatından sonraki ziyaretlerini kapsamaktadır. Uzaktan yakından gelen her erkek ve kadını kapsamaktadır. Bu hadis, ziyaret için hazırlık yapmak ve yola çıkmanın faziletine delalet etmektedir. Zira vesileler maksatlarına göre değer kazanırlar.
Ebu Davud, sahih bir senetle rivayet etmektedir:
ما من أحد يسلم عليَّ إلا ردّ الله عليَّ روحي حتى أرد عليه السلام
“Bana selam veren bir kimse olmasın ki Allah onun selamını almak için benim ruhumu bedenime iade etmesin.”

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in, selam veren bir kimsenin selamını almasının ne kadar büyük bir şey olduğunu bir düşünün.

O, diğer peygamberler gibi kabrinde hayatta olup namaz kılmaktadır. ‘Merfu’ senetle varit olmuştur:
الأنبياء أحياء في قبورهم يصلون
“Peygamberler kabirlerinde hayatta ve namaz kılmaktadırlar.”
Ruhu şeriflerinin geri iade edilmesinden maksad, o esnada konuşma kabiliyetinin ona verilmesi anlamına gelmektedir.”
[“el-İzah” s:488]

Categories: Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Kabir ziyareti!

Süleyman bin Ahmed bize haber verdi, Ebu zura ed Dımeşki’den, ebul yeman, saffan bin amr, raşid bin sad, asım bin humeyd, MUAZ BİN CEBEL’DEN ra: Peygamber efendimiz sav onu yemen’e gönderdiği zaman onunla beraber çıktı ve ona vasiyette bulundu….

Ayrılık vakti yaklaşınca: YA MUAZ BELKİ DE BU SENEMDEN SONRA BENİ GÖREMEYECEKSİN, Belki dönüşünde benim mescidime ve kabrime geleceksin. ”KABRİMİ ZİYARET EDEBİLECEKSİN”
ve MUAZ ra Efendimiz’den sav ayrılacağı için ağlamaya başladı
(marifetus sahabe/cild:17/ sayfa 145), (emali ibn beşşar/ cild:1/ sayfa:383) (ithaf ul xeyeretul mehere/ cild:3/ sayfa: 128)

”Ben size daha önce kabileri ziyaret etmeyi yasaklamıştım.Artık onları ziyaret edebilirsiniz”
(Müslim (III/65; VI/82) Ebu Davud (II/72,131) onun tarikinden Beyhaki (IV/77) Nesa’i (I/285,286; II/239,330) ve Ahmed (V/350,355,356,361)

Categories: Kabir ve ruh, Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da Blog Oluşturun.