Posts Tagged With: ölüler isitir

Muhammed bin Abdülvahhab’ın naklettiği kabir ehline ait kerametler

Ümmetin âlimleri, selefi salihinden -radıyallâhu anhum- bazı zatların vefatlarından sonra vuku bulan kerametlerini aktarmışlardır. Bu olaylar, gözleriyle gören güvenilir insanlardan güvenilir başka insanların rivayet etmeleriyle bizlere ulaştırılmıştır. Merhum Şeyh Muhammed bin Abdülvahhab’ın ‘Muhammed bin Suud” üniversitesi yayınları arasında ‘tüm eserleri’ başlığı altında yayınlanan “Ahkâmu Temenni’l-Mevt” adlı eserinde naklettiği bazı kerametleri burada aktarmak istiyoruz.
Kabir ehlinin namaz kılması:

Ahmed bin Affan’ın Hammad’tan onun da Sabit’ten rivayet ettiğine göre Sabit şöyle demiştir: “Allah’ım! Eğer birisine kabirde namaz kılma imkânı verdiysen bana da o imkânı ver” diye dua etmişti. Ebû Naim’in, Cabir’den yaptığı bir nakilde anlattığına göre Cabir: “Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki; yanımda Hamid et-Tavil de vardı. Sabit el-bennani’yi kabrine koymuş, kabrin üstünü tuğlayla örmüştük. O esnada bir tuğla düşmüş ve mezarın içini görebilmiştim; o kabrinde namaz kılıyordu.”

 

Kabir ehlinin Kur’an okuması:

Ebû Naim ve İbni Cerir’in, İbrahim bin el-Mihlebi ‘den rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: “Bana seher vakti gezinen bazı kimseler
anlattı ki: “Cebbane’de Sabit ei-Benani’nin kabrine uğradığımızda oradan gelen kuran sesleri işittik.” Tirmizi’nin ‘hasen ‘ senetle İbni Abbas -radıyallahu anh-‘t an nakletmiştir:
“Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in ashabından bazıları bir gün çadırlarını farkında olmadan bir kabrin üzerine kurmuşlardı. O gün bir sesin Mülk suresini sonuna dek okuduğunu işittiler. Gelip bu haberi Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e haber verdiklerinde 0:
“O sure, onu kabir azabından koruyan ve kurtarandır ” diye cevap vermişlerdi. Nesai ve Hakim’in Hz. Ayşe -radıyallahu anha- ‘den naklettiğine göre o şöyle demektedir: “Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurmuştur

“Uyuduğumda kendimi cennette gördüm. -Nesai, “cennete girdim ” ifadesini aktarmaktadır- Kur ‘an okuyan birisinin sesini duydum
ve “bu kimdir ” diye sordum. Bana “Harise bin Numan ” diye cevap verdiler. Sonra Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“İyilik böyledir, iyilik böyledir, iyilik böyledir. ” buyurdular. Harise, annesine herkesten iyi davranıyordu.

İbni Ebi Dünya, Hasan’dan rivayet eder: “Bize şu haber ulaştı ki; “Bir insan Kur’an’ı ezberlemeye kalkar ve ezberleyemeden ölürse
hafızlar, onun hafız olmaları için kabirde memur edilir ki kıyamet günü o da hafız olanlarla haşrolunsun.”

Kabir ehlinin birbirini ziyaretleri:

İbni Ebi Şeybe, İbni Sirin’den rivayet eder. O şöyle derdi: “Kişi öldüğünde güzel kefenlenmelidir. Zira onlar kefenliyken birbirlerini
ziyaret etmektedirler” İbni Ebi Üsame “Müsned”inde bu manada ‘Merfu ‘ senetle başka bir rivayette bulunmuştur. Oradaki ifadeler şu şekildedir: “Kabirlerinde birbirlerini ziyaret için yarışırlar.”  “Sizden bir kimse kardeşini defnedeceği zaman güzelce kefensin ” şeklinde bir hadis nakleder İmam Müslim. Tirmizi, İbni Mace, Muhammed bin Yahya el-Hemedani’de “Sahih”inde Ebu Katade’den ‘merfu ‘ olarak şöyle rivayet etmişlerdir:”Sizden bir kimse kardeşini defnedeceği zaman güzelce kefenlesin Zira onlar kabir/erinde birbirlerini ziyaret ederler. ”

Bir ölü vasıtasıyla berzah alemine bir şey göndermek: 

İbni Ebi Dünya, Raşid bin Sa’d’tan ‘la be ‘se bih ‘ bir senetle rivayet etmiştir: “Bir adamın karısı vefat etmişti. Rüyasında bazı vefat
etmiş kadınları görmüş, aralarında hanımını görememişti. Onlara karısından sormuş, onlarda: “siz onun kefenini eksik yapmışsınız. Bu
yüzden bizimle gezinmeye utanıyor” diye cevap vermişlerdi. Uykudan kalkınca Nebi -sallallahu aleyhi ve selllem-‘ e giderek durumu anlatmış O -sallallahu aleyhi ve sellem-: “Güvenilir bir yol var mı bir bakın ” diye buyurmuştu. Ensar’dan ölümü yakında beklenen bir kimseye durum anlatılmış o da: “Eğer birkimse ölüye bir şey ulaştırabiliyorsa ben ulaştırırım” diye cevap vermişti.`O zat vefat edince onun kefenine hanımına iletmesi için, içinde zaferarı otu olan iki elbise koymuşlardı. Adam, rüyasında, hanımını yolladığı elbiselerle diğer kadınların arasında gezerken görmüştü. İbni Cevzi, Muhammed bin Yusuf el-Fereyabi’den rüyasında, kefeni yüzünden annesinin sıkıntı çektiğini gören kadının kıssasını nakleder. Kadının ölen annesi, kızının rüyasına girmiş ve: “bana bir kefen alın ve falan kadın buraya gelecek onunla bana gönderin” demişti. ‘ Ne yapacakları hususunda kendisine danıştıklarını aktaran Muhammed bin Yusuf el-Fereyabi şöyle anlatır: “Onlara: “Onlar kefen/eri içinde birbirlerini ziyaret ederler” hadisini hatırlatarak bir k efen almalan gerektiğini söyledim.” Kefeni verin dediği kadın, kızın annesinin söylediği zamanda vefat etmiş, akrabaları da kefeni onun yanına koymuşlardı.”


Kabiriere inen nur:

İbni Ebi Dünya, Ebu Üsame’nin arkadaşı Ebu Galib’ten şöyle bir rivayet yapar: “Şam’da ölümü yaklaşan bir genç amcasına: “öldüğümde
eğer Allah beni annerne havale ederse annem bana nasıl muamele eder?”diye sormuştu. Amcası: “vallahi o seni cennete atar” diye cevap vermiş, genç: “vallahi Allah, benim annemden daha merhametlidir” diye karşılık vermişti. Bir süre sonra çocuk vefat etmişti. Bende defnederken amcası ile onun kabrine inmiştim. Kabrinde tuğla örerken bir tuğla düşmüş. Düşen tuğladan kurtulmak için amcası geri sıçrayarak kuıtulabilmişti. “Durumun nedir” diye sorduğumda, düşen tuğla yüzünden açılan boşluktan içerisini gören amcası: “kabrinin içi nur dolmuş ve göz alabildiğine geniş” diye karşılık vermişti.

Ebu Davud ve diğerleri Hz. Ayşe’den rivayet eder: “Necaşi vefat ettiği zaman kendi aramızda “kabrinin üstünden nur hiç gitmeyecek
galiba” diye konuşurduk”

İbni Asakir tarihinde Abdurrahman bin Amare’den rivayet edilir. O şöyle anlatmaktadır: “Ahnef bin Kays’ın cenazesinde hazır bulundum.
Kabrine inenler arasındayım. Kabrini düzenlerken kabrinin göz alabildiğine geniş olduğunu gördüm. Arkadaşlarıma olanı gösterdiğİrnde
kimse benim gördüğümü görememişti.”

İbrahim el-Hanefı’den nakledilir: “Mahan el-Hanefı kapısının önünde asılarak idam edilmişti. Biz geceleri onun yanında bir nur görürdük.”

[Mefahim, Seyyid Alevi el Maliki, s.288-291]
Kabirdekilerin bu hallerine karşı çıkan şahıslar acaba Muhammed  b. Abulvehhaba ne dicekler!!

 

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Dirilerin yaptığı iyiliklerin ölülere bir yarar sağlarmı?

Dirilerin yaptığı iyiliklerin ölülere bir yarar sağlayamayacağı konusunda MUTEZILENIN delil olarak ileri sürdüğü: “İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur.” (53. Necm, 39) ayeti, Ehl-i Sünnet Alimleri tarafından şöyle yorumlanmıştır. Ayette yer alan (li’l-insâni) kelimesindeki ‘lam’ harfi mülkiyet ifade eder. Daha detaylı bir tercümeyle ayetin manası “çalışmasından başka insanın sahip olabileceği hiçbir şey yoktur.” şeklindedir.

Dirilerin ölülere bağışladığı iyilikler ölülere ait değildir. Bilakis onlar dirilere ait olduğu halde, bir fedakarlık gösterilerek onlann sevabı
ölülere bağışlanmıştır. Nitekim burada ölülerin, öldükten sonra kazandığı veya hak ettiği bir şey yoktur.

[Es-Semerkandi, Es-Sevâdü’l A’zam, s 137-138 (15. mesele); Açıklama bahsinde (Talha Hakan Alp’ın açıklaması)]


Ibn Teymiyye:

“kim ki, insan kendi amelinden başka şeyden fayda görmez der ise o kişi ICMA ÜL ULEMA’YA ters düsmüştür”

[Cami ül mesail li ibn Teymiyye/5/203]

Ibn Kayyim:

Bazıları da şöyle demektedir: “Kur’an-ı Kerim, başkalarının kazandığı şeyin kişiye faydalı olacağını reddetmemektedir. Kur’an’ın asıl reddettiği
şey, kazancı olmadan bir şeye malik olmaktır. Bu ikisi arasındaki fark gizli değildir. Allahıl Teala, kulun ancak kazandığı şeye malik olacağını belirtmiştir.
Başkalarının kazancı ise, kazanana, yapana aittir. Dilerse bunu dostuna bağışlar dilerse kendine saklar. Hiçbir zaman Alahıl Teala, ancak kendi kazandığı şeyin faydasını görür dememiştir.”
Hocam,Şeyhülislam İbni Teymiyye de bu görüşü tercih etmiştir.

“Kişinin kazandığı iyilik, kendi yararına kazandığı kötülük de kendi zararınadır” (Bakara,(2/286) ile “ancak yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz”(Yasin, (36/54) ayetleri, siyakından da anlaşılacağı gibi kişinin başkasının yaptığı suçtan dolayı cezalandırılmasını ve onun günahını yüklenmesini reddetmektedir. Çünkü Yüce Allah: “Bugün kimseye hiçbir şekilde zulmedilmez. Siz de ancak yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz”(Yasin, (36/54) ayetinde, kişinin günahları artırılmak, yahut sevapları azaltılmak, yahutta başkalarının yaptıklarından dolayı ceza çektirilmek suretiyle zulüm yapılmayacağını belirtirken, karşılık olarak değil de başkalarının yaptığı amelden fayda görmeyi nefyetmemiştir. Çünkü, kendisine karşı yapılan hediyeler, amelinin karşılığı değildir. Allah için kendi adına verilmiş, lutfedilmiş bir sadakadır ki bunda hiçbir katkısı yoktur. Belki bu, bazı kullarının elinden, amellerine karşılık olmaksızın Allah’ın verdiği bir hediyedir.

Rasulullah’ın: “Kul ölünce ameli kesilir” sözüyle ileri sürdüğünüz delile gelince, böyle bir istidlal sakattır. Çünkü Rasülullah, amelin faydasının kesileceğini söylememiştir. Bildirdiği şey amelinin kesilmesidir. Başkalarının ameli ise kendilerine aittir. Eğer bunlar, amellerini sevabını ölüye hediye ederlerse, ölüye ulaşan sevap kendi amelinin sevabı değil de hediye eden kimsenin amel sevabıdır. Demek ki ölen kişinin amelinin kesilmesi ile ona sevabın ulaşması ayrı ayrı şeylerdir. Aynı şekilde: “Ölüye ulaşan iyilikleri ve ameli …” hadisi de, başkalarının yaptığı iyiliklerin ve amellerin, ona ulaşacağını nefyetmemektedir.

[Ibn Kayyim, Kitâbu’r-Ruh, s.172,173] 

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ölüye Kur’an sevabını bağışlamak

İlk olarak genel bilgi vermek istiyorum. Bu tür genel bilgiler ansklopedi karakterli kitaplarda bulunur ki, bunların en genişlerinden biri “Kuveytiyye” adlı kitapdır. Orada “Kiraatin sevabinin vasil olması” konusu hakkında şöyle deniyor:

قراءة القرآن للميت وإهداء ثوابها له :
ذهب الحنفية والحنابلة إلى جواز قراءة القرآن للميت وإهداء ثوابها له ، قال ابن عابدين… نقلا عن البدائع :
ولا فرق بين أن يكون المجعول له ميتا أو حيا ، والظاهر أنه لا فرق بين أن ينوي به عند الفعل للغير أو يفعله لنفسه ثم بعد ذلك يجعل ثوابه لغيره .
وقال الإمام أحمد : الميت يصل إليه كل شيء من الخير ، للنصوص الواردة فيه ؛ ولأن الناس يجتمعون في كل مصر ويقرءون يهدون لموتاهم من غير نكير فكان إجماعا ، قاله البهوتي من الحنابلة
وذهب المتقدمون من المالكية إلى كراهة قراءة القرآن للميت وعدم وصول ثوابها إليه ، لكن المتأخرون على أنه لا بأس بقراءة القرآن والذكر وجعل الثواب للميت ويحصل له الأجر .
قال الدسوقي : في آخر نوازل ابن رشد في السؤال عن قوله تعالى : { وأن ليس للإنسان إلا ما سعى } ، قال : وإن قرأ الرجل وأهدى ثواب قراءته للميت جاز ذلك وحصل للميت أجره .
وقال ابن هلال : الذي أفتى به ابن رشد وذهب إليه غير واحد من أئمتنا الأندلسيين أن الميت ينتفع بقراءة القرآن الكريم ويصل إليه نفعه ويحصل له أجره إذا وهب القارئ ثوابه له ، وبه جرى عمل المسلمين شرقا وغربا ، ووقفوا على ذلك أوقافا ، واستمر عليه الأمر منذ أزمنة سالفة.
والمشهور من مذهب الشافعي أنه لا يصل ثواب القراءة إلى الميت . وذهب بعض الشافعية إلى وصول ثواب القراءة للميت .
قال سليمان الجمل : ثواب القراءة – للقارئ ، ويحصل مثله أيضا للميت لكن إن كان بحضرته ، أو بنيته ، أو يجعل ثوابها له بعد فراغها على المعتمد في ذلك .
وصرحوا بأنه لو سقط ثواب القارئ لمسقط كأن غلب الباعث الدنيوي كقراءته بأجرة فإنه لا يسقط مثله بالنسبة للميت .
ونصوا على أنه لو استؤجر للقراءة للميت ولم ينوه ولا دعا له بعدها ولا قرأ له عند قبره لم يبرأ من واجب الإجارة

“Ölü için Kuran okuyup sevabini ona bağışlamak.

“Hanefiler ve Hanbeliler ölü için Kuran okunub, sevabini ona bağışlamanın caiz olduğu görüşündedirler.
İbn Abidin “Bedai” (Bedaius Sanai fi Tertibiş Şerai) kitabından naklen dedi: Sevap gönderilenin ölü ve ya diri olması arasında fark yoktur. Zahir/açik olan budur ki, fiili işlediği zaman başkası için niyyet etsin ve ya ya onu kendisi için işleyip bundan sonra sevabini başkasına göndersin, bu iki hal arasında fark yokdur.
İmam Ahmed dedi: “Bu mevzuda varid olmuş nasslara göre, hayır cinsinden her şey ölüye vasil olur/ulaşır. Ayni zamanda tüm ülkelerde insanlar toplanıp, Kuran okur ve sevabını ölülerine bağışlarlar ve kimse buna itiraz etmez, bu icmadır.” Bunu Hanbeli fakihlerinden Buhuti nakl ediyor.
Malikilerin Mutekaddim (ilk dönem) alimleri, ölü için Kuran okumanın kerahetini ve bunun sevabinin ona ulaşmayacağini söylemişler. Fakat, Mutaahhir (daha sonrakı) alimlerin görüşüne göre, Kuran okuyup , zikr edip onun sevabını ölüye vermekte bir bais/sorun yoktur ve ecr ona hasil olur.
Dusuki, İbn Ruşdün “Nevazil” kitabında, Yüce Allahın “İnsan için ancak çalışdığı vardır” kelamı hakta sual hakkında dedi: “Eğer bir adam Kuran okur ve okuduğunun sevabini ölüye bağışlarsa bu caizdir, ölüye bunun ecri hasil olur.”
İbn Hilal dedi: “İbn Rüşdün fetva verdiyi ve bir çok Endelus imamlarının görüşü budur ki, ölü Kurani Kerim okunmasından faydalanir, bunun faydası ona ulaşir, okuyan bunun saeabını ona bağışladığı zaman ecri ona hasil olur. Doğuda ve Batıda Müslümanlarin ameli böyle cereyan etmiş, bu görüş üzerinde sağlam bir şekilde razılaşmişlar ve eski zamanlardan beri bu iş böyle devam etmişdir.”
Şafi mezhebinde meşhur olan görüşe göre kıraatin sevabı ölüye ulaşmaz. Bazi Şafi alimleri kıraatin sevabinin ölüye ulaşacağini söylemişler.
Suleyman El Cemal dedi: Kıraatin sevabı Kariyedir/okuyanadır, ayni zamanda bunun bir misli de ölüyedir. Fakat, itimad edilen görüşe  göre bütün bunlar, onun hüzurunda ve ya niyyetle ve ya bitmesinden sonra sevabı ona göndermek şartıyla ola bilir.
Açık şekilde dediler: Eğer, ücret karşılığında okuması gibi dünyevi bir tahrik Karinin sevabını boşa çikarirsa, bunun ölüye ulaşicak olan sevabı boşa gitmez.
Eğer, birisi ücret karşılığında ölü için Kuran okumak maksadiyla tutulsa, o da onun için niyet etmese, bundan sonra ona dua etmese, kabri başında onun için Kuran okumasa, icarenin vacibinden azad olmuş olmaz.”

Kaynak: El Mevsuatul Fıkhiyyetul Kuveytiyye: 33/60-61
Kuveyt: 1404-1427

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Amellerin ölüye arz edilmesi (Ibn Teymiyye)

İbni Teymiye’ye “Hayatta olanların ölüleri ziyaret ettikleri zaman bu ziyaretten haberleri olur da ziyaret edenlerin akraba olup olmadığını bilebilirler mi?” diye sorulduğunda cevaben şöyle demiştir:

“Hamd Allah’a mahsustur. Evet, rivayetler hayattakilerin amellerinin ölen kişilere arz edildiği ve onlardan haberdar  olduklarına delalet etmektedir.

İbni Mübarek’in Ebu Eyyüb el-Ensari’den yaptığı şu rivayette olduğu gibi: “Bir müminin ruhu kabz olunduğunda onu Allah’ın rahme…te nail olmuş şefkatli bir takım kulları, adeta müjde veren birinin hali gibi karşılayıp, onun halini hatırını sorarlar. Biri diğerlerine şöyle der: “Kardeşinizle ilgilenip ferahlamasına ve sıkıntılannın giderilmesine yardımcı olun, zira o şiddetli bir sıkıntıda idi” derler. Ravi şöyle devam eder: “Sonra onlar gelenleri karşılayıp hatırlarını  sorar ve: “falan adama ne oldu? falan kadına ne oldu? Evlendi  mi? . . .” gibi sorular sorarlar.” Ölü bir kimsenin, kendisine selam veren ve ziyarette bulunanlan tanıması ile alakalı İbni Abbas -radiallahu anh-‘dan naklen Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Kim bir mümin kardeşinin kabrine uğrar ve ona selam verirse onu tanır ve selamını alır. ”

İbni Mübarek demiştir ki: “Bu Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem’ den sabit olmuş bir rivayettir, “Ahkam ” sahibi Abdulhak, bu hadisi ‘Sahih ‘ kabul etmiştir.”

[İbni Teymiye, “Mecmu’ul-Fetava ” 24/331]

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez, Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Peygamberimizin (sallallahu aleyhi vesellem) bizden haberdar olup işitmesi..

Peygamber efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem)ümmetinin amellerinden haberderdir. Onların iyi bir amel işlediğini gördüğünde sevinir ve kötü amel işlediklerini gördüğünde ise onlara dua eder.
[Imam Şevkani- Neyl el-Evtar]

Yapılan ameller Peygamber efendimize(sallallahu aleyhivesellem) sunulur. Bu sebebten dolayi insanlar yaptıkları kötü amellerden dolayı utanmaları gerekir.
[Ibn Receb-Latif-ul-Mahrif, sayfa 91]

Peygamber efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) dedi ki: Bana selam gönderin, fakat Cuma günü daha fazla gönderin. Selam okuduğunuz anda, nerede olursanız olun, sizin sesiniz bana ulaşır. Bazı sahabeler sordular, “vefatınızdan sonradamı?” Peygamber efendimiz(sallallahu aleyhivesellem) cevaben: Allah Teala topraga cesedimi çürütmesini haram kildi.
[Ibn Kayyim- Celaul Efham sayfa 145]

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez, Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Kabir ziyareti(Ibn Hacer el Heytemi)

Kabir ziyareti

Nevevi, “el-İzah” adlı eserinde şöyle söyler: “Bezzaz ve Darukutni senediyle beraber İbni Ömer’den rivayet etmiştir ki Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
من زار قبري وجبت له شفاعتي
“Kim benim kabrimi ziyaret ederse şefaatim ona vacip olur.”
Hafız İbni Hacer el-Heytemi, Nevevi’nin bu eserine yazdığı haşiyesinde bu sözleri şöyle açıklar:

“Bu rivayeti İbni Huzeyme “Sahih” adlı eserinde yapmaktadır. Abdulhak ve Takiyyü’s-Sübki gibilerinin de içinde bulunduğu bir toplulukta hadisi sahih kabul etmektedirler. Zehebi’nin: “Bu rivayetin bütün tarikleri ‘leyyine’ (zayıf) dir, ama birbirlerini kuvvetlendirirler” ifadesi, hadisin sahih kabul edilmesine aykırılık teşkil etmez.

Darekutni de bu hadisi rivayet etmiş, Taberani ve İbni Sübki ise şu lafızlarla yapılan bir rivayeti sahih görmüşlerdir:
من جاءني زائراً لا تحمله حاجة إلا زيارتي كان حقاً عليَّ أن أكون له شفيعاً يوم القيامة
“Her kim ki benim ziyaretimden başka bir amacı olmadığı halde buraya gelirse. Ona kıyamet gününde şefaat etmek bana hak olur
Başka bir rivayette de:

كان له حقاً على الله عز وجل أن أكون له شفيعاً يوم القيامة
“O kimse için benim kıyamet günü şefaatçi olmam, Allah üstüne bir hak olur.” şeklinde gelmektedir.

“Benim ziyaretimden başka bir amacı olmadığı halde” sözleriyle Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-, ziyaret ile alakalı olmayan hususlardan sakınılması gerektiğini ifade etmek istemektedir. Mescidi Nebevî’de itikâf, orada bol bol ibadet etmek, sahabeyi ziyaret gibi şeyler ziyaret eden kimse için mendup olan şeylerden sayıldığı için ziyaret amacına ve şefaate nail olmaya engel sayılmazlar.
Mezhebimizin ve diğer mezheplerin imamları derler ki: “Kabrin ziyaretiyle beraber Mescidi Nebevî için yolculuk yapmak ve orada namaz kılmak gibi amellerle ecir umma niyetinde olmak sünnettir.” Hadisi şerif, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in hayatta ya da vefatından sonraki ziyaretlerini kapsamaktadır. Uzaktan yakından gelen her erkek ve kadını kapsamaktadır. Bu hadis, ziyaret için hazırlık yapmak ve yola çıkmanın faziletine delalet etmektedir. Zira vesileler maksatlarına göre değer kazanırlar.
Ebu Davud, sahih bir senetle rivayet etmektedir:
ما من أحد يسلم عليَّ إلا ردّ الله عليَّ روحي حتى أرد عليه السلام
“Bana selam veren bir kimse olmasın ki Allah onun selamını almak için benim ruhumu bedenime iade etmesin.”

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in, selam veren bir kimsenin selamını almasının ne kadar büyük bir şey olduğunu bir düşünün.

O, diğer peygamberler gibi kabrinde hayatta olup namaz kılmaktadır. ‘Merfu’ senetle varit olmuştur:
الأنبياء أحياء في قبورهم يصلون
“Peygamberler kabirlerinde hayatta ve namaz kılmaktadırlar.”
Ruhu şeriflerinin geri iade edilmesinden maksad, o esnada konuşma kabiliyetinin ona verilmesi anlamına gelmektedir.”
[“el-İzah” s:488]

Categories: Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Peygamberimize(sav) vefatından sonra selam vermek!

“Her kim bana selam verirse Allah ruhumu bedenime iade eder ve muhakkak onun selamı mukabele ederim.”
[Ebû Davud Ebû Hureyre’den nakletmiş, Nevevi “isnadı sahihtir” demiştir]

Abdurrezzak, bu hususta Zeyd bin Eslem’den bir rivayet nakletmektedir: “Ebû Hureyre ve bir arkadaşı bir kabre uğramışlardı. Ebû Hureyre -radıyallâhu anh- arkadaşına: “selam ver” deyince adam: “kabre mi selam vereyim?” diye sormuş, Ebû Hureyre: “eğer kabirdeki seni dünyada bir kere görmüş ise seni şu anda tanır” diye cevap vermişti.
[Abdurrezzak, “Musannef” 3/577]

Abdullah İbni Mesud -radıyallâhu anh-, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder:
إن لله ملائكة سياحين في الأرض يبلغوني من أمتي السلام

“Allah’ın yeryüzünde ümmetimin bana verdiği selamları bana ulaştıran gezici melekleri vardır.
[Münziri der ki: “Nesai, İbni Hıbban da “Sahih”inde bu rivayeti aktarmıştır.” “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/498]

Bezzaz ve Ebû’ş-Şeyh İbni Hıbban’dan rivayeten:
إن الله تبارك وتعالى وكل ملكاً أعطاه أسماء الخلائق فهو قائم على قبري إذا مت، فليس أحد يصلي عليَّ صلاة إلا
قال: يا محمد! صلى عليك فلان ابن فلان قال : فيصلي الرب تبارك وتعالى على ذلك الرجل بكل واحدة عشراً

“Allah -celle celâluhu- bir meleğe tüm mahlûkatın ismini vermiştir. Ben öldüğümde o kabrimin başında duracak, bir kişi bana salâvat getirdiği zaman: “ey Muhammed falan oğlu falan sana salâvat getirdi, Allah -celle celâluhu- da bu adama bire on karşılık ile rahmet etti” diyecektir
[Taberani “Kebir” de benzer bir rivayette bulunmuştur. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/500]

Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-, Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder:
ما من أحد يسلم عليَّ إلا رد الله عليَّ روحي حتى أردّ عليه السلام

“Bana bir Müslüman selam verdiği zaman Allah benim ruhumu bedenime iade eder ve ben o selamı alırım.
[Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmişlerdir. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/499]

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez, Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ölüler işitmez diyenlere sevgili imamlari Ibn teymiyyeden cevap!!

“Sen elbette ki ölülere işittiremezsin” (Neml 80) .

Bu ayette ki işitmek, kabul edip tabi olma anlamına gelmektedir. Zira Allah kafiri kendini doğruya davet edeni işitemeyen ölülere ve sesleri işiten ama manalarını anlamayan hayvanlara benzetmektedir. Ölü kimse denileni işitip manayı anlasa bile doğruya davet eden kimseye icabet etmesi ve marufa tabi olup münkerden uzaklaşarak itaat etmesi mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla doğruyu anlatmak yanlıştan alı koymak ona fayda vermez. İşte kafir de bu şekilde sözü işitse ve manasını anlasa da doğrunun anlatılması ve yanlıştan alı konulması ona fayda vermez. Allah (c.c)’ın buyurduğu gibi:

وَلَوْ عَلِمَ اللّهُ فِيهِمْ خَيْراً لَّأسْمَعَهُم
“Şayet Allah onlarda bir hayır görseydi; onlara işittirirdi. Eğer işittirmiş olsaydı; yine de yüz çevirenler olarak arkalarını dönerlerdi. (Enfal 23).

Ölülerin görebilmesi ile alakalı Ayşe –radıyallâhu anh- ve diğer sahabelerden birçok rivayet gelmektedir. “Bu esnada ölünün ruhu bedenine iade edilir mi yoksa daima kabrinde mahsur mu kalır?” sorusuna gelirsek; hadisi şerifte nakledildiği gibi ölünün ruhu bu esnada ya da başka zamanlarda bedenine iade edilir.” Allah’ın dilediği zamanlarda da ruh bedenle bir araya geldiğinde, tıpkı bir meleğin yeryüzüne inmesi ya da yeryüzünde birden bir ışığın parlaması ya da uyuyan kimsenin birden uyanması gibi bir anlık bir olaydır. Bu mana birçok rivayette nakledilmektedir. Mücahid şöyle demektedir: “Bazen ruhlar defnedildikten itibaren yedi gün kabir içinde odalarda tutulurlar.” Malik İbni Enes şöyle demektedir: “Bana ruhların istediği her yere gidebileceği rivayeti ulaşmıştır” demektedir.

[İbni Teymiye, “Mecmûu’l-Fetâvâ” 24/362]

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

Rum suresi 52-53 Taberi Tefsiri!(Ölüler işitir!)

52- Ey Muhammcd, sen ölülere duyuramazsın. Arkalarını dönüp gi­den sağırlara da daveti işittiremezsin.53- Sen (Kalb gözleri) kör olanları sapıklıklarından kurtarıp hidaye­te erdiremezsin. Sen, davetini ancak müslüman olarak âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.

A!lah teala bu âyet-i kerimelerde, kâfirleri ölülere, sağırlara ve körlere benzetmektedir. Zira onlar hakkın karşısında duygusuz olmalarıyla adeta birer ölü, onu işitmemekte adeta birer sağır, onu görmemekte ise adeta birer kördür­ler. Kâfirler hakka karşı ölü, sağır ve kör olduklarına göre bunların iman etme­melerinden dolayı Resulullahın üzülmemesi gerekir. Bu sebeple Allah teala Re-sulullahı teselli etmekte ve kendisini ancak müslümanlarm dinleyeceğini beyan etmektedir. Zira müslümanlar, Allahın kitabını işitince onu düşünmeye ve anla­maya çalışırlar. Anladıktan sonra onun emrettiklerini yapar ve yasakladıkların­dan vazgeçerler. Bu itibarla Allahın kitabını, kendisinden faydalanacak şekilde dinleyenler sadece müminlerdir.

[Taberi Tefsiri]

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

Ölü mezarının yanına oturan kimseyi tanır mı? Kur’an okumasını işitir mi?

İbn Hacer el-Askalani -Kabir Alemi kitabindan:
———-

Cevap:Bu soruda iki mesele vardır.
Birincisi: Ölünün kabrinin başına gelen kişiyi bilip, bilmemesi.

İkincisi: Okunan Kur’an’ı işitip, işitmemesidir. Soruyu yalnız kabre yakın olduğu zaman duyması veya kabirden uzak olduğu zaman duymaması diye ve Kur’an okumasını işitip, diğer sözleri işitmez diye sınırlandırmak anlamsızdır. Sorunun cevabında bunları ayrı ayrı açıklayacağız.

Ölünün mezarını ziyaret eden kişiyi tanıması ve onun söylediklerini işitmesi, tartışma konusu olan meşhur “Ölümden sonra ruhlar nerede ikamet eder?” sorusunun bir parçasıdır.

İbni Abdu’l-Bir ve diğer alimlerin rivayetine göre hadis ehlinin çoğu ruhun ölünün kabrinin etrafında olduğu görüşündedirler. Fakat bu alimler bunun şehitler için de geçerli olduğunu söylemekten çekinmişlerdir. Zira bu konuda zahirinden bunun tam aksi anlaşılan hadisler varid olmuştur. (Bu konudaki açıklama ilerideki bu soruların cevabında yapılacaktır). Nebilerin diğer bakımdan şehitlerden daha üstün olduğunda şüphe yoktur. ?üphesiz onların ruhları da şehitlerin ruhlarından faziletçe daha üstündür.

Bu ikisi dışındaki ruhlar mümin ve kafir olmak üzere ikiye ayrılır. Kafirlerin ruhu (daha önce geçtiği ve gelecek bazı soruların cevabında görüleceği üzere) keder, sıkıntı, tatsızlık, üzüntü ve azap içindedir.
Mü’minin ruhu ise eğer Allah’a isyan olarak ma’siyette bulunmuşsa kafirin azabından daha hafif olan bir azap içinde, eğer Allah’a itaat içinde yaşamışsa müjde ve sevinç içindedir. (Bu konudaki ayrıntılı açıklama ileride gelecektir). Sahih hadislerin zahirinden anlaşıldığına göre müminlerin ruhları yükseklerde, kafirlerin ruhları ise ateştedir.

Bu iki guruptaki ruhların da cesedle bağlantısı vardır. Fakat bu bağlantı manevi bir bağlantı olup, dünya hayatındaki ruh ile cesed bağlantısına benzemez. Bu olaya en çok benzeyen uyku hadisesidir. Uyuyanın ruhu cesedinden ayrılmıştır. Fakat ve bu bir daha dönmemek üzere olan tam bir ayrılık değildir. Burada ruhun cesedle olan bağları kuvvetlidir. Ölünün ruhu ise cesedinden tamamen ayrılmıştır. Fakat ruh ile beden arasında mü’min için nimetleri hissedecek, kafir içinse azabı hissedecek bir bağlantı kalır. Ehli Sünnetin tercih ettiği görüşe göre ruhlara verilen nimet ve yapılan azap beden tarafından da hissedilir. Buna göre berzah alemindeki nimet ve azap hem ruh, hem de bedene tattırılır.

Ehli Sünnet’ten bir kısmı ise bunun sadece ruha tattıralacağını söylerler. Bazı kitaplarda tercih edilen görüşü destekleyen manevi mütevatire ulaşmış birçok rüyalar yer almaktadır. Ebubekr İbni Ebi’d-Dünya “El-Kubur” kitabında Ebu Abdulah b. Mendeh “er-Ruh” kitabında Abdul Bir “el-İstizkar” kitabında Abdul Hak “el-Akibeh” kitabında ve diğer alimlerin kitaplarında bu hususta bir çok rüyalar nakledilmiştir. Bu rüyalar delil derecesine yükselmese de, eğer bu konuda bir delil yoksa bir tercih unsuru olabilir.

Bunu bu şekilde açıkladıktan sonra azap ve nimetin hem ruh, hem de bedenle tadılacağı hususunda şöyle söylüyorlar: Ölü kendisini ziyaret edeni bilir ve yanında Kur’an okuyanı da işitir. Çünkü ruh bedenden ayrılmadığına göre ölünün ziyaret edeni tanıması ve Kur’an okuyanı işitmesinde engel teşkil edecek birşey yoktur.
Azab ve nimetin sadece ruhlara tattıracağı görüşünde olanlar ise:
“Ölü ziyaret edeni tanıyamaz, Kur’an okuyanı işitemez” demiyorlar. Ancak bu görüş sahiplerinden bazıları; “Azap gören ruhların azabla, nimetlendirilen ruhların da nimetle meşgul oldukları için bunları işitmeyip, tanımayacaklar” derler.

Bunu söyleyenler azdır ve meşhur olan bu görüşün aksi olan görüştür.

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da Blog Oluşturun.