Posts Tagged With: malikiler

Imam Nevevi ve teravih

“Teravihin rekat sayısı hakkında alimlerin görüşleri bölümü:
Mezhebimize (Şafilere) göre teravih, vitr haric 10 selamla (2 rekatdan bir) olmak suretiyle 20 rekatdir. Bu 5 “terviha” demekdir. “Terviha” 2 selamla 4 rekatdir. Mezhebimizin görüşü budur. Ebu Hanife ve eshabı, Ahmed, Davud ve başkalarının görüşü de boyledir. Kadi İyad bunu alimlerin cumhurundan nakl etmişdir.El Esved bin Yezidin 40 rekat teravih, 7 rekat vitr kıldığı rivayet edilmişdir. Malik demiştir: Teravih 9 “teraviha”dır, bu da vitr haric 36 eder. Malik Medinelilerin böyle etdiklerini delil olarak getirmişdir. (Malikin diger delili ise budur) : Nafiden boyle rivayet edilmişdir: İnsanların Ramazanda 3’ü vitr olmak uzere 39 rekat teravih kildiklarını gördüm. Ashabımız (Şafiler) Beyhaki ve digerlerinin sahih isnadla sahabi olan Saib bin Yezidden – Allah ondan razı olsun – rivayet etdiyi bu hadisi delil getirmişler:
“Onlar (sahabiler) Ömer bin El Hattap – Allah ondan razı olsun – zamanında Ramazanda 20 rekat teravih kılardılar ve bu namazda 200 ayet okurdular. Osman zamanında ise namazın ağırlığından/uzunluğundan dolayı asalarına tutunardilar.” Ayni zamanda Yezid bin Rumandan böyle dediği rivayet edilmişdir: “İnsanlar (sahabiler) Ömer bin El Hattap – Allah ondan razı olsun – zamanında 23 rekat teravih kılardılar”. Bunu Malik “El Muvatta” eserinde Yezid bin Rumandan rivayet etmişdir. Bu hadisi Beyhakide rivayet etmiştir.Fakat Hadis mürseldir. Çünki, Yezid bin Ruman Ömeri görmemiştir. Beyhaki dedi: Bu iki rivayet, onların 20 teravih 3 vitr kıldığı şeklinde uzlaştırılir. Beyhaki ayni zamanda Ali’den – Allah ondan razı olsun – teravihin 20 rekat olduğunu rivayet etmişdir. Medinelilerin tatbikatına gelince ashabımız (Şafiler) bunu boyle açıkliyorlar: Onların boyle etmesinin sebebi budur ki, Mekkeliler her iki “terviha” arasında bir tavaf edip, 2 rekat namaz kılıyordular. Beşinci “terviha”dan sonra tavaf etmezdiler ve Medineliler de onlarla musavi olmak isterdiler. Boylece, her tavaf yerine 4 rekat kilardilar ve 16 rekat ilave etmiş olurdular.Ilave olarak da 3 rekat vitr kılardılar ki, bu toplamda 39 rekat olardı.”

Kaynak: Muhyiddin En Nevevi: El Mecmu: 3/527 Mektebetul Irsad

Categories: Teravih | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ölüye Kur’an sevabını bağışlamak

İlk olarak genel bilgi vermek istiyorum. Bu tür genel bilgiler ansklopedi karakterli kitaplarda bulunur ki, bunların en genişlerinden biri “Kuveytiyye” adlı kitapdır. Orada “Kiraatin sevabinin vasil olması” konusu hakkında şöyle deniyor:

قراءة القرآن للميت وإهداء ثوابها له :
ذهب الحنفية والحنابلة إلى جواز قراءة القرآن للميت وإهداء ثوابها له ، قال ابن عابدين… نقلا عن البدائع :
ولا فرق بين أن يكون المجعول له ميتا أو حيا ، والظاهر أنه لا فرق بين أن ينوي به عند الفعل للغير أو يفعله لنفسه ثم بعد ذلك يجعل ثوابه لغيره .
وقال الإمام أحمد : الميت يصل إليه كل شيء من الخير ، للنصوص الواردة فيه ؛ ولأن الناس يجتمعون في كل مصر ويقرءون يهدون لموتاهم من غير نكير فكان إجماعا ، قاله البهوتي من الحنابلة
وذهب المتقدمون من المالكية إلى كراهة قراءة القرآن للميت وعدم وصول ثوابها إليه ، لكن المتأخرون على أنه لا بأس بقراءة القرآن والذكر وجعل الثواب للميت ويحصل له الأجر .
قال الدسوقي : في آخر نوازل ابن رشد في السؤال عن قوله تعالى : { وأن ليس للإنسان إلا ما سعى } ، قال : وإن قرأ الرجل وأهدى ثواب قراءته للميت جاز ذلك وحصل للميت أجره .
وقال ابن هلال : الذي أفتى به ابن رشد وذهب إليه غير واحد من أئمتنا الأندلسيين أن الميت ينتفع بقراءة القرآن الكريم ويصل إليه نفعه ويحصل له أجره إذا وهب القارئ ثوابه له ، وبه جرى عمل المسلمين شرقا وغربا ، ووقفوا على ذلك أوقافا ، واستمر عليه الأمر منذ أزمنة سالفة.
والمشهور من مذهب الشافعي أنه لا يصل ثواب القراءة إلى الميت . وذهب بعض الشافعية إلى وصول ثواب القراءة للميت .
قال سليمان الجمل : ثواب القراءة – للقارئ ، ويحصل مثله أيضا للميت لكن إن كان بحضرته ، أو بنيته ، أو يجعل ثوابها له بعد فراغها على المعتمد في ذلك .
وصرحوا بأنه لو سقط ثواب القارئ لمسقط كأن غلب الباعث الدنيوي كقراءته بأجرة فإنه لا يسقط مثله بالنسبة للميت .
ونصوا على أنه لو استؤجر للقراءة للميت ولم ينوه ولا دعا له بعدها ولا قرأ له عند قبره لم يبرأ من واجب الإجارة

“Ölü için Kuran okuyup sevabini ona bağışlamak.

“Hanefiler ve Hanbeliler ölü için Kuran okunub, sevabini ona bağışlamanın caiz olduğu görüşündedirler.
İbn Abidin “Bedai” (Bedaius Sanai fi Tertibiş Şerai) kitabından naklen dedi: Sevap gönderilenin ölü ve ya diri olması arasında fark yoktur. Zahir/açik olan budur ki, fiili işlediği zaman başkası için niyyet etsin ve ya ya onu kendisi için işleyip bundan sonra sevabini başkasına göndersin, bu iki hal arasında fark yokdur.
İmam Ahmed dedi: “Bu mevzuda varid olmuş nasslara göre, hayır cinsinden her şey ölüye vasil olur/ulaşır. Ayni zamanda tüm ülkelerde insanlar toplanıp, Kuran okur ve sevabını ölülerine bağışlarlar ve kimse buna itiraz etmez, bu icmadır.” Bunu Hanbeli fakihlerinden Buhuti nakl ediyor.
Malikilerin Mutekaddim (ilk dönem) alimleri, ölü için Kuran okumanın kerahetini ve bunun sevabinin ona ulaşmayacağini söylemişler. Fakat, Mutaahhir (daha sonrakı) alimlerin görüşüne göre, Kuran okuyup , zikr edip onun sevabını ölüye vermekte bir bais/sorun yoktur ve ecr ona hasil olur.
Dusuki, İbn Ruşdün “Nevazil” kitabında, Yüce Allahın “İnsan için ancak çalışdığı vardır” kelamı hakta sual hakkında dedi: “Eğer bir adam Kuran okur ve okuduğunun sevabini ölüye bağışlarsa bu caizdir, ölüye bunun ecri hasil olur.”
İbn Hilal dedi: “İbn Rüşdün fetva verdiyi ve bir çok Endelus imamlarının görüşü budur ki, ölü Kurani Kerim okunmasından faydalanir, bunun faydası ona ulaşir, okuyan bunun saeabını ona bağışladığı zaman ecri ona hasil olur. Doğuda ve Batıda Müslümanlarin ameli böyle cereyan etmiş, bu görüş üzerinde sağlam bir şekilde razılaşmişlar ve eski zamanlardan beri bu iş böyle devam etmişdir.”
Şafi mezhebinde meşhur olan görüşe göre kıraatin sevabı ölüye ulaşmaz. Bazi Şafi alimleri kıraatin sevabinin ölüye ulaşacağini söylemişler.
Suleyman El Cemal dedi: Kıraatin sevabı Kariyedir/okuyanadır, ayni zamanda bunun bir misli de ölüyedir. Fakat, itimad edilen görüşe  göre bütün bunlar, onun hüzurunda ve ya niyyetle ve ya bitmesinden sonra sevabı ona göndermek şartıyla ola bilir.
Açık şekilde dediler: Eğer, ücret karşılığında okuması gibi dünyevi bir tahrik Karinin sevabını boşa çikarirsa, bunun ölüye ulaşicak olan sevabı boşa gitmez.
Eğer, birisi ücret karşılığında ölü için Kuran okumak maksadiyla tutulsa, o da onun için niyet etmese, bundan sonra ona dua etmese, kabri başında onun için Kuran okumasa, icarenin vacibinden azad olmuş olmaz.”

Kaynak: El Mevsuatul Fıkhiyyetul Kuveytiyye: 33/60-61
Kuveyt: 1404-1427

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Kabir ziyareti için yola çıkmak( el-Firuzzabadi)

“Kamus” kitabının sahibi İmam Mecidüddin bin Yakub el-Firuzzabadi
O, “Es-Sılatü ve’l-Beşer” adlı eserinde şöyle söylemektedir:

“Kabri yanında iken Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’e mutlaka salât getirmelidir. Ona selam verme ayrıcalığına ve şerefine nail olmak için yola çıkmak müstehaptır.

Kadı İbni Kecc –Kadı Yusuf bin Ahmed bin Kecc- Rafii’den naklen der ki: “Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kabrini ziyaret etme

k için birisi nezrederse (söz verirse), bu nezri yerine getirmesi gereklidir. Başka seçeneği yoktur. Ama eğer başkasının kabrini ziyaret edeceğine nezrederse, bana göre burada iki seçeneğinde yolu açıktır. İster yapar ister yapmaz. Nezredilen ibadetlerin yapılması gerektiği bilinmektedir.”

Mezheb imamlarımızdan Ebû Amr bin Salah, Ebû Zekeriya en-Nevevi ve Rafii, hac amellerinin son kısmında, Gazali “İhya” sında, el-Begavi “et-Tehzib”te, Şeyh İzzeddin bin Abdüsselam “Menasik”te Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kabrini ziyaret etmenin sünnet olduğunu söylerler. Allah hepsinden razı olsun.

Hanbelilerden Şeyh Muvaffakuddin, İmam Ebû’l-Ferec el-Bağdadi ve diğer bir çokları da aynı görüştedirler. Hanefilerden “Muhtar” sahibi, “Şerhü’l-Muhtar” adlı eserinde, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kabrini ziyaret etmenin en faziletli müstehaplardan olduğunu bildirmiştir.

Malikiler’e gelince; Kadı İyaz Malikilerin bu hususta icma ettiklerini bildirmektedir. Abdulhak es-Sekali “Tehzibü’l-Metalib” adlı eserinde Şeyh Ebû İmran el-Malik’den Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kabrini ziyaretin vacip olduğunu nakletmiştir. Abdulhak: “Vacip, sünneti vacibe (gerekli) anlamındadır” diyerek bir açıklama da getirmiştir.

El-Abdi el-Maliki “Şerhu’r-Risale” adlı eserinde şöyle demektedir: “Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’i ziyaret için Medine’ye yürümek, Kâbe’ye ve Beyti Makdis’e yürümekten daha faziletlidir.”

Mezhep imamlarının birçoğu Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kabrini ziyaret için yola çıkmayı müstehap görmektedirler. Zira onlar, hac vazifelerinden sonra Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kabrini ziyaret etmeyi müstehap görmektedirler. Yolculuk yapmak ta, kabri ziyaret edebilmek için zaruridir. Ziyaret etme fiilinin meşruluğuna delalet eden birçok delil vardır.
وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذ ظَّلَمُواْ أَنفُسَهُمْ جَآؤُوكَ فَاسْتَغْفَرُواْ اللّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُواْ اللّهَ تَوَّاباً رَّحِيماً
Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah’tan mağfiret dileseler ve peygamberler de onlara mağfiret dileseydi elbette Allah’ı Tevvâb ve Rahîm olarak bulacaklardı. (Nisa 64) ayeti kerimesi bunlardan biridir. Onun -sallallahu aleyhi ve sellem- şu anda hayatta olduğunda ve ümmetinin amellerinin kendisine arz edildiğinde şüphe yoktur.”

[ El-Firuzabadi, “es-Sılatü ve’l-Beşer” s: 122–3]

Categories: Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.