Posts Tagged With: hadisi

Ibn Abdilber ve Akaid bahsi(2)

İmam-ı Malik de te’vil yapıyor ona da sıfatları iptal eden diyebilecek misiniz ??? Mekan isnadi icin Abdilberden delil getirenler acaba şimdi Ibn Abdilbere sifatlari iptal ediyor, cehmiyedir gibi sözlerle itham edeceklermi??

Muhammed bin Ali el-Cebelî bize rivayet etti ki o Kayravan’da güvenilir Müslümanlardandır. Dedi ki: Bize Mısır’da Cami bin Sevade tahdis etti (söyledi) dedi ki: Mutarrif bize Malik bin Enes’ten tahdis etti ki: Malik bin Enes’e bu hadis soruldu: ”Allah, geceleyin dünya semâsına nuzul eder” İmam-ı Malik: ”Allah’ın EMRİ nazil olur.” dedi. İmam-ı Malik’in dediğinin doğru olabilme ihtimali vardır. Şu şekilde ki: rahmeti nazil olur, affı gerçekleşir ve duaları kabul eder. Bunlar Allah u Teâlâ’nın emirleridir (durumlarıdır/işlerindendir) yani en çok o vakitte gerçekleştirdiği işlerindendir. Allah en iyi bilendir. Bu yüzden, özellikle o vakitte dua edilmesine teşvik edilmiştir.Ebu Zer’in (radiyallahu anhu) hadisinden rivayet edilmiştir ki Ebu Zer ra şöyle demiştir: Ya Resulellah (sallallahu aleyhi ve sellem) dualar hangi gece daha makbuldür? Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki: ”Son gecenin ortası” Bu da verdiğimiz görüşü destekleyicidir. Zeval vaktinde, yağmur yağarken ve bu vakitler gibi duaların mustecab (makbul) olduğu vakitlerde dua etmek mendub olduğu gibi, bu vakitte de (gecenin yarısı) dua etmek mendub oluyor. Allah en iyi bilendir.

Başkaları demiştir ki: (hâşâ) ”Allah kendi zatıyla iner” Ahmed bin Abdullah bize ihbaren dedi ki: onun babası ona şöyle söylemiş: Ahmed bin Halid bize tahdisen dedi ki; Yahya bin Osman bin Salih bize Mısır’da tahdisen dedi; NUAYM BİN HAMMAD’I duydum şöyle diyordu:”Nuzul hadisi Cehmiyye fırkasının görüşlerine reddiyedir. Yahya bin Osman bin Salih dedi ki: NUAYM şöyle dedi: ”Allah kursîsinin üstündedir, zatıyla iner” Ebu Ömer dedi ki: Nuaym bin Hammad’ın sözünün, Ehlisünnetten olan ilim ehlinin yanında bir değeri yoktur. Çünkü bu söz KEYFİYET demektir. Ehlisünnetten olan mana erleri Allah u Teâlâ hakkında keyfiyetten bahsetmekten (keyfiyet isnad etmekten) korkarlar. Çünkü keyfiyet, ancak ve ancak ihata edilebilen (kuşatılabilen) varlıklar içindir. Allah u Teâlâ da ihata edilmekten münezzehtir (yücedir). Gözlerin görmediği varlıkları akıl sahibi insanlar, yalnızca gelen haberler ile vasıflarlar. Allah u Teâlâ hakkında da makbul olan haberler Ayet-i Kerimeler ve Hadis-i şeriflerdir. Bu ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde geçen haberleri de TEŞBİH (BENZETME), KIYAS, TEMSİL VE EŞ DEĞER (NAZÎR) yaparak haddi aşmamalıyız, çünkü ”O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitir, görür.”
Kaynak: (et-Temhid/İbn Abdilber/7.cild/144-145.sayfa)

Görüldüğü gibi Imam İbn Abdilber Selefî-Vehhabilerin dediğinin zıttını söylüyor.

Bu konuyu iyi anlamak icin paylaşımın ilk kısmını(1. bölümü) da okumanızı tavsiye ederiz: https://islamkalesi.wordpress.com/2013/07/28/ibn-abdilber-ve-akaid-bahsi-1/

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ölülere sağ olanların haberi gelirmi?

Onbirinci Soru: Kabirdeki bir ölünün yakınına veya uzağına başka bir ölü defnedildiğinde kabirdeki ölü onu tanır mı ve dünyadaki diğer olup biten şeyler hakkında, yeni gelen ölüye soru sorar mı?

Cevap: Evet. Bunun hakkında hadisler varid olmuştur. Bu hadislerden bazıları:
İbni Ebid Dünya’nın, Ebiz Zübeyr’den onun da Cabir’den rivayetine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ölülerinizin kefenlerini güzel seçin. Çünkü onlar kefenlerinden dolayı övünürler ve kabirlerinde birbirlerini ziyaret ederler.”

İbni Mübarek, Ebu Eyyüb’den mevkuf olarak rivayet ettiği ve Taberani’nin buna benzer Rasululah’a merfu olarak rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sağ olanların amelleri ölülere gösterilir. İyilik görürlerse sevinirler ve rahatlarlar. Eğer kötülük görürlerse Allah’ım onlara hidayet ver derler.” Bu rivayette defnedilenlerin onların yakınında veya uzağında olduğuna dair bir kayıt yoktur. Fakat sadece yakınlarında defnedilenleri duyabilmeleri de mümkündür.

İbni Ebid Dünya şöyle rivayet etti: “Osman İbni Abdullah, Said İbni Cübeyr’e şu soruyu sordu: “Ölülere sağ olanların haberi gelir mi? Said İbni Cübeyr: “Evet” dedi. Bir kişi öldüğünde yakın akrabalarının haberlerini diğer ölülere ulaştırır. Mezardaki kişi haberler hayır ise sevinir, şer ise üzülür. (Bu hadisi Tirmizi, Taberani, Enes İbni Malik’ten Rasulullah’a merfu olarak rivayet etmişlerdir).

Buhari’nin tarihinde Numan İbni Beşir’den Rasulullah’ın (s.a.v.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kabirlerde bulunan kardeşlerinize eziyet etme hususunda Allah’tan korkun. Çünkü amelleriniz onlara gösterilir.” Hakim rivayet etti ve sahih dedi).

“Kabirler” kitabında İbni Ebid Dünya şöyle rivayet etmiştir. Yahya b. Abdurrahman b. Ebi Lebibe o da babasından o da dedesinden şöyle rivayet etmişlerdir: “Bişr İbni Berra b. Ma’rur öldüğünde annesi ona çok üzüldü ve Rasulullah’a (s.a.v.) annesi şöyle dedi: “Beni Seleme’den ölenler olarak ölüler birbirini tanır mı ki ben Bişr’e selam göndereyim?” Rasulullah (s.a.v.) ona: “Evet ey Bişr’in annesi! Kuşların birbirini tanıdıkları gibi onlar da birbirini tanırlar.” Bunun üzerine Beni Seleme’den bir kişi ölüm döşeğine düşse Bişr’in annesi ona gidip Bişr’e selam söyle derdi. Taberani başka bir yoldan şöyle rivayet etti: “Bişr’in annesi, Ka’b İbni Malik ölüm döşeğine düştüğü zaman ona gelip: “Bişr’e selam söyle” dedi. Bu rivayet Ebu Lebibe’nin rivayetini desteklemektedir.

Sufyan İbni Uyeyne, Amr İbni Dinar’dan o da Ubeyd İbni Umeyr’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Kabir ehli sağ olanların haberlerini beklerler. Bir kişi öldüğünde ona gelirler ve: “Filanın durumu nasıl?” diye sorralar. O da: “Salih bir kişidir” diye cevap verir. “Peki falan kişi ne yaptı?” derler. O da: “O size gelmedi mi?” der. Onlar: “Hayır bize gelmedi” derler. O da: “Biz Allah’A aidiz ve ona döneceğiz” dedikten sonra: “Demekki bu bizim yolumuzdan başka bir yola gitti” derler. Bu rivayet Ubeyd İbni Umeyr’in sözüdür. Ubeyd İbnü Umeyr; tabiin alimlerinin en büyüklerinden birisidir. Ona ulaşan senet sahihtir. Bu gibi kişiler kendi görüşlerinden birşey söylemezler. Bu rivayet mürsel hükmündedir.

Nesei’ni Ebu Hureyre’den Rasulullah’a merfu olarak rivayet ettiğibuna benzer bir rivayeti vardır. Bu rivayetin sonunda şöyle bir ibare vardır. “Onlar yeni ölen kişiye: “Filan kişi ne haldedir?” diye sorduklarında yeni kişi: “O daha size gelmedi mi?” diye sorunca onlar: “Hayır” deyince,yeni ölen kişi: “Demekki o cehenneme gitti” der. İbni Mübarek’in Ebu Eyyüb’den Rasulullah’a merfu olan buna benzer bir rivayeti vardır.

Taberani Ebu Eyyüb’den şöyle rivayet etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mü’min kişi ölünce salih kullar bu kişiyi müjdeleyici bir kişinin karşılandığ gibi karşılarlar ve birbirine onu rahat ettirelim derler. Sonra ona: “Filan erkek ne yaptı? Filan kız ne yaptı? Evlendi mi? diye sorarlar. Fakat ondan önce ölmüş olan bir kişi hakkında sorduklarında; “O cehenneme gitti” der.”[1]
(1) Taberani Kebir’de ve el-Evsat’ta zayıf senetle rivayet etti. (Mecma ez-Zevaid, İbni Hacer el-Heytemi).

Bir rivayetlerden anlaşılıyorki ölülerin ruhu birbirleriyle buluşurlar ve konuşurlar. Fakat bu, dünyadaki buluştukları gibi değildir. Çünkü Berzah hayatı (kabir hayatı) dünya hayatına benzemez. Dolayısıyla orada olan olaylar dünyadikelere benzemez. Alah daha iyi bilir.

[Ibn Hacer Askalani, Kabir Alemi]

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Amellerin ölüye arz edilmesi (Ibn Teymiyye)

İbni Teymiye’ye “Hayatta olanların ölüleri ziyaret ettikleri zaman bu ziyaretten haberleri olur da ziyaret edenlerin akraba olup olmadığını bilebilirler mi?” diye sorulduğunda cevaben şöyle demiştir:

“Hamd Allah’a mahsustur. Evet, rivayetler hayattakilerin amellerinin ölen kişilere arz edildiği ve onlardan haberdar  olduklarına delalet etmektedir.

İbni Mübarek’in Ebu Eyyüb el-Ensari’den yaptığı şu rivayette olduğu gibi: “Bir müminin ruhu kabz olunduğunda onu Allah’ın rahme…te nail olmuş şefkatli bir takım kulları, adeta müjde veren birinin hali gibi karşılayıp, onun halini hatırını sorarlar. Biri diğerlerine şöyle der: “Kardeşinizle ilgilenip ferahlamasına ve sıkıntılannın giderilmesine yardımcı olun, zira o şiddetli bir sıkıntıda idi” derler. Ravi şöyle devam eder: “Sonra onlar gelenleri karşılayıp hatırlarını  sorar ve: “falan adama ne oldu? falan kadına ne oldu? Evlendi  mi? . . .” gibi sorular sorarlar.” Ölü bir kimsenin, kendisine selam veren ve ziyarette bulunanlan tanıması ile alakalı İbni Abbas -radiallahu anh-‘dan naklen Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Kim bir mümin kardeşinin kabrine uğrar ve ona selam verirse onu tanır ve selamını alır. ”

İbni Mübarek demiştir ki: “Bu Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem’ den sabit olmuş bir rivayettir, “Ahkam ” sahibi Abdulhak, bu hadisi ‘Sahih ‘ kabul etmiştir.”

[İbni Teymiye, “Mecmu’ul-Fetava ” 24/331]

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez, Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ictihadda isabet edene/etmiyene verilen ecir hakkinda

Şafi fakihlerinden Siracuddin İbnul Mulakkin (723-804 h/1323-1401 m) hadisi ( ictihad edip isabet edene 2 ecir, hata edene 1 ecir hadisi) şerh ederken diyorki:

وهذا إذا كان العالمُ متبحِّراً في العلم بنفسه يرى نفسَه أهلاً لذلك , ويراه الناسُ
فأما المقصِّر فلا يسوغ له أن يدخُلَ نفسُه في شيءٍ مِن ذلك , فإن فعَل هلَك

“Eger alim ilimde kendiliyinde derinlesmis, kendini bu işin (ictihadin) ehli görüyorsa, insanlarda onun oyle olduğunu düşünüyorsa o zaman hadisde denildigi gibidir.
Yetersiz (muctehid olmayan) olan kimseye gelince, onun kendinisinin bu gibi işlere girmesi caiz degildir. Eger girerse helak olur!”

[Siracuddin İbnul Mulakkin: Et Tevdih: 33/134]

devami gelecek biiznillah

Categories: Ictihad/hüküm çıkarmak | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Sünnetin önemi

Enes b. Malik anlatır: “Biz yaklaşık altmış kişi idik, Peygamberin yanında otururduk, o bize hadis anlatırdı. Kendi özel ihtiyacı için gittiğinde biz o hadisi aramızda müzakere ederdik, kalkana kadar o hadis kalbirnize yerleşirdi.
[el-Lüma, s. 142]

İbn-i Mes’ud der ki: “Hadisi müzakere edin! Zira hadisin dirilişi (zihinlerde kalıcılığı) onu müzakere etmekten geçer.”
[Dârîmi]

Hz. Ali şöyle der: “Hadisi müzakere edin! Şayet müzakere etmezseniz hadis uçup gider.”[el-Müstedrek]

Sahabiler işte bu şekilde hadislerin yılmaz bekçileri oldular.

Tabiin de hadislere bir o kadar ihtimam göstermiştir.
Bakın Ata ne der:
“Biz Cabir b. Abdullah’ın yanında iken bize hadis söylerdi. Biz oradan kalkarken o hadisi müzakere ederdik. Ebu Zubeyr hepimizden çabuk ezberlerdi.”[Dârîmi]

Tabiinden Ebu-I Aliye şöyle der:
“Peygamberin bir hadisini duysan hemen ezberle!”[Dârîmi]

İbrahim b. Alkame de şöyle der:
“Hadisleri müzakere edin! Çünkü müzakere onun hayatıdır.”
[Dârîmi]

Bu değerli Sahabe ve Tabiin nesli hadisleri sadece müzakere etmekle kalmadılar, aynı zamanda hadis öğrenmek için nice uzun mesafeler katettiler. Örneğin Cabir b. Abdullah (radıyallahu anh)’ın, Abdullah b. Uneys (radıyallahu anh)’den başka hiç kimsenin hıfz etmemiş olduğu bir hadisi öğrenmek için bir aylık yol kat edip Şam’a gittiği, Ebu Eyyub ei-Ensari’nin de Medine’den Mısır’a, Ukbe b. Amır’in yanına giderek hadis dinlediği sonra da hiç beklemeksizin hemen bineğine binip tekrar Medine’ye döndüğü malumdur.
[Rıhle s. 18.]

Tabiin’den Said b. Museyyeb şöyle der: “Ben bir hadisi öğrenmek için gece gündüz nice yollar katettim.”
[el-Cami’ l/94]

kaynak: Peygambersiz bir din?, Alâeddin Palevî, s. 14

Categories: Dinimizin kaynakları | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ebu Hanife(ra) fazileti(3)

Şafii imamlar’ından Şeyhülislam İbn Hacer el Heytemi’nin İmam Azam hakkında ki yazdığı Fıkhın Sultanı adındaki eserden alıntılar:

Hikaye edilir ki bir gün Abdullah b.Mübarek hazretleri insanlara hadisleri aktardığı bir sırada, “Hadisi Bana Nu’man b. sabit rivayet etti”deyince “Kimi kastediyorsunuz?”denildi. “Evet, ilmin özü olan Ebu Hanife’yi kastediyorum”diye cevap verince orada bulunanlardan bazılarının hadisi yazmaktan geri durduklarını gördü. Biraz duraklama ve sessizlikten sonra dedi ki: “Ey insanlar, edebiniz az, alim imamların mertebesi konusunda cehaletiniz çok olup hala ilim sahiplerini farkedemiyorsunuz. Ebu Hanife hazretleri her ilimde kendisine uyulmaya herkesten çok hak sahibidir. O, öyle fakih bir alım ve öyle takva sahibi temiz bir imamdi ki kimsenin açıklayamadığı, anlayamadığı ilmi sırları açıklayıp anlatmıştır”. İşte edep konusundaki ihmalden dolayı bir ay süresince hadis aktarmayı terkedeceğine yemin etti.

Sufyan-ı Sevri demiştir ki : “Ebu hanife hazretlerinin yanından  geliyorum”diyen kimseye hitaben,”Dünya üzerinde bulunanların en fakihi olan zatın huzurundan geliyorsun demektir”dedi

Yine Sufyan-ı Sevri demiştir ki: “Ebu Hanife hazretlerine muhalefet etmek isteyen kimsenin, değer itibarıyla daha üste ve ilim yönünden daha bilgili olması gerekir ki böyle bir şahıs bu zamanlarda bulunmaz

Ebu Hanife’nin Kitâbu’r-Rehn’İ Sufyan hazretlerinin başı altında görülünce, “Siz bunu okurmusunuz?”diyenlere, “Evet, nedemek istiyorsunuz? Keşke Ebu Hanife hazretlerinin her kitabı elime geçse de okuyabilsem. Bizler insaf etmiyoruz. Yoksa o, ilmi zorukları halledip açıklama konusunda en yüksek dereceye ermiş ve basklarına meydan bırakmamıştır” Onun için Ebu Yusuf hazretleri, “Sufyan-ı Sevri İmam Azam’a benden daha çok uyardı”demiştir.

Categories: Ebu Hanife(r.a.), Mezhep imamımız Ebu Hanife(ra) | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.