Posts Tagged With: taklid

Yusuf Nehahani (vehhabiler ve Teymiyye hakkında)

Birinci uyarı!

Bu kitabın “Giriş”kısmı ve sekiz kısmından her biri, tek başına IBNI TEYMIYYE ve Vehhabi taifesinin bid’atını reddetmeye yeterlidir.
En az anlayışı ve insafı bulunan bir müslüman, bunu mütalea etse, Resulüllah’ın ve diğer büyüklerin kabirlerini ziyareti ve büyüklerden meded dilemeyi yasaklamakta bu fırkanın açık bir sapıklık içinde bulunduğunu bilir. Hele bu ziyaret ve istiğase peygamberlerin efendisi için yapılacak olursa!

Girişin ve beş kısmın içindeki birçok nakli ve akli deliller ve dört mezhebin ilim adamlarından islam önderlerine ait sözler, bu hususun
meşru olduğunu isbatlamaya ve IBNI TEYMIYYE’YI reddetmeye yeterlidir.

Ey benim şu kitabımı okuyan kimse! Şayet sen, dört mezhebden bir kimse değil de, ibni Teymiyye’nin bid’atlerini sızdıran bir kimse isen, bundaki delil ve bürhanlar sana bir kanaat veremez. Müslümanların imamlarından ve bu yüce dini himaye için uğraşanlardan yapılan pek çok nakiller, sende bir tesir yapmaz. Bu takdirde sen, dalalette olanların en ileride bulunanı ve şerlilerin öncüsü oldun demektir. Bu hal sende devam edecek olursa, Allah korusun, bir gün küfre düşmenden korkulur.

Biz, bu günkü haline bakarak, her ne kadar senin küfrüne hüküm vermiyorsak da, bu durumun kalbinin zulmetlerle dolduğuna ve nurlardan boşaldığına delalet eder. Bunda şüphemiz yoktur.

Peygamber (S.A.V.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar:
“Günahlar, küfrün kılavuzudur”.


Vehhabiler de ayrı bir durumdadır. Bu taifenin iyileşmesinden ve felahından ümit kesilmiştir. Şüphe yoktur ki, günahların en çirkini, dinde bid’at yolunu tutmaktır. Allahü Teala’ nın en küçük bir hidayet takdir ettiği ve bu kitabı mütalea için kalp gözünde azıcık bir nur halk edeceği bir müslümanın; daha sonra IBN TEYMIYYE’NIN  bid’atının şeytanın işinden olduğunda ve iman ehlini hileye düşüreceği vesveselerin en çirkinlerinden bulunduğunda, bir şüphesi kalacağını sanmıyorum.

[Yusuf Nebhani,Şevâhidü’l-Hak, sayfa 38]

 

Categories: Ibn Teymiyye | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Mutlak içtihad!!

Imam Münavi, Camiussağir üzerine yazmış olduğu Şerh-i Kabir’ inde şöyle demiştir: Allame ibni Hacer-i Heytemi şöyle ifade etmiştir: ”imam Süyuti ictihad edebileceğini iddiaya kalkınca, o asrın alimleri ayaklandılar, hepsi bir ağızdan atışa geçtiler ve ashabın iki gruba ayrıldığı mes’elelerden kendisine süal açtılar. Şayet ictihadın en aşağı mertebesi bulunan fetva verme ictihadına sahip ise, bunlara cevap vermesini istediler ve: Bu vecihlerden racih olanı, müctehidlerin kaideleri üzerine söyle”dediler. imam Süyuti, bazı meşguliyetleri sebebiyle bunlara bakamadığını ileri sürüp, süalleri cevapsız bırakdı.

Şihab demişdir ki: “ictihadın en düşük derecesi olan fetva vermenin zorluğunu düşün! O zaman mutlak ictihad iddiasına kalkan zavallının durumundaki şaşkınlık ve fikrindeki bozukluk kendiliğinden ortaya çıkar. Bu iddia, kör yürüyüşünü andırır. Gözü zayıf bulunan bir devenin, kah oradan, kah başka bir yerden atlamasına benzer. Kim mutlak ictihad fikrini tasavvur ederse, şu zaman insanlarından birisine bu sıfat ve salahiyeti nisbet etmekte Allah’tan utansın.

Ibni Salah ve buna tabı olan kimseler, “Üçyüz seneden beri, ictihad kesikliğe uğramışdır” dediler. ibni Salah, altıncı hicret asrında yaşamıştır. Onun yaşadığı devre göre, ictihadın ardı üçyüz yıldan beri kesilmiş olursa, ibni Hacer’in yaşadığı onuncu asra nisbetle bu müddet altıyüz seneye yükse[miş olur. Şu anda, bin seneye yakın bir zamandan beri, ictihadın arkası kesilmiş olmaktadır.

Zira biz. Hicri 14. asrın 1 7. yılında bulunuyoruz. Bu sene, “Huccetullah alel Alemin” adlı kitabın telif edildiği yıldır. ibni Salah, bazı usul alimlerinden “imam Şafiinin asrından sonra müctehid-i mutlak yokdur” dediklerini nakil etmektedir. Bahr sahibi, “Şafii nasları kaybolsa, göğsümden doldururum” demişdir. Bu gibi alimler ictihada ehil olmazlarsa, onların ibare ve ifadelerini anlayamayan bir takım kimselerin mutlak ictihada salahiyetleri nasılolabilir?

Şafii mezhebine mensup bulunan imam Rafii’den naklen “Envar”da şöyle denilmektedir: “Halk, bu gün müctehid bulunmadığı fikrinde ittifak etmiş gibidir.” Şam havallsinin değerli alimi ibnü Ebiddem, ictihadın şartlarını sıraladıktan sonra şöyle demiştir: “Bu şartların, zamanımızdaki alimlerden bir şahısda bulunması düşünülemez. Bu gün bir müctehid-i mutlakın mevcut olması şöyle dursun, kendi imamının ictihadlarında sözleri muteber görülebilecek “Müctehidün fil-mezheb” bile yoktur. Bu nedir? Allah’ın, halkı ictihadtan aciz bırakması ve zamanın (böyle alimler yetişdirmekten) kesitdiğini ve kıyametin yaklaştığını kullarına ilanından başka bir şey değildir.
Şeyh’ul-ashab ei-Kaffal diyor ki: “Fetva iki kısımdır: Biri ictihad şartlarını kendisinde toplayan kimsenin fetvasıdır ki, bu kaabiliyette kimse bulunamaz. ikincisi, hak mezhebierden birine intisap edip, bu mezhebi öğrenmek ve bu sahada mezhebin usülünden hiçbir şey müstesna kalmamak üzere ihtisas sahibi olmaktır. Bir vak’adan sorulduğunda, nassı biliyorsa soran arkadaşına cevap vermek; şayed nas yoksa, mezhebinin usülü üzerine ictihadda bulunmakdır. Bu kabilden bir fetva sahibi, kibrit-i Ahmer den daha azdır.

Kadri yüksek, mezheb sahasında söz sahibi, Kaffal’in sözü bu olunca, asrımızın alimleri nasıl müctehid olurlar? Kadı Hüseyin, Füranl imamülharemeyn Abdülmelik’in babası Abdül-ilah, Seydalanl Büşenci hep onun yetiştirdiği alimlerdir.Bu zatlar ve Ebü Hamid  azali’nin talebeleri vefat edince ictihad yolu kesilmiş oldu. Onların gayesi, mezhebin hükümlerini aktarıp anlatmak ve onu korumaya çalışmaktır. Şu zamanda dünya bu kırattaki alimlerden boşalmış durumdadır.

Huccetül-islam imam Gazali, asrında müctehid bulunmadığını ihya’da sarahatle şöyle ifade etmektedir: “Kendisinin ictihad rütbesi bulunmayan kimseye gelince, -ki her asrın insanının hükmü budur-mezhebinin hükmünü nakl ederek fetva verir. Şayet mezhebinin bir zayıf noktası açığa çıkarsa onu terk etmez.”

EI-Vasit’de de şöyle demektedir: ” Kadı’da aranan ictihad şartları, asrımızda bulunmaz hale gelmiştir.”

Kim bu bahisde genis olarak bilgi öğrenmek isterse ‘Vasit’ e baş vursun ve ibni Kaası m’ın · “Cemu’I-Cevami” haşiyesine, lbni Hacer’in fetvasına ve Şeyh Muhammed’übnü Süleyman’ül-Kürdl’nin fetvalarına, ilim adamlarının usül-i fıkıh kitaplarına müracaat etsin. Bu kitaplarda; “Mutlak ictihad” müsadesi şöyle dursun, ictihadın kesildiğine dair hüküm bulacaktır.

Allame Kürdi diyor ki: Asırlar öncesinden beri ictihadın son bulduğuna dair Fahr-i Razi ve imam Rafii ile imam Nevevi’nin hükümleri şöyledir:

“Bu gün halk, ictihadın son buldugunda ve muctehıd bulunmadığında icma yapar gibi ittifaka varmışlardır.” ictihad derecesine ulaşmayan kimse sahih bir hadis gördüğü zaman ona muhalefet yapmaya nefsi cömert davranmaz ise bu kimsenin uygulayacağı hüküm, müctehidlerden fikir aldığı kimseyi inceleyip, bu mevzuda onu taklit etmektir. Imam Nevevı, Ravdatu t-Talıbın adlı eserinde söyle ifade etmektedir: “ictihad derecesine ulaşmayan bir kimsenin kitap ve sünnetten hüküm çıkarmaya kalkışması caiz değildir.”
Ictihadın zorluğunu anladınsa bu takdirde; bir kısım ilim talebesinin, kendilerinin, “Mutlak ictihad” derecesine ulaştıklarını, kitap ve sünnetten dini hükümler çıkarmaya ehliyet sahibi bulunduklarını, dört imamdan birini taklit etmeye ihtiyaçları olmadığını; yetişdikleri mezhebi terk edip, islami mezheblere karşı sakat düşünceleriyle itiraz ettiklerini ve “Biz bir takım adamların reyleriyle amel edecek değiliz” demelerini ve buna benzer gurur ve cehalet ehline yakışan ifadeler kullanmalarını da anlamış olursun. Bu iddialar, şeytanın vesvesesinden ve nefsani bir davaya kapılmaktan doğar. Bu kimseye böyle sözleri konuşturan amil, kıt akıllı ve dini sahada zayıf olması, nefsani hareketlere ve cahilliklere razı olmasıdır. Katmerli ayıpları, bu hallerinin üzerine dürülmüş ve vesvese, ahmaklık ve utanmazlıklarından doğan istekleri açığa çıkmış bulunmaktadır. Allah’ın gadabına uğramaları ve kullarının bu kimselerden hoşlanmaması sebebiyle arzuları kursaklarında kalmıştır. Halka rezil olmuşlar ve hicve uğrayarak istihzaya maruz kalmışlardır.

“Kimin nefsi cahilse, başkasının re’yini kendisinden daha düşük takdir eder.”

Avamdan bazı insanlar gördüm, Kur’an-i Kerim ve Sahih-i Buhari’den şer’i hükümleri çıkarabileceklerini iddia ediyorlardı. Cehalete ve sapıklığa bakınız! Aman kardeşim, böyle laflar etmekten sakın. Bu gibi ahmaklar ile toplantıya katılmaktan da çekin. Kendi mezhebine sahip ol, dört imamdan hangisini dilersen onu taklit et. Fakat bu taklidin, dilediğin şekilde hareket etme ruhsatı ve dini hükümlerde mezhebierin telfıki şeklinde olmasın. Zira hiçbir imam telfik’e müsaade veren bir söz söylememiştir. Bu fikir memnudur.

Bir kaç hadis, biraz Arabca ve ancak orta derecede bir bilgi öğrenmişlerdir . . . Bunlara “Alim” ünvanının takılması, ancak bu asırda görülebilmektedir. Bununla beraber, bu kimseler ile dini hükümlerde ictihad etme derecesi arasında polis ile devlet reisi arasındaki kadar büyük bir açıklık mevcuttur. Lakin bu zavallılar; gafletleri, akıllarının azlığı ve kendilerini beğenmeleri sebebiyle, noksan ve hataları belli olduğu halde, bunda olgunluk bulunduğunu zannederler. Şeytan, bu yalan davada ehliyetleri varmış gibi fikirlerini onlara süslü gösterir. ictihada yeltenmeyi, “Takvaca hareket etmek ve dini sahada araştırma yapmaktır” diye yutturmaya uğraşır. Dinlerinin selameti için müctehidlerden birini taklit etmeyi caiz göstermez ve hiçbir kimsenin aracılığı olmadan dinlerinin hükümlerini kitap ve sünnetden çıkarmak gerektiğini telkiyn eder.

[Yusuf Nebhani, Şevahidü ‘l-Hakk, sayfa 20-23]

Categories: Ictihad/hüküm çıkarmak, Sahih hadis benim mezhebimdir sözün izahı | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Mezhep taklidi hakkinda bir kac delil!!

El-İfşah’ta şöyle geçer:

Dört mezhepten birini taklit etme ve hakkın bu dört mezhebin dışına çıkmayacağı hususlarında icma vardır”
[el-Furû:6/471]

Allame ed-Dihlevi:

“Ümmetin tamamı, ya da şöyle diyelim: ümmetin muteber olan bölümü, tedvin edilip sağlaması yapılmış olan şu dört mezhepten birini taklit etmenin caiz olduğu konusunda, günümüze kadar görüş birliği içerisinde olmuştur. Ayrıca malum olduğu üzere ümmetin maslahati da bu yöndedir”
[ed-Dihlevi, el-Inâf,97]

Maliki Fakihi el-Hattab:

“Taklit: delilini bilmeden bir başksinin görüşünü almak demektir. İçtihada ehil olmayan kimselerin müçtehid imamlardan birini taklit etmesi vaciptir. Bu konuda kişinin alım olması veya olmaması bir şeyi değiştirmez. Alimlerin genelinin görüşü bu yöndedir”
[el-Hattab, Mevâhibu’l-Celil,1/30]

Fakih İlîs:

“İçtihada ehil olmayan kişilerin takilitte bulunması vaciptir. Bu meseleyle ilgili ehl-İ Sünnetin icmai vardır”
[Ilîş, Fethu’l-Aliyyi’l-Mâlik,1/90]

İmam İbn Kudame:

“Fer’İ meselelerde taklit icma ile caizdir. Bu meselenin delili icma’dır”
[Ibn Kudame’nin er-Ravda’sından naklen, Şerhu’l-Kevkebi’l-Münîr, 621]

(BERÎKA) üçyüzyetmisaltıncı sahîfede diyor ki, (Bizler, müctehiddegiliz. Bize (Mukallid) denir. Bizim gibi mukallidler için, delîl, sened,fıkh âlimlerinin, ya’nî müctehidlerin sözleridir. Bildigimiz âyet-i kerîmeler ve hadîs-i serîfler, bunların sözlerine uymaz görünürlerse,onlara degil, bunların sözlerine uymamız lâzımdır. Bunlar,onları görmemis veyâ görmüsler de anlıyamamıslar demek câiz olmaz).

(Üsûl-ül-erbe’a fî-terdîd-il-vehhâbiyye) kitâbının dördüncü aslında,fârisî olarak buyuruyor ki, islâm dîninin hükmlerini biz câhillere derin âlimler ve olgun sâlihler bildirdi. Bunlar, (Muhaddisler) ve (Müctehidler)dir “rahime-hümullahü teâlâ”.
Hadîs âlimleri, hadîs-i serîfleri incelemislerdir. Dogru olanlarını ayırmıslardır. Müctehidler de, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i serîflerden ahkâm çıkarmıslardır. Biz, ibâdetlerimizi ve bütün islerimizi bu ahkâma uygun olarak yaparız. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” zemânından çok uzak oldugumuz ve nassların nâsih ve mensûh olanlarını ve muhkem (ma’nâsı açık) ve müevvel (ma’nâsı açık olarak anlasılamıyan) olanlarını ve birbirine uymaz görünenlerinin uygun olduklarını anlıyamadıgımız için, bir müctehidi taklîd etmemiz lâzımdır!
Çünki müctehid, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” zemânına yakın oldugu için ve derin âlim ve çok takvâ sâhibi ve hükm çıkarmakda mehâret sâhibi oldugu ve hadîs-i serîflerin ma’nâlarını iyi anladıgı için, onun anladıgına uymakdan baska çâre yokdur.

Böyle olmıyan bir kimsenin Nasslardan, ya’nî Kitâb-dan ve sünnetden hükm çıkarmasının câiz olmadıgını, mezhebsizlerin çok büyük âlim dedikleri

IBNI KAYYIM CEVZIYYE (I’lâm-ülmukî’în) kitâbında bildirmekdedir. (Kifâye) kitâbında diyor ki, (Âmî olan [ya’nî, müctehid olmıyan] kimse, bir hadîs-i serîf isitince, bundan kendi anladıgına göre is yapması câiz olmaz. Belki, onun anladıgından baska ma’nâ verilmesi îcâb eder. Yâhud mensûh olabilir. Müctehidin fetvâsı ise, böyle sübheli degildir.) (Tahrîr) serhi olan (Takrîr)de de böyle yazılıdır. Bunda, (Mensûh olabilir) dedikden sonra, (Fıkh âlimlerinin bildirdiklerine uyması lâzımdır) demekdedir.

Seyyid Semhûdî “rahimehullah”, (Ikd-i ferîd) kitâbında diyor ki: Hanefî âlimlerinin büyüklerinden Ibn-ül-Hümâm, Imâm-ı Ebû Bekr-i Râzînin, (Avâmın Eshâb-ı kirâmı taklîd etmekden men’ edilmelerini ve bunların sonra gelen âlimlerin kolay anlasılan, kısmlara ayrılmıs olan ve açıklamaları yapılmıs olan sözlerine uymaları lâzım oldugunu, derin âlimler sözbirligi ile bildirmislerdir) sözünü haber vermisdir. 1119 [m. 1707] senesinde vefât etmis olan Muhibbullah Bihârî Hindînin “rahime-hullahü teâlâ” (Müsellem-üs-sübût) kitâbında ve bunun (Fevâtih-ur-rahemût) serhinde, (Avâmın Eshâb-ı kirâmı taklîd etmekden men’ olunmalarını ve bunların, islâmiyyeti açıklıyan, sözleri kolay anlasılan, kısmlara ayırmıs olan âlimlere uymaları lâzım oldugunu derin âlimler sözbirligi ile bildirmislerdir!!!
Takıyyüddîn Osmân ibnüs-Salâh Sehr-i zûrî “rahime-hullahü teâlâ” 577 [m. 1181]-643 [m.1243], dört imâmdan baskasını taklîd etmenin câiz olmadıgını buradan çıkarmısdır) demekdedir!!
(Serh-i minhâc-ül-üsûl)de diyor ki, (Imâm-ül-Haremeyn, (Burhân) kitâbında, avâm Eshâb-ı kirâmın mezheblerine uymamalıdır. Din imâmlarının, ya’nî dört mezheb imâmının mezheblerine tâbi’ olmalıdırlar demekdedir!!!
[Osmân ibni Hâcib-i Mâlikî, 646 [m. 1248] de Iskenderiyyede vefât etdi.] (Bahr-ür-râık)da (Imâm-ı a’zamı taklîd edenin,hep hanefî mezhebine tâbi’ olması vâcibdir. Zarûret olmadıkça,baska mezhebe göre is yapması câiz degildir. Büyük âlim Kâsımın bildirdigi gibi, bir mezhebe göre amel edenin, bu mezhebden ayrılmasının câiz olmadıgı sözbirligi ile bildirilmisdir) diyor!! [Kâsım bin Katlûbüga Mısrî hanefî 879 [m. 1474] de vefât etdi.]
(Müsellem-üssübût) kitâbında diyor ki, (Mutlak müctehid olmıyanın, âlim de olsa, bir [mutlak] müctehidi taklîd etmesi lâzımdır). Bu kitâbı Muhibbullah Bihârî Hindî hanefî yazmıs, 1119 [m. 1707] de vefât etmisdir.]
Imâm-ı Abdülvehhâb-ı Sa’rânî (Mîzân) kitâbının yirmidördüncü sahîfesinde diyor ki, (Ayn-ül-ülâya yükselmemis bir âlimin,dört mezhebden birini taklîd etmesi vâcibdir. Taklîd etmezse, dogru yoldan sapar. Baskalarını da sapdırır).
Ibni Âbidîn “rahmetullahi aleyh”, (Redd-ül-muhtâr)ın ikiyüzseksenüçüncü sahîfesinde diyor ki, (Âmînin mezheb degisdirmesi câiz degildir. Diledigi bir mezhebi taklîd etmesi lâzımdır). Âmî, müctehid olmıyan demekdir.
Ibni Hümâm “rahmetullahi aleyh”, (Tahrîr) kitâbında diyor ki,(Bir kimsenin, taklîd etdigi mezhebi, ya’nî ona uygun is yapmaga basladıgı mezhebi terk etmesinin câiz olmadıgı sözbirligi ile bildirilmisdir)!!
Imâm-ı Gazâlî “rahmetullahi aleyh”, (Kimyâ-yı se’âdet) kitâbında,emr-i ma’rûfu anlatırken buyuruyor ki, (Taklîd etmekde oldugu mezhebe uygunsuz is yapmaga, hiçbir âlim câiz dememisdir)!!
Categories: Mezhebe bağlılık | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Asırlar boyu ümmetin dört mezhepten birine tabi olması!!

Asırlar boyu ümmet,dört mezhepten birine tabi olagelmiştir. Bu konuda muteber hiç kimsenin bir itirazı olmamıştır. Herhangi bir müfessiri, muhaddisi, usulcuyu veya fıkıhçiyi ele alalım; mutlaka bir mezhepe mensup olduğu görülecektir. Buna örnek olarak birçok ismi zikredebiliriz;

et-tahavi,ez-Zeylai, el-Ayni, Ibn Abdilberr, Kadi Iyad, el-Beyhaki, el-Hatib el-Bagdadi, Ibn Asakir, IbnSalah, En-Nevevi, el-Iraki, Ibn Cemâa, Ibn Hacer, es-Sehavi, es-Suyuti, el-Cessas, el-Begavi, Ibn Kesir, el-Beyzavi, ez-Zerkeşi, Ibn el-Cevzi, Ibn el-Hümam, es-Serahsi, El-Bezdevi, Ibn el-Hacib, Imamu’l Haremeyn, el-Gazali, eş-Şirazi, es-Sübki, Ibn Kudame ve bunlar disinda bircok islam alimi…

el-Yâfi’I konuyla ilgili sunlaru soyler:

“İslam tarihini inceleyen kimseler görecektir ki, dört mezhebin yerleşmesinden sonra gelmiş bütün imamlar, ıslahat erleri ve önderler bir mezhebe mensuptur. Tarih, bibliyografya, siyer ve tabakat kitaparında bu gerçek tüm açıklığıyla ortadadır”

[Rihle dergisi, 2.sayı, sayfa 128]

Categories: Mezhebe bağlılık | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

VEHHABİ YANILGISI:”MUHAMMED BİN ABDÜLVEHHABDAN MEVCUT VEHHABİ ZİHNİYYETİNE CEVAP”…!

Bu gün,Tevessül eden Müslümanlari tekfir ederek kabirperestler olarak gören,Peygamberin(s.a.s) mezarini yikmak için fetvalar çikaran,Resulallahin(s.a.s) mezarini ziyareti haram kilan,Bir mezhepi taklit etmeyi yanliş bulan şimdiki vehhabi zihniyyeti gerçekte kendi şeyhlerine bile muhalefet etme

ktedir.Muhammed Bin Abdülvehhabin İbni Suheymin İsimli bir şahsa cevap olarak şu sözler adeta şimdiki tekfirci vehhabi zihniyyetine yönelmiştir

فالمسائل التي شنع بها، منها ما هو من البهتان الظاهر، وهي قوله: إني مبطل كتب المذاهب، وقوله: إني أقول إن الناس من ستمائة سنة ليسوا على شيء، وقوله: إني أدعي الاجتهاد، وقوله: إني خارج عن التقليد، وقوله: إني أقول إن اختلاف العلماء نقمة، وقوله: إني أكفّر من توسل بالصالحين، وقوله: إني أكفّر البوصيري، لقوله يا أكرم الخلق، وقوله: إني أقول: لو أقدر على هدم حجرة الرسول لهدمتها، ولو أقدر على الكعبة، لأخذت ميزابها وجعلت لها ميزابا من خشب، وقوله: إني أنكر زيارة قبر النبي صلى الله عليه وسلم، وقوله: إني أنكر زيارة قبر الوالدين وغيرهم، وإني أكفر من حلف بغير الله؛ فهذه اثنتا عشرة مسألة، جوابي فيها أن أقول: سبحانك هذا بهتان عظيم

“Eleştirdiği konulardan öylesi var ki, açık iftiradir. Bu iftira, onun bana nispet etdiği şu sözlerdir: “Ben mezheblerin kitablarını iptal ediyormuşum”, “Ben diyormuşum ki, insanlar 600 yildir ki, esasli bir şey üzerinde değiller”, “Ben ictihad iddiasındaymişim”, “Ben taklidden azatmişim”, “Ben diyormuşum ki, alimlerin ihtilafı kin gütmekten oluşuyor”, “Ben salihlerle tevessül edenleri tekfir ediyormuşum”, “Ben, “yaradılmışların en keremlisinin sözüne göre Buseyrini (Kasidetul Burde yazarı) tekfir ediyormuşum”, “Nebinin – sallallahu aleyhi ve sellem- hücresini yikmağa gücüm yetse onu yikarim, eğer gücüm yetse Kabenin oluk kismini iptal edip, tahtadan yaparmişim”, “Ben Nebinin – sallallahu aleyhi ve sellem- kabrinin ziyaretini redd ediyormuşum”, “Ben anne-baba ve diğerlerinin kabrini ziyareti redd ediyormuşum”, “Ben Allahdan başkasına yemin edeni tekfir ediyormuşum”… Bu 12 konu hakkinda cevabım: “Sen münezzehsin! Bu büyük bir iftiradir” (En Nur: 24/16).”

Kaynak: Muhammed bin Abdül Vehhab: Mecmuatu Muellefetiş Şeyh: 5/64
Riyad: Camitaul İmam Muhammed bin Suud yayinevi

Görüldüğü üzere Şimdiki Vehhabiler ayni iddialari Kendi Şeyhlerine Muhalefet ederek yapmakta ve Müslümanlari tekfir etmekteler.

Categories: Vehhabilik(tarih-hadis-alimler) | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ibn Kudame(ra) ve mezhep taklidi!

Allame Muvaffakuddin İbn Kudamə (541-620 h/ 1146-1223 m) müctehid seviyyesine gelmemiş birinin üzerine taklidin vacib olması hakda şöyle diyor:

وأما التقليدُ في الفروعِ , فهو جائزٌ إجماعًا. فكانتْ الحجةُ فيه الإجماعُ . ولأنَّ المجتهِدَ في الفروعِ إما مُصِيبٌ ، وإما مُخطئ مٌثابٌ غيرُ مأثومٍ ، بخلافِ ما ذكرناه .
فلهذا جازَ التقليدُ فيها، بل وجبَ على العامِّي ذلك .
وذهَب بعضُ القدريّةِ إلى أن العامّةَ يلزَمهم الن

ظرُ في الدليلِ في الفروعِ أيضًا.
وهو باطلٌ بإجماعِ الصحابة ِ؛ فإنهم كانوا يُفتُون العامّةَ ، ولا يأمُرونهم بنيْلِ درجةِ الاجتهاد ، وذلك معلومٌ على الضرورةِ والتواترِ مِن علمائهم وعوامِّهم .
ولأنَّ الإجماعَ منعقِدٌ على تكليفِ العامِّي الأحكامَ ، وتكليفه رتبةَ الاجتهادِ يُؤدي إلى انقطاعِ الحَرْثِ والنَّسْلِ، وتعطيلِ الحِرَفِ والصنائعِ ، فيُؤدِّي إلى خرابِ الدنيا .
ثم ماذا يصنَع العامِّي إذا نزَلتْ به حادثةٌ إن لم يثبُتْ لها حكمُ إلى أن يبلُغَ رتبةَ الاجتهادِ ، فإلى متى يصير مجتهدًا ؟ ولعله لا يبلُغ ذلك أبدًا ، فتُضيَّع الأحكامُ .
فلم يبقَ إلا سؤالُ العلماءِ ، وقد أمَر اللهُ تعالى بسؤالِ العلماءِ في قولِه تعالى : فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لا تَعْلَمُونَ

“Furuda (fıkıhda) taklide gelince bu icmayla caizdir. Çünki bu mevzuda hüccet icmadır. Ayni zamanda furuatda ictihad eden kimse (yukarıda) zikr etdiyimizden (akideden) farklı olarak ya isabet etmişdir, yada hata etmiş lakin sevap almışdır.
Bu sebeblede furuda taklid caiz, hatta ammi (müctehid olmayan) kimse için vacibdir!
Bazi Kaderiler avamın furuatda da deliller üzerinde analiz aparmasının gerekli olduğunu söylemişler.
Bu görüş sahabinin icmasıyla batildir! Çünki, onlar avama fetva verer ve avama müctehid mertebesine ulaşmaği emretməzdiler! Bu onların (sahabilerin) alimlerinden ve avamlarından zaruret ve tevatürle bilinen bir şeydir.
Ayni zamanda amminin (müctehid olmayanın) hükümlerle mükellef olduğu hakda icma mevcuddur. Amminin ictihadla mükellef tutulması (bunla meşgul olub diğer işlerden uzak kalacağı içinin) hasatin ve soyun kesilmesine, sanatlarin ve sanayinin ortadan kalkmasina ve neticede dünyanın berbat olmasına/anarşiye getirib çikarir.
Ayrıca (ayet ve hadislerde) hükmü sabit olmamış bir konu ortaya çıkdığı zaman, ictihad mertebesine ulaşana kadar ammi nasil davranacak? Ne kadar müddete müctehid mertebesine varacak? Belkide o hiç bir zaman bu mertebeye varmaz ve neticede hükümler zayi edilir.
(Mükellef olduğu hükümleri öyrenip amel etmesi için) Geriye ancak alimlere sormak yolu kaliyor. Yüce Allah alimlere sormağı bu ayetde emretmişdir:
“… Eğer bilmiyorsanizsa, zikr ehline sorun.” (El Enbiya: 21/7).”

Kaynak: İbn Kudame: Ravdatun Nazir ve Cunnetul Munazir:sayfa 206

Categories: Mezhebe bağlılık | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

El Maliki(ra) Mezhebe tabii olmanin vacipliği!!

İBNİ ALİŞ EL MALİKİ(R.A) VE MEZHEPE TABİİ OLMANİN VACİPLİYİ MESELESİ…!

Hamd Allaha Salat ve Selam Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve Şerefli sahabilerine(r.a) olsun..

Maliki alimlerinden İbn Aliş (1217-1299 h/1802-1882 m) müctehid olmayan kimseye taklidin vacibliyi hakkında diyor ki:

وقد أجمعَ أهلُ السنةِ على وجوبِ التقليدِ على مَن ليس فيه أهليةُ الاجتهادِ حسْبما في الدِّيباجِ للإمامِ ابنِ فَرْحُونٍ رحِمه الله تعالى وعُمْدةِ المريدِ للشيخِ اللَّقَاني وغيرهِما , وشاعَ ذلك حتى صارَ معلومًا مِن الدينِ بالضرورةِ

“Ehli Sünnet icma etmişdir: İctihad ehliyyetine sahip olmayan şahsin taklid etmesi vacibdir! İmam İbn Farhunun – Yüce Allah ona rahmet etsin – “Ed Dibec”, Şeyh El Lekaninin “Umdetul Murid” ve diğerlerinin eserlerinde böyle denmiştir.
Bu görüş o kadar meşhurlaşdi ki, “dinden bilinmesi kaçinilmaz olan şeyler” kategorisine dahil oldu.”

Kaynak: İbn Aliş: Fethul Aliyyil Malik fil Fetva ala Mezhebil İmam Malik: cilt 1/ sayfa 91

Categories: Mezhebe bağlılık, Mezhep | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir kimsenin, müçtehid derecesine vasıl olabilmssi için gereken vasıflar!

Bir kimsenin, müçtehid derecesine vasıl olabilmssi için şu vasıflara sahip olması gerekir:

1. Kur’an’a ait bilgileri, Kur’an’m bütün mâ­nâlarım ve vecihlerini bilmelidir. Kur’an’m ahkâ­ma taallûk eden âyetlerinin lügat ve ıstılah mâ­nâlarını bilmelidir, Kitab’ın hâs-âmm mücmel-müfesser, nasih-mensuh, hakikat – mecaz, sarih – ki­naye, zahir, nass ve muhkem gibi bütün kısımla­rını bilmelidir.

2. Hadis ilmini tamamen bilmek. Ahkâma ta­allûk eden hadislerin tevatür, meşhur ve âhad yol­larını; hadislerin metinlerini; bizlere ne suretle rivayet edildiğini; mânâlarının vecihlerini yani lügat ve ıstılah mânâlarını; Kitap’la müşterek elan har., âmra, mücmel, müteşabih; bütün kısım­ları lâyıkıyla bilmelidir.

3. Müçtehid, icmâ’ın varid olduğu yerleri bil­melidir ki, icmâa muhalif içtihadda bulunmasın.

4. Kıyas’m şartlarıyla, hükümleriyle ve kısımlarıyla vecihlerini, makbul veya merdut olan şekillerini, «Usûl» ilminde olduğu gibi bilmelidir.

İçtihadın şartları yukanda sayılanlardan iba­ret olmakla baraber, İslâm âleminde umum tara­fından kabul olunmuş ve yaşayan dört Ehl-i Sunnet Mezhebi’nden başka mezhep tesis olunmamış­tır. İslâm âlimleri, yeni mezhepler kurmak yerine, yaşayan dört Ehî-i Sünnet Mezhebi’nden birine ilntisap etmişler ve halkı da bunlardan birini tak­lide çağırmışlardır. Ayrıca mezhepleri birbirine eklemenin de yanlış olduğunu beyan ederek sa­kınmaya davat etmişlerdir.

Müçtehid derecesinde olmayan insanlar ise, bir müçtehidi taklid ederler. Çünkü, halkın vazi­fesi müçtehidlerin sözü ile amel etmektir; kitap, sünnet vs sahabenin sözleriyle değil. Zira halk, ki­tabın ve sünnetin delâlet ettikleri mânâları, hü­kümleri, nâsih ve mensuh gibi meseleleri anlaya­maz.
Müçtehidler, bunları halktan daha güzel an­lar ve hüküm olarak çıkarırlar.

Bu hususta «Müç­tehid, bu âyeti veya hadisi görmemiş olabilir» şek­linde bir söz de söylenemez. Çünkü bir kimse âyet ve hadisleri, sahabenin sözlerini bilmiyorsa, zaten müçtehid değildir.

Buradan çıkan netice şudur ki; bir mesebde, müçtehidin içtihadı ve fakihin fetvası; o hususta­ki bütün nass’ları bilmesine imkân olmayan halk için, nassa, yani âyet, hadis ve sahabe sözüne ter­cih edilir.

[Ömer Nesefi, İslam İnancının Temelleri Akaid]

Categories: Ictihad/hüküm çıkarmak, Mezhep | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

Hadîs sahîh olduğunda işte o benim mezhebimdir sözü izahı!

Hâfız ve Fakîh İmâm Nevevî şöyle demiştir:

Bize imâmlar İmâmı Ebû Bekr b. İshâk b. Huzeyme’den -ki O, hadîs ezberi ve Sünnet bilmek hususunda yüksek bir rütbedeydi- şöyle bir rivâyet geldi:

Ona, Şafiî’nin, kitâblarına koymadığı sahîh bir sünnet var mıdır?diye soruldu da, O, hayır, yoktur, dedi. Buna rağmen, -(her şeyi) kuşatmak beşere imkânsız olduğundan- Şâfi’î (rh), kendinden değişik şekillerle sâbit olan Sahîh hadîsle amel edilmesi ve açık olan sâbit nassa muhâlif sözünün terk edilmesi, şeklindeki sözünü söyledi: Arkadaşlarımız (rhm) Şafiî’nin vasiyyetine uyup birçok meşhûr meselede onunla amel ettiler…. Ancak, bunun, bu zamanlarda az kişinin üzerinde bulunan bir şartı vardır. Ben bunu Şerh-i Muhezzeb’in mukaddimesinde îzâh ettim.[1]
İmâm Nevevî, “Muhezzeb”in şerhi olan “el-Mecmû’”un Mukaddimesinde[2] bu şartı açıkladı ve şöyle dedi:

Şâfi’î’nin dediği bu söz, her sahîh hadîs gören kimse, bu Şâfi’î’nin mezhebidirdiyecek ve o hadîsin görünürdeki ma’nâsıyla amel edecek, demek değildir. Bu, ancak mezhebde ictihâd rütbesi olan kimse hakkındadır. Nasıl olduğu geçmişte anlatıldığı, veya ona yakın bir şekilde olarak. Şartı da, galip zannıyla, Şâfi’î’nin (rh) bu hadîse vâkıf olmaması, veya, sahîh olduğunu bilmemesidir. Bu da ancak, Şâfi’î’nin bütün kitâblarını ve ondan alan talebelerinin benzeri kitâbları ve onlara benzeyenleri mutâlâadan sonra olur. Bu, az kişinin üzerinde bulunan zor bir şarttır….

Ebû Amr (Hâfız İbn-i Salâh rh.) söyle dedi.
İmâm Şâfi’î’nin dediği sözün zâhiri ile amel etmek öyle kolay değildir. Her fakîhe hüccet gördüğü hadîsle müstakil olarak amel etmesi câiz değildir

———

[1]-(Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ ve’l-lügât: 1/51).
[2]-(1/104-105)

Categories: Mezhep, Sahih hadis benim mezhebimdir sözün izahı | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Herkes kendi görevini yapmali!!

HAK GELDİ BATIL YOK OLDU, BATIL YOK OLMAYA MAHKUMDUR…
HARİCİLER HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ BU ZAMANIMIZDA DA FİTNE VE FESADA DEVAM ETMEKTEDİRLER. ABDULLAH BİN UBEY BİN SELUL HAYATI BOYUNCA MUNAFIKLIK PEŞİNDEYDİ, BİR AN BİLE MUNAFIKLIĞINI BIRAKMADI.

Mü’min kardeşlerim;
Herkes kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Efendimiz sav yere bir çizgi çizdi ve bu benim çizgimdir benim yolumdur, etrafına da sağa sola sapan çizgiler çizdi ve bunlar da bu çizginin dışına çıkanlardır diye buyurdu.
Hariciler; adları zaten apaçık onların kişilik ve görüşlerinin haricul hat (çizginin dışına çıkanlar) olarak ortaya koyuyor.
Bunlar akaid alanında olsun fıkıh alanında olsun her zaman kendilerini alim allame zannedip güya doğru yol budur dercesine RESULULLAH’I sav bile yalanlamış oldular.

Bunlar BİDAT ehli insanlardır. Kendilerinin dışındakileri de kafir ve bidatçı olarak kabul ederler. Nasları güya kendi kafalarına göre güya sahih budur deyip HİÇBİR ALİM’E itibar etmezler. Sadece kendi mezhebindeki alimlere itibar ederler, zaten mezheb alimleri de bişey bilmedikleri için 4 mezhebin görüşünden bize göre sahih olanı alırız derler.
Bakalım sahih olanını bilince de bununla amel edebilirler mi?
TAKLİD ETMEDEN YAPABİLECEKLER Mİ ?
CEVAP:
Tarihe bi göz gezdirelim; HERKES KENDİ GÖREVİNİ YAPAR.
قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : إِذَا ضُيِّعَتِ الأَمَانَةُ فَانْتَظِرِ السَّاعَةَ قَالَ كَيْفَ إِضَاعَتُهَا يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ إِذَا أُسْنِدَ الأَمْرُ إِلَى غَيْرِ أَهْلِهِ فَانْتَظِرِ السَّاعَةَ.
Efendimiz sav: “Emanet zayi olduğu zaman kıyameti bekleyin! …
dedi ki: emanet nasıl zayi olur? buyurdu ki: “İş, ehli olmayan kimselere verilince emanet zayi edilmiş olur; işte o zaman kıyameti bekleyin”. (buhari/ ilim/ 2)
Demek ki kardeşlerim herkes kendi görevini yapacak, alim ilimle cahil alimin sözü ile…
Şimdi asıl konuya bakalım HÜKÜM ÇIKARMA İŞİ KİMİN İŞİ ?
HÜKÜM ÇIKARMAK FAKİHLERİN İŞİDİR, FAKİHLERDEN KASIT MÜCTEHİD ALİMLERDİR, müctehid alimler ”MUTLAK MÜCTEHİD, MÜCTEHİDUN FİL MEZHEB, MUCTEHİDUN FİL MESAİL vs”

Bu yüzden FAKİH; mufessir, muhaddis ve mutekellimlerden (kelam alimleri) görüşleri toplar ve HÜKMÜ KOYAR.

Ne mufessir ne muhaddis ne de mutekellim hüküm ile uğraşmazlar. MUFESSİRLER: ayet i kerimenin manalarını ve delaletlerini, nasih mensuhunu, nuzul sebebini vs dile getirirler ve onları FAKİHİN önüne koyarlar.
MUHADDİSLER: hadis i şerifleri sahih zayıf vs sıfatları ile toplarlar ve FAKİHİN önüne koyarlar.
MUTEKELLİMLER: akaidi kuralları dile getirir ve; bu amel küfrü gerektirir, şu amel bidatliği, o amel fasıklığı. Bilgileri FAKİHE sunarlar.

SONUÇ:
FAKİH (MÜCTEHİD): önce bir usul koyar ve; ayete, hadise ve akaide göre HÜKÜM verir.
o zaman bu hükümler öyle kafadan verilmiyor ya da bir hadis buldum evet sahihmiş o zaman hemen şu adama kafir diyebilirim, müşrik diyebilir demez….! bütün bu kurallar ÜMMETİN alimleri tarafından verilmiştir.
MUFESSİRLER: Kaç mufessir var? bunlardan kaçı hüküm belirtip ictihad etti?
MUHADDİSLER: en basiti İMAM I BUHARİ’NİN sahih kitabında 480 tane muhaddis var, İMAM I MÜSLİM’İN sahihinde 620 muhaddis var. Eğer araştırırsak ALLAH bilir belki binlerce MUHADDİS var ama hangisi hüküm verdi? bilmiyorlar mıydı??? hayır kesinlikle sahih olan hadisleri biliyorlardı ama onlardan sadece parmak sayısınca MUHADDİS hüküm verdi, o da bize delil olamaz çünkü onların FAKİHLİĞİ DE VARDI.
MUTEKELLİM: ka. mutekellim tenıyorsunuz ? onlardan da göz gezdirin hangileri ictihad ettiler???

BİR DAHA YUKARIDAKİ BİLGİLERE BAKALIM, TEKRAR TEKRAR OKUYALIM. BİZ BU KISIMLARDAN HANGİSİNDEYİZ???
CEVAP: HİÇBİRİ NE MUFESSİRİZ (AYET NEDİR BİLMİYORUZ DAHA ARAPÇA BİLE BİLMİYORUZ). NE MUHADDİSİZ (1 HADİS BULMAKLA OLMUYOR), NE MUTEKELLİMİZ (DAHA KELAM İLMİNİN MEBADİ VE MEKASIDLARINI BİLE BİLMİYORUZ, İLK KURALI OLAN AHKAM I AKLİYİ BİLE BİLMİYORUZ)
DİKKAT!!!
EĞER AYETLERİ, HADİSLERİ VE AKAİDİ KURALLARI OLDU DA BİR SİTEDE İNTERNETTE GEZERKEN AZ BİRAZ ÖĞRENDİK ! O ZAMAN SEN FAKİH DEĞİLSİN Kİ HÜKÜM VERECEKSİN???

KARDEŞLERİM; HARİCİLİK KİMSEYE FAYDA VERMEMİŞTİR. İBN UBEY BİN SELUL’ÜN (YUKARIDA DA DEĞİNDİĞİMİZ GİBİ MUNAFIKLARIN BAŞI) SONU GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDE ÖLDÜ GİTTİ, ALLAH U TEALA: RESULÜNÜ SAV ONLARA MAĞFİRET DİLEMEKTEN DE NEHYETTİ, ONLARIN NAMAZINI DA KILMA ONLARA İSTİĞFAR (AF) DA DİLEME. DİYE EMRETTİ…!
اسْتَغْفِرْ لَهُمْ أَوْ لَا تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ إِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
”Onlar için mağfiret dile veya onlar için mağfiret dileme. Eğer yetmiş kere mağfiret dilesen de Allah, onları asla mağfiret etmez. İşte bu, Allah’ı ve O’nun Resûl’ünü inkâr etmeleri sebebiyledir. Ve Allah, fasık kavmi hidayete erdirmez.” (TEVBE: 80)

O ZAMAN GÜZEL KARDEŞLERİM BİZ NEYİN DAVASINI YAPIYORUZ ?
İKİ AYET OKUDUK DİYE ALİM Mİ OLDUK?
BİZ EN İYİSİ BİR İNSAN ŞEKLİ GİBİ TASAVVUR EDERSEK İSLAMI; HERKES BİR YERDE HÜCRE OLUR.
EĞER AYAK HÜCRESİ KALKIP DESE Kİ: ”BEN BEYİN HÜCRESİ OLACAM”. AYAK TUTMAZ, İSLAM YIKILIR…!

KAFİRLERİN BÖL PARÇALA ->YE<- PROPAGANDALARINA ALET OLMUŞ OLURUZ. HARİCİLER HİÇBİR ZAMAN İSLAMA YARAR VERMEDİLER , KULLUHU ZARAR OLDU.

KENDİ NEFSİMİZE EZİYET ETMEYELİM. ÜSTÜMÜZE DÜŞEN; HÜKÜM VERİP İNSANLARI TEKFİR ETMEK DEĞİL, SALİH AMEL İŞLEYİP ALLAH U TEALA’YA KUL OLMAKTIR….

ALLAH U TEALA HAKKI HAK GÖSTERİP İNTİSAB, BATILI BATIL GÖSTERİP İCTİNAB ETMEYİ NASİP BUYURSUN..

Categories: Ictihad/hüküm çıkarmak, Mezhep | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da Blog Oluşturun.