Posts Tagged With: imam nevevi

İMAM DAĞISTANİ EŞ ŞİRVANİ(R.A) VEHHABİLLER HAKKINDA..!


İmam Nevevinin meşhur “Minhecut Talibin” eserine şerh yazanlardan biride İbn Hacer El Mekkidir. O, “Tuhfetul Muhtac fi Şerhil Minhac” adlı bu şerhinde ismini zikr etmeden bir noktada İbn Teymiyyeni tankid ederek, onu sapmış ve sapdırıcı adlandiriyor.
Kitaba Şerh yazan Mekkedeki Şafi alimlerinden Abdul Hamid Ed Dağistani Eş Şirvani (v. 1301 h/1883 m) bu yerin açıklamasında Vehhabiler hakkında konuşuyor ve onların dalalet  fırkası olduğunu kaydederek beddua ediyor:

وهو ابنُ تيمية ومن تبِعه مِن الفرقةِ الضالّةِ المشهورةِ في زمنِنا بالوهّابية خذَلهم الله تعالى

“(İbn Hacerin”itirazçı” sözüyle kastetdiyi kimse) İbn Teymiyye ve zamanımızda Vehhabiler adıyla meşhur olan dalalet fırkasindan(bu görüşünde) ona tabii olanlardır. Yüce Allah onları rahmetinden mahrum etsin.”

Kaynak: Abdul Hamid Eş Şirvani: Hevaşi Tuhfetil Muhtac: 4/144
Kahire: El Mektebetut Ticeriyyetul Kubra: 1357/1938

Categories: Vehhabilik(tarih-hadis-alimler) | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

HZ.ALİ(R.A) VE 20 REKAT TERAVİH NAMAZİ…

Gördüğünüz resim İbni Ebu Şeybenin(r.a) “Müsennef” isimli kitabinin 5-ci ciltinin 223-cü sayfasinda bulunan 7763-numarali hadisdir ve şöyledir:
حَدَّثَنَا وَكِيعٌ ، عَنْ حَسَنِ بْنِ صَالِحٍ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ قَيْسٍ ، عَنِ أَبِي الْحَسْنَاءِ أَنَّ عَلِيًّا أَمَرَ رَجُلاً يُصَلِّي بِهِمْ فِي رَمَضَانَ عِشْرِينَ رَكْعَةً

“Ebu El Hasna(r.a) diyor ki,Ali(r.a) bir adama Ramazan boyunca 20 rekat(Teravih) kilmasini emretti”

—–
Imam Nevevi diyor ki, بإسناد صحيح-isnadi sahihtir(El Hulasa el Ahkam,hadis numarasi 1961

Categories: Teravih | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

Imâm Nevevî ve Imâm ‘Abdisselâm bid’atlarin çesitlerni anlatiyorlar.

Imâm En-Nevevî « te’’zibu’l Esmâ’i ve’l-lugât » kitabinda (c.3 sayfa. 22) söyle dedi :

« Islâmin seriatinda, bid’at, resulullâhin zamaninda mevcut olmayan seyleri yenilesmek, kendisi iki çesite ayiriyor. Büyük âlim ve âlimlerin sultani olan Imâm Ebû Muhammed ‘Abdul ‘Aziz Ibnu ‘Abdisselâm – Allâh onu rahmet eylesin ve ondan râzi olsun, « El Kavâ’id » kitabinin sonunda söyle dedi : « Bid’ât söyle bölünüyor : Farz, haram, sunnet, mekruh ve mubah (câiz olan). ». Sôyle dedi : « Bunun araci, Islâmin seriatina tabi olmasi gerekiyor, eger vacip haline giriyorsa o zaman kendisi vacip oluyor, yada haram haline girerse kendisi haram olur, veya sünnet haline girerse kendisi sünnet olur, yada mekruh haline giriyorsa mekruuh olur, veya mubah haline giriyorsa kendisi mubah olur »

Categories: Bid'at kavramı | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yahudîler, Hıristiyanlar, Mecûsîler ve Vehhabîler Allahü teâlâyı Biliyorlar mı?

İmam Nevevî rahimehullah Müslim Şerhinde diyor ki:

قوله صلى الله عليه و سلم ( فليكن أول ما تدعوهم إليه عبادة الله فإذا عرفوا الله فأخبرهم إلى آخره ) قال القاضي عياض رحمه الله هذا يدل على أنهم ليسوا بعارفين الله تعالى وهو مذهب حذاق المتكلمين في اليهود والنصارى أنهم غير عارفين الله تعالى وان كانوا يعبدونه ويظهرون معرفته لدلالة السمع عندهم على هذا وان كان العقل لا يمنع أن يعرف الله تعالى من كذب رسولا قال القاضي عياض رحمه الله ما عرف الله تعالى من شبهه وجسمه من اليهود أو اجاز عليه البداء أو أضاف إليه الولد منهم أو أضاف إليه الصاحبة والولد وأجاز الحلول عليه والانتقال والامتزاج من النصارى أو وصفه مما لا يليق به أو أضاف إليه الشريك والمعاند في خلقه من المجوس والثنوية فمعبودهم الذى عبدوه ليس هو الله وان سموه به اذ ليس موصوفا بصفات الاله الواجبة له فاذن ما عرفوا الله سبحانه فتحقق هذه النكتة واعتمد عليها وقد رأيت معناها لمتقدمى أشياخنا وبها قطع الكلام ابوعمران الفارسى بين عامة اهل القيروان عند تنازعهم في هذه المسألة هذا آخر كلام القاضي رحمه الله تعالى. (المنهاج شرح صحيح مسلم بن الحجاج , النووي , دار إحياء التراث العربي , 1392, 1 / 199-200)

Merhum Ahmed Davudoğlu Hoca, İmam Nevevî’nin açıklamasını şöyle aktarmış [köşeli parantez içindeki açıklamalar bu fakire aittir]:

Bu hususta Kaadi lyâz şunları söyler:

“Peygamber (S.A.V.) in Hz. Muaz’a, evvela yemenlileri Allah’ı tevhîd ve Muhammed (S.A.V.)’in peygamberliğini tasdike da’vet etmesini emir buyurması, onların Allah Teâlâ’yı bilmediklerine delildir”

Yahudilerle hıristiyanlar hakkında hâzik kelâm ulemasının mezhebi de budur. Yahudilerle hıristiyanlar her ne kadar ibadet ederek ellerindeki sem’i deliller icâbı Allah’ı bildiklerini göstermek isterlerse de onlar hakikatta Allah’ı bilmezler.

Gerçi akıl, bir peygamberi tanımayan kimsenin Allah Teâlâ’yı bilmesini mümteni’ saymaz ama böylesi hakkında Kaadi Iyaz şöyle der:

«Allah’ı mahlûkatına benzeten ve onu cisimleştiren yahudilerle ona çocuk veya zevce izafe eyleyen yahud ona hululü [mahlûkatın içinde bulunmak], intikali [bir yerden başka yere hareket etmek] ve imtizacı [mahlûkat ile karışmak] caiz gören Hıristiyanlar; Keza Allah’ı, lâyık olmadığı sıfatlarla vasıflandıran veya ona şerik izafe eden ve mahlûkaatı hakkında muarız davranan [yaratma hususunda kendisine muarız/rakib atfeden] mecûsilerle seneviyye fırkaları Allah’ı bilmemişlerdir. Binaenaleyh onlar kendisine ibâdet ettikleri mabutları için «Allah» da deseler Allah o değildir. Çünkü o vacibu i-vücûd olan Allah’ın sîfatlariyle mevsuf değildir. Şu halde yahudilerle Hıristiyanlar Allahu Azîmüşşânı bilmiyorlar demektir…»

Kaynak: Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Sönmez Yayınevi, İst. 1977, c.1, s.175.

Hâfız İbni Hacer el-Askalânî rahimehullah, Fethu’l-Bari eserinde diyor ki:

قال حذاق المتكلمين ما عرف الله من شبهه بخلقه أو أضاف إليه اليد أو أضاف إليه الولد فمعبودهم الذي عبدوه ليس هو الله وإن سموه به

Uzman/önde gelen kelâm âlimleri dediler ki: Allahü teâlâyı mahlukatına benzeten, veya O’na [uzuv veya parça ma’nâsında] el veya çocuk atfeden kişinin tapdığı Allahü teâlâ değildir; ona “Allah” dese bile.

Kaynak: Fethu’l-Bari, 359/3, Dar al-Ma’rifa, Beyrut.

İmam-ı Gazalî rahime-hullahü teâlâ diyor ki:

Allahü teâlâ, cism olan şeylerle vasflandırılmakdan münezzehdir. Allahü teâlâyı uzvlardan meydâna gelmiş bir cism olarak düşünen, puta tapmış olur. Çünki her cism mahlûkdur. Mahlûka ibâdet etmek küfrdür. Puta tapmak küfrdür. Çünki put, mahlûkdur ve cismdir. Cisme tapan da halef ve selef imâmlarının icmâ’ı ile kâfir olur. Bu kendisine tapılan cism, ister sert ve katı dağlar gibi kesîf olsun, ister hava ve su gibi latîf olsun, ister yeryüzü gibi karanlık, ister güneş, ay ve yıldızlar gibi parlak olsun, ister hava gibi renksiz ve şeffaf olsun, ister Arş, Kürsî ve gök kadar büyük olsun, ister zerre ve toz gibi küçük olsun, ister taş gibi cansız olsun, ister insan gibi canlı olsun, her hâl-ü kârda putdur. Cismin güzelliği, cemâli, azameti, küçüklüğü, katılığı, kalıcı olması onu put olmakdan çıkarmaz.

Kaynak: İlcâm-ül avâm an ilm-il kelâm

Categories: Istiva/Itikat, Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , ,

Hadîs sahîh olduğunda işte o benim mezhebimdir sözü izahı!

Hâfız ve Fakîh İmâm Nevevî şöyle demiştir:

Bize imâmlar İmâmı Ebû Bekr b. İshâk b. Huzeyme’den -ki O, hadîs ezberi ve Sünnet bilmek hususunda yüksek bir rütbedeydi- şöyle bir rivâyet geldi:

Ona, Şafiî’nin, kitâblarına koymadığı sahîh bir sünnet var mıdır?diye soruldu da, O, hayır, yoktur, dedi. Buna rağmen, -(her şeyi) kuşatmak beşere imkânsız olduğundan- Şâfi’î (rh), kendinden değişik şekillerle sâbit olan Sahîh hadîsle amel edilmesi ve açık olan sâbit nassa muhâlif sözünün terk edilmesi, şeklindeki sözünü söyledi: Arkadaşlarımız (rhm) Şafiî’nin vasiyyetine uyup birçok meşhûr meselede onunla amel ettiler…. Ancak, bunun, bu zamanlarda az kişinin üzerinde bulunan bir şartı vardır. Ben bunu Şerh-i Muhezzeb’in mukaddimesinde îzâh ettim.[1]
İmâm Nevevî, “Muhezzeb”in şerhi olan “el-Mecmû’”un Mukaddimesinde[2] bu şartı açıkladı ve şöyle dedi:

Şâfi’î’nin dediği bu söz, her sahîh hadîs gören kimse, bu Şâfi’î’nin mezhebidirdiyecek ve o hadîsin görünürdeki ma’nâsıyla amel edecek, demek değildir. Bu, ancak mezhebde ictihâd rütbesi olan kimse hakkındadır. Nasıl olduğu geçmişte anlatıldığı, veya ona yakın bir şekilde olarak. Şartı da, galip zannıyla, Şâfi’î’nin (rh) bu hadîse vâkıf olmaması, veya, sahîh olduğunu bilmemesidir. Bu da ancak, Şâfi’î’nin bütün kitâblarını ve ondan alan talebelerinin benzeri kitâbları ve onlara benzeyenleri mutâlâadan sonra olur. Bu, az kişinin üzerinde bulunan zor bir şarttır….

Ebû Amr (Hâfız İbn-i Salâh rh.) söyle dedi.
İmâm Şâfi’î’nin dediği sözün zâhiri ile amel etmek öyle kolay değildir. Her fakîhe hüccet gördüğü hadîsle müstakil olarak amel etmesi câiz değildir

———

[1]-(Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ ve’l-lügât: 1/51).
[2]-(1/104-105)

Categories: Mezhep, Sahih hadis benim mezhebimdir sözün izahı | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Imam Nevevi(ra) ve sifat nasslarina yaklaşımı!

Hamd Allaha,Salat ve selam onun Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve şerefli sahabilerine(r.a) olsun!

Değerli kardeşlermiz,Halefin ve Selefin yolu olan ehli sünnet akidesini beyan etmekle vehhabilerin bu yoldan ne kadar uzak düştükleri beyan etmeye devam ediyoruz.Gördüğünüz resim İmam Muhyiddin en Nevevinin(r.a) “El Mecmu”(Mektebul irşad yayinevi) isimli kitabinin 50-ci sayfasidir.Bu sayfada şu sözler geçmekte:

اختلَفوا في آياتِ الصفاتِ وأخبارِها , هل يخاض فيها بالتأويل أم لا ؟ فقال قائلون : تُتأوَّل على ما يَليق بها , وهذا أشهرُ المذهبينِ للمتكلِّمين . وقال آخرون : لا تُتأوَّل بل يُمسك عن الكلامِ في معناها , ويُوكَل علْمُها إلى اللهِ تعالى , ويعتقِد مع ذلك تنزيهَ الله تعالى وانتفاءَ صفاتِ الحادثِ عنه . فيقال مثلاً : نُؤمِن بأنَّ الرحمنَ على العرش استوى , ولا نعلَم حقيقةَ معنَى ذلك والمرادَ به , مع أنا نعتقد أن الله تعالى { لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ } , وأنه منزَّهُ عن الحلولِ وسِماتِ الحدوثِ
وهذه طريقةُ السلف أو جماهيرِهم , وهي أسلمُ , إذ لا يُطالَب الإنسانُ بالخوضِ في ذلك , فإذا اعتقَد التنزيهَ فلا حاجةَ إلى الخوضِ في ذلك , والمخاطرةِ فيما لا ضرورةَ بل لا حاجةَ إليه , فإن دعَتِ الحاجةُ إلى التأويلِ لردِّ مبتدِعٍ ونحوه تَأوَّلوا حينئذٍ , وعلى هذا يُحمَل ما جاءَ عن العلماءِ في هذا , والله أعلم

Sıfat naslarini ve hadisleri tevil etmek olurmu?

1. Bir Gurup demişdir: Layik oldukları şekilde tevil edilir. Bu, kelamcıların iki mezhebinden en meşhurudur.
2. Digerleri ise şöyle demişdir: Tevil edilmez. Onların anlami hakkinda konuşulmaz ve ilmi Yüce Allaha havale edilir. Bununla beraber Yüce Allahın tenzihine ve yaradılmışların sifatlarinin onda olmadığına itikad etmelidir.
Mesela böyle deyilir: “(nasslarda geldiyi üzre) “Rəhmanın arşa istiva etdi”yine iman ediyoruz. Ama bunun anlaminin hakikatini ve bununla ne murad edildiyini bilmiyoruz. Ayni zamanda Yüce Allahın hiç bir misli olmadığına ve Onun hululdan ve hudus (sonradan ortaya çıkmak) alametlerinden münezzeh olduğuna inaniyoruz”.

Bu, selefin ve ya onların cumhurunun yoludur ve daha doğrudur. Çünki, insandan bu mevzulara dalması taleb edilmiyor. Allahın münezzehliyine itikad ediyorsa, bu mevzulara dalmasına ve zaruret, hatta ihtiyac bile olmayan şeylerde kendisini riske atmasına ihtiyac yokdur.
Lakin, eğer bidatçilara cevab ve benzeri hallar sebebiyle tevile ihtiyac olarsa o zaman tevil ederler. Alimlerden bu babda gelen nakiller buna (ihtiyaca binaen tevile) haml edilir. Allah daha güzel biliyor”

Categories: Istiva/Itikat, Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.