Posts Tagged With: halef

Malik bin Enes ve Tefvid(1)

Darul Hicretin İmamı Malik bin Enes (rahimehullah) (hicri:93-179)

“İmam-ı Tirmizi (rahimehullah) Cennet ve Cehennem ehlinin ebedi kalması babında şu hadis-i şeriften:
(Cehennem, “Yine var mı? Halâ yer var.” der. Bunun üzerine yüce Rahman kademini cehenneme koyar) takiben şöyle der: Doğru olan, ilim ehli imamlardan Sufyan-ı Sevri, Malik bin Enes, İbn-ul Mübarek, İbn-u Uyeyne, Veki ve diğerleri bu hadis-i şerifleri rivayet etmiş ve şöyle demişlerdir:
Bu hadis-i şerifler rivayet edilir, onlara iman edilir, ve NASIL? diye soru sorulmaz. İşte Hadis ehlinin görüşü budur yani bu hadis-i şerifler olduğu gibi rivayet edilip onlara iman edilir, tefsir edilmez, noksanlık vehmedilmez ve NASIL? denilmez. İşte ilim ehlinin seçtiği ve yürüdüğü görüş budur.”

والمذهب في هذا عند أهل العلم من الأئمة مثل سفيان الثوري، ومالك بن أنس، وابن المبارك، وابن عيينة، ووكيع وغيرهم أنهم رووا هذه الأشياء، ثم قالوا: تروى هذه الأحاديث ونؤمن بها، ولا يقال: كيف؟ وهذا الذي اختاره أهل الحديث أن يرووا هذه الأشياء كما جاءت ويؤمن بها ولا تفسر ولا تتوهم ولا يقال: كيف، وهذا أمر أهل العلم الذي اختاروه وذهبوا إليه.

Ehli Hadisin görüşü bu iken nasıl olur da bazıları çıkıp tafvid ehli hadisin görüşü değildir diyebiliyor ki?
Yoksa
1. İmam-ı Malik
2. Sufyan-ı Sevri
3. İbn-ul Mubarek
4. Sufyan bin Uyeyne
5. Veki
selef değiller mi ? Size göre bu zatlar Ehli hadis değiller mi ?
Sizin selef dediğiniz kim?

ÖNEMLİ NOT: Mutezile, Cebriye, Haşeviyye, Hariciyye, Şia ve daha nice bidat ehli dün yaşamadılar ! Onlar da ilk 100-200 lü yıllarda yaşadı. Onlar da selef oluyorlar.
Siz bu bidat ehlini selef edindiyseniz neden gizleniyorsunuz ki ?
Selef-i Salihin’in görüşü bellidir. Sizin selefinizin ne dediği de bellidir.
Allah u Teala hiçbirimizi haktan ayırmasın…

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Sufyan es-Sevri Tefvid görüşü üzeredir

Zehebi Uluv kitabında diyor ki:
“Yahya bin Main’den naklen diyor ki: Zekeriyya bin Adiy’i gördüm Veki’e şöyle soruyordu:
Ya Ebu Sufyan bu Kursi ve kademeynin yeri hadisleri ve onlar gibilerine karşı tutumumuz ne olmalı? Veki (Ebu Sufyan) dedi ki: İsmail bin Ebu Halid, Sevri ve Misar bu hadisleri rivayet ederlerdi ancak bunlardan hicbir şeyi Tefsir etmezlerdi
(el-uluv:146)

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Imam Ebu Hanife Tefvid görüşü üzeredir

İmam Ebu Hanife Numan bin Sabit (rahimehullah) (Hicri: 80-150) Tefvid görüşü üzeredir:
İmam şöyle buyurmuştur:

“Allah u Teala’nın kelamı vardır bizim kelamımız gibi değil, işitir bizim işitmemiz gibi değil, Allah u Teala’nın kelamı harf ve aletlerle değildir. Harfler mahluktur ama Allah’ın kelamı mahluk değildir. Allah u Teala vardır ama hiçbir varlığa benzemez. Allah u Teala hakkında “var” demek yani: cisim, cevher, araz, had (sınır,nihayi noktalar) bir eşi, misli ve benzeri olmaksızın var demektir. Kuran-ı Kerimde zikrettiği üzere yed, vecih ve nefs diye sıfatları vardır. Kuran-ı Kerimde zikrettiği yed, vecih ve nefs gibileri O’nun keyfiyetsiz sıfatlarıdır. Yed sıfatı kudreti ve ya nimetidir denilmez, çünkü burada sıfat iptali olur, bunlar kaderciler ve mutezilenin görüşüdür. Lakin Yedullahi demek O’nun bir sıfatıdır ve keyfiyetsizdir, aynı şekilde Allah’ın rızası ve gazabı da O’nun keyfiyetsiz birer sıfatıdır.”
(Fıkhul Ekber/26)

Aynı şekilde zahiri manaları nefyederek, şöyle buyurmuştur:
“Allah u Teala’nın yakınlığı ve uzaklığı mesafe uzunluğu ve ya kısalığı değildir. Ancak değer vermek (ikramda bulunmak) ve değer vermemek (önemsememek) manasındadır. İtaatkar olan Allah u Teala’ya keyfiyetsiz olarak yakındır, günahkar ise keyfiyetsiz olarak Allah u Teala’dan uzaktır”
(Fıkhul Ekber/67)

İşte İmam-ı Azam Ebu Hanife hz lerini mücessim olarak gösterenler utansın. Muhakkak ki o tenzih üzere olan tefvid ehlidir.
Zahir manaya tutunup tecsim ve teşbih ehli olanlara apaçık bir reddiyede bulunmuştur.
Ehlisünnetin görüşü tefvid değildir diyenlere…

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Imam Taberî ve ”Sonra Semâ’ya istivâ etti…” ayetinin tefsiri

“İstivâ” Arap kelâmında birçok manaya gelir. Onlardan

(Bir) tanesi: “Adamın gençlik yıllarının son bulması ve kuvvetlenmesi” manasıdır. İnsan böyle olduğu zaman, إِسْتَوَئ الرَّجُلُ=/”adam İstiva etti” denilir.

(İki): İstiva kelimesinin manalarından bir tanesi de bulunmuş olduğu hususda doğru hâle gelmesi ve düzelmesi demektir. Bir adamın işi eğri ve yamuk yumuk olduktan sonra düzelirse, إِسْتَوَي لِفُلَان أَمْرُهُ=/“işi falancıya istiva etti” denilir. “İstivâ” kelimesinin manalarından bir tanesi de “bir şeye bir iş ile yönelmek” demektir. Nitekim şöyle denilir: Bir insan bir insana iyilik ve ihsanda bulunduktan sonra, إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي فُلَان بِمَا يَكْرَهُهُ وَ يَسُوئُهُ بَعْدَ الْاِحْسَانِ إِلَيْهِ “İstevâ fülanün ala fülanın bima yekrahuhu ve yesûühu ba’de’l-ihsâni ileyhi”/ “falancı falancıya hoşlanmadığı, kendisini kötü edecek bir şeyle, ona ihsanda bulunduktan sonra ikbal etti, yöneldi” demektir.

(Üç): İstivâ kelimesinin manalarından bir tanesi de “İhtiyâz” yani hayyizine/”içine almak”, yani “kaplamak” demektir. Nitekim, إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي الْمَمْلَكَةِ = /”falancı memlekete istiva etti” yani onu ihtiva etti içine aldı ve zabtetti.

(Dört): İstivâ kelimesinin manalarından bir tanesi de عُلُوٌّ=/”Uluvv” ve اِرْتِفَاعٌ=/”İrtifa’”/”yüksekte olmak, yücelmek ve yükselmek” demektir. Bir insanın إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي سَرِيرِهِ= /”falancı divanının üzerine çıktı” denilir. Bu ayeti celîleye bu manaların hangisi daha çok yakışıyor?. Yani bunların en evlâsı, ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ فَسَوَّاهُنَّ= ayeti celilesindeki İstivâ عَلَي عَلَيْهِنَّ واَرْتَفَعَ= /”üzerine çıktı ve yükseldi, kudretiyle onları tedbir etti; yani “on-ları yedi kat sema olarak yarattı” demektir. Arap kelamında, ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ = ayeti celîlesindeki İstivâ’nın “Uluvv” ve “İrtifa'” olduğunun anlaşılacağını inkar eden kimselere şaşılır, “Allah Teâla semanın üzerine yükseldi” demek, “önceden altındaydı da sonra üstüne yükseldi” manasına gelebilileceği endişesiyle böyle bir yanlış manadan kaçınmak için, buradaki İstivâ’nın İrtifa’/yükselme manasında olduğundan kaçınan kimselere şaşılır.

Bu kimse şu mahzurdan kaçar ama onu bilinmeyen ve hoş olmayan bir şekilde te’vîll eder. Sonra da bu kaçtığı şeye/mahzûra kendisi tutulur. Ona, sen, “İstevâ” akbele/ikbâl etti demektir. Allah Teâla, daha önce “İdbâr” mı etmişti?. Yani, önceden semaya arkasını mı dönmüştü de şimdi önünü döndü, ona yöneldi; bunu mu iddia ediyorsun? denilir. Eğer iddia ederse ki, “bu İkbâl, fiili bir İkbâl değildir. Fakat bu tedbiriyle yöneldi manasında bir ikbaldir” derse, ona şöyle denilir: Aynı şekilde de ki, “O’nun YÜKESLEMESI MÜLK VE SULTAN YÜKSELMESIDIR. BIR YERDEN BIR YERE INTIKAL VE BIR YERDEN AYRILMA YÜKSELMESI DEĞILDIR, MANEVI BIR YÜKSELMEDI.” O bu husuta ne şey söylerse, onun gibi bir şeyle ilzam edilir…”

[Tefsîr-i Taberî:1/428 (Mektebetü İbni Teymiyye-Kâhire)]

Görüyorsun ki, İbnü Cerîr “Arşın üzerine istivâyı orada oturmak ve yerleşmek manasında tefsir etmedi; aksine onun “mülkiyet ve sultanlık”/”hükümrânlık manasında bir yükselmek,” “mâlik olmak hükümranlığı altına almak manasında bir yükselmek” demek olduğunu anlattı.

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Imam Kurtubi, “Aliy” hakkında! (Bakara 255)

kurtubi bakara 255 kapak kurtubi bakara 255

Maliki alimlerinden Ebu Abdillah El Kurtubi (600-671 h/1204-1274 m) “Ayetul Kursi”ni tefsir ederken “El Aliy” (yüce) kelimesinin izahında diyor:

“O Alîydir.” Bununla kadrin ve konumun yüksekliği anlatılmak istenir. Me­kân itibariyle yükseklik değil. Çünkü yüce Allah mekân tutmaktan münez­zehtir.

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İmam İbn Asakir, İmam Eş’ari’nin inancını açıklıyor: Allahu teala mekandan münezzeh olarak vardır

imam esari
İmam Eş’ari’ye ithaf edilmiş olan “Tabyin Kadhib al-Muftari fima nusiba ila l-imam al-Ash’ari“ isimli kitabının 150. sahifesinde İmam İbn Asakir şöyle buyuruyor:

Ve dahi Neccariyye ismindeki fırka diyor ki Bârî olan Allahu subhaneh genişletilmeden ve bir yön izafe edilmeksizin her yerdedir. Buna karşın Haşeviyye ve Mücessime fırkaları O’nun (subhanehu) Kürsü’de mevcut olduğunu, Kürsü’nün O’nun yeri olduğunu ve Kürsü’nün üzerinde oturduğunu söylüyorlar. Ve lakin İmam Eş’ari bu ikisi arasındaki mutedil olan yolu tutmuştur ve buyurmuştur ki Allahu subhaneh var idi ve başka hiç bir mekan mevcut değildi ve sonra O Kürsü’yü yarattı, O’na hiç bir mekan gerekmez ve O mekanları yaratmadan önce nasıl idiyse, onları yarattıktan sonra da yine öyledir.

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

Allahu Tealaya bir yön izafe eden küfre düşer( Ibn Hacer el-Heytemi)

heytemi kapak1 heytemi sayfa1

Zekeriyya el-Ensarî’nin talebesi, hicrî 974 yılında vefat etmiş olan İmam Şihabuddin İbn Hacer el-Heytemî eş-Şafiî, Minhacu’l-Kavîm isimli eserinin 224. sahifesinde buyuruyor ki:

Biliniz ki el-Karafî ve başkaları eş-Şafi, Malik, Ahmed ve Ebu Hanife’den rivayet etmiştir ki, Allah onlardan razı olsun, her kim Allahu tealaya bir yön izafe eder yahut cisim isnad ederse, o küfre düşer. Ve onlar (bu ulema) böyle söylemekte haklıydı.

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Imam Nevevi(ra) ve sifat nasslarina yaklaşımı!

Hamd Allaha,Salat ve selam onun Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve şerefli sahabilerine(r.a) olsun!

Değerli kardeşlermiz,Halefin ve Selefin yolu olan ehli sünnet akidesini beyan etmekle vehhabilerin bu yoldan ne kadar uzak düştükleri beyan etmeye devam ediyoruz.Gördüğünüz resim İmam Muhyiddin en Nevevinin(r.a) “El Mecmu”(Mektebul irşad yayinevi) isimli kitabinin 50-ci sayfasidir.Bu sayfada şu sözler geçmekte:

اختلَفوا في آياتِ الصفاتِ وأخبارِها , هل يخاض فيها بالتأويل أم لا ؟ فقال قائلون : تُتأوَّل على ما يَليق بها , وهذا أشهرُ المذهبينِ للمتكلِّمين . وقال آخرون : لا تُتأوَّل بل يُمسك عن الكلامِ في معناها , ويُوكَل علْمُها إلى اللهِ تعالى , ويعتقِد مع ذلك تنزيهَ الله تعالى وانتفاءَ صفاتِ الحادثِ عنه . فيقال مثلاً : نُؤمِن بأنَّ الرحمنَ على العرش استوى , ولا نعلَم حقيقةَ معنَى ذلك والمرادَ به , مع أنا نعتقد أن الله تعالى { لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ } , وأنه منزَّهُ عن الحلولِ وسِماتِ الحدوثِ
وهذه طريقةُ السلف أو جماهيرِهم , وهي أسلمُ , إذ لا يُطالَب الإنسانُ بالخوضِ في ذلك , فإذا اعتقَد التنزيهَ فلا حاجةَ إلى الخوضِ في ذلك , والمخاطرةِ فيما لا ضرورةَ بل لا حاجةَ إليه , فإن دعَتِ الحاجةُ إلى التأويلِ لردِّ مبتدِعٍ ونحوه تَأوَّلوا حينئذٍ , وعلى هذا يُحمَل ما جاءَ عن العلماءِ في هذا , والله أعلم

Sıfat naslarini ve hadisleri tevil etmek olurmu?

1. Bir Gurup demişdir: Layik oldukları şekilde tevil edilir. Bu, kelamcıların iki mezhebinden en meşhurudur.
2. Digerleri ise şöyle demişdir: Tevil edilmez. Onların anlami hakkinda konuşulmaz ve ilmi Yüce Allaha havale edilir. Bununla beraber Yüce Allahın tenzihine ve yaradılmışların sifatlarinin onda olmadığına itikad etmelidir.
Mesela böyle deyilir: “(nasslarda geldiyi üzre) “Rəhmanın arşa istiva etdi”yine iman ediyoruz. Ama bunun anlaminin hakikatini ve bununla ne murad edildiyini bilmiyoruz. Ayni zamanda Yüce Allahın hiç bir misli olmadığına ve Onun hululdan ve hudus (sonradan ortaya çıkmak) alametlerinden münezzeh olduğuna inaniyoruz”.

Bu, selefin ve ya onların cumhurunun yoludur ve daha doğrudur. Çünki, insandan bu mevzulara dalması taleb edilmiyor. Allahın münezzehliyine itikad ediyorsa, bu mevzulara dalmasına ve zaruret, hatta ihtiyac bile olmayan şeylerde kendisini riske atmasına ihtiyac yokdur.
Lakin, eğer bidatçilara cevab ve benzeri hallar sebebiyle tevile ihtiyac olarsa o zaman tevil ederler. Alimlerden bu babda gelen nakiller buna (ihtiyaca binaen tevile) haml edilir. Allah daha güzel biliyor”

Categories: Istiva/Itikat, Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da Blog Oluşturun.