Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi

Ölülere sevap bagislanirmi?

Cevabini Ibn teymiyye’nin talebesi Ibn kayyimden verelim.Kisa ve öz!!

Kitâbu’r-Rûh:

ONALTINCI MESELE

HAYATTA OLANLARIN YAPTIKLARI AMELLER, ÖLÜLERİN RUHLARINA FAYDALI OLURMU, OLMAZ MI?

Kelamcı bir kısım BID’ATÇILARA göre dua vb. amellerden hiçbirisi ölüye ulaşmaz.

———————

Ölü adına verilen sadaka sevabının ölüye ulaşması

hakkında es-Sahî­hayn’da Hz. Âişe’den bir hadis gelmiştir. Hz. Âişe anlatıyor: “Adamın biri Rasûlullah’a geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü, ölüm anneme ansızın geldi ve va-siyyet edemeden öldü. Eğer Ömrünü tamamlamış olsa sadakasını verecekti. Onun adına ben sadaka versem, ona ulaşır mı?” diye sordu. Rasûlullah da: “Evet” karşılığını verdi.

[Buharı, Müslim, Mâlik, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbni Mâce, Beyhakî ve Ahmed rivayet etmişlerdir, bkz. Ahkâmü’l-cenâiz, s. 172.]

Kaynak: Ibn Kayyim Kitâbu’r-Rûh

Bu konuda Ibn teymiyyenin talebesi Ibn kayyimin kitabinda daha cok deliller mevcuttur

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

Peygamberimize(sav) vefatından sonra selam vermek!

“Her kim bana selam verirse Allah ruhumu bedenime iade eder ve muhakkak onun selamı mukabele ederim.”
[Ebû Davud Ebû Hureyre’den nakletmiş, Nevevi “isnadı sahihtir” demiştir]

Abdurrezzak, bu hususta Zeyd bin Eslem’den bir rivayet nakletmektedir: “Ebû Hureyre ve bir arkadaşı bir kabre uğramışlardı. Ebû Hureyre -radıyallâhu anh- arkadaşına: “selam ver” deyince adam: “kabre mi selam vereyim?” diye sormuş, Ebû Hureyre: “eğer kabirdeki seni dünyada bir kere görmüş ise seni şu anda tanır” diye cevap vermişti.
[Abdurrezzak, “Musannef” 3/577]

Abdullah İbni Mesud -radıyallâhu anh-, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder:
إن لله ملائكة سياحين في الأرض يبلغوني من أمتي السلام

“Allah’ın yeryüzünde ümmetimin bana verdiği selamları bana ulaştıran gezici melekleri vardır.
[Münziri der ki: “Nesai, İbni Hıbban da “Sahih”inde bu rivayeti aktarmıştır.” “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/498]

Bezzaz ve Ebû’ş-Şeyh İbni Hıbban’dan rivayeten:
إن الله تبارك وتعالى وكل ملكاً أعطاه أسماء الخلائق فهو قائم على قبري إذا مت، فليس أحد يصلي عليَّ صلاة إلا
قال: يا محمد! صلى عليك فلان ابن فلان قال : فيصلي الرب تبارك وتعالى على ذلك الرجل بكل واحدة عشراً

“Allah -celle celâluhu- bir meleğe tüm mahlûkatın ismini vermiştir. Ben öldüğümde o kabrimin başında duracak, bir kişi bana salâvat getirdiği zaman: “ey Muhammed falan oğlu falan sana salâvat getirdi, Allah -celle celâluhu- da bu adama bire on karşılık ile rahmet etti” diyecektir
[Taberani “Kebir” de benzer bir rivayette bulunmuştur. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/500]

Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-, Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder:
ما من أحد يسلم عليَّ إلا رد الله عليَّ روحي حتى أردّ عليه السلام

“Bana bir Müslüman selam verdiği zaman Allah benim ruhumu bedenime iade eder ve ben o selamı alırım.
[Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmişlerdir. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/499]

Categories: Ölüler işitir-Ruh ölmez, Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

Peygamber efendimizin vefatida bizim icin hayirlidir!!

”Allah u tealanın gezen melekleri vardır ümmetimden bana Selam ulaştırırlar. Benim hayatım sizler için hayırlıdır, siz bize anlatırsınız bizde size anlatırız. Öldüğüm zaman ölümüm de sizler için yine hayırlıdır. Amelleriniz bana arz olunur. Hayrı görürsem hamd ederim, şerri görürsem sizler için Allah’tan mağfiret dilerim.” (Mecmeu’z-Zevaid/cild9/ 24.sayfa)

“إن لله ملائكة سياحين يبلغون عن أمتي السلام”. قال: وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
“حياتي خير لكم تحدثون ويُحدث لكم، ووفاتي خير لكم تعرض علي أعمالكم، فما رأيت من خير حمدت الله عليه وما رأيت من شر استغفرت الله لكم”.
رواه البزار ورجاله رجال الصحيح. (مجمع الزوائد ومنبع الفوائد/ 9/24)

Bu hadis, farklı metin ve senetlerle Zehebi’nin Mizanu’l-İtidal (1/651), Iraki’nin Tahricu’l-İhya (4/182), Suyuti’nin Hasaisu’l-Kübrâ (2/281)

İbni Mesud -radıyallâhu anh-, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’den nakletmektedir:
Hafız Ebû Zer’a elirakî, “Tarhu’t-Tesrib fi Şerhi’t-Takrib” kitabının “Cenazeler Kitabı” bölümünde “bu hadisin senedi sahihtir (ceyyid)”demektedir.
Hafız Heytemi (yukarıda aldığımız tahric kendilerine aittir)“Mecmau’z-Zevaid” 9/24’te: “Bu hadisi Bezzaz rivayet etmiştir. Ravileri sahihtir. Hafız Suyutui “Mucizat” ve “Hasais” adlı eserlerinde bu hadisi sahih kabul etmiştir.” Demiştir.
Buhari şarihi el-Kastallani’de aynı minvalde açıklamalar yapmış, Münavi “Feyzu’l-Kadir” 3/401’de kesin bir şekilde “hadis sahihtir” demiştir. Zerkani Kastallani’nin “Mevahib” kitabına yazdığı şerhte, Şihab el-Hafaci’de “Şerhu’ş-Şifa” da 1/102 bu şekilde açıklamalarda bulunmuştur.
Molla Aliyyu’l-Kâri “Şifa” şerhinde 1/102’de aynı şeyleri söyleyerek: “Haris bin Ebû Usame’de “Musned” adlı eserinde sahih bir senetle bu hadisi rivayet etmiştir” diye eklemiştir.
İbni Hacer “Metalibu’l-Aliye” 4/22’de bu hadisi nakletmiştir. Bu hadis Ebû Bekir bin Abdullah el-Mazeni’den ‘mursel’ olarak rivayet edilmiştir. Hafız İsmail el-Kadı bu hadisi “Fazlu’s-Salat Ala’n-Nebi” adlı eserinde rivayet etmiştir.

Categories: Ölünün tasarrufu, Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

Ben öldüğümde ise, vefâtım sizin için hayırlı olur hadisi hakkinda!

Bunun da sâbit olduğunu birçok hadîs-i şerîften anlamaktayız. Bunun en açık delili, Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’ın şu sözüdür:
عن بكر بن عبد الله رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
حياتي خير لكم تحدثون ويحدث لكم، فإذا أنا مت كانت وفاتي خيرا لكم، تعرض على أعمالكم فإذا رأيت خيرا حمدت الله وإن رأيت شرا استغفرت الله لكم.
Bekr b. Abdullah radıyallahu anh’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Benim hayatım, sizin için hayırlıdır, (benim sağlığımda bir takım işler) yaparsınız, size (onlarla ilgili hükümler) bildirilir. Ben öldüğümde ise, vefâtım sizin için hayırlı olur, çünkü amelleriniz bana (kabrimde) arz edilir, hayır görürsem, Allâh’a hamdederim, şer görürsem, Allâh’tan sizin için af dilerim”
Bu hadîs-i şerîfi, Bezzâr gibi bir hadîs hâfızı, Müsned’inde zikretmiştir. Hâfız Irâkî’nin oğlu “Bu hadîsin isnâdı çok iyidir” demiştir.
Heysemî, “Bu hadîsi Bezzâr rivâyet etti, ricâl-i sahihte geçen zevâttır” demiştir.
İmam Süyûtî, “Bu hadîs sahihtir” demiştir. Kastalânî, “Buhârî Şerhi”nde sahih, Alî el-Kârî “Şifâ Şerhi”nde sahih, Zerkanî de, “Mevâhib Şerhi”nde bu hadîs-i şerîfin sahih olduğunu söylemişlerdir.

Zira birçok sağlam hadis-i şerifte varid olduğu üzere, peygamberler kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar, hacca giderler, dolayısıyla onların yardımları mucizelerinden sayılır. Şehitler de diridirler, gündüz gözüyle aşikare kafirlerle harbettikleri açıkça görülmüştür. Velilerin yardımı ise onların kerametleridir.”

[Fetave’r-Remli fi Hamişi’l- Fetave’l-Kübra, İbn Hacer el-Heysemî, IV, 382; el-Fetave’l-Hayriyye fi hamişi’l- Ukudi’d-Dürriyye fi Tenkihi’l-Hamidiyye, II, 279-280; Tehanevî, Ahkamü’l-Kur’an, III, 67; Nebhanî, Şevahidü’l-Hak, s. 141.
Bunun da sâbit olduğunu birçok hadîs-i şerîften anlamaktayız. Bunun en açık delili, Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’ın şu sözüdür:
عن بكر بن عبد الله رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
حياتي خير لكم تحدثون ويحدث لكم، فإذا أنا مت كانت وفاتي خيرا لكم، تعرض على أعمالكم فإذا رأيت خيرا حمدت الله وإن رأيت شرا استغفرت الله لكم.
Bekr b. Abdullah radıyallahu anh’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Benim hayatım, sizin için hayırlıdır, (benim sağlığımda bir takım işler) yaparsınız, size (onlarla ilgili hükümler) bildirilir. Ben öldüğümde ise, vefâtım sizin için hayırlı olur, çünkü amelleriniz bana (kabrimde) arz edilir, hayır görürsem, Allâh’a hamdederim, şer görürsem, Allâh’tan sizin için af dilerim”
Bu hadîs-i şerîfi, Bezzâr gibi bir hadîs hâfızı, Müsned’inde zikretmiştir. Hâfız Irâkî’nin oğlu “Bu hadîsin isnâdı çok iyidir” demiştir.
Heysemî, “Bu hadîsi Bezzâr rivâyet etti, ricâl-i sahihte geçen zevâttır” demiştir.
İmam Süyûtî, “Bu hadîs sahihtir” demiştir. Kastalânî, “Buhârî Şerhi”nde sahih, Alî el-Kârî “Şifâ Şerhi”nde sahih, Zerkanî de, “Mevâhib Şerhi”nde bu hadîs-i şerîfin sahih olduğunu söylemişlerdir.

Zira birçok sağlam hadis-i şerifte varid olduğu üzere, peygamberler kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar, hacca giderler, dolayısıyla onların yardımları mucizelerinden sayılır. Şehitler de diridirler, gündüz gözüyle aşikare kafirlerle harbettikleri açıkça görülmüştür. Velilerin yardımı ise onların kerametleridir.”

[Fetave’r-Remli fi Hamişi’l- Fetave’l-Kübra, İbn Hacer el-Heysemî, IV, 382; el-Fetave’l-Hayriyye fi hamişi’l- Ukudi’d-Dürriyye fi Tenkihi’l-Hamidiyye, II, 279-280; Tehanevî, Ahkamü’l-Kur’an, III, 67; Nebhanî, Şevahidü’l-Hak, s. 141.

Categories: Ölünün tasarrufu, Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , ,

Peygamber efendimiz’in(sav) berzah aleminde amellerimizden haberdar olmasi!

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-, herkesten mükemmel ve tastamam bir berzah hayatına sahip olduğunu bizzat kendisi anlatmaktadır. Onun, ümmetinin durumunu ve amellerini bilmesi, kendisine gönderilen selamları ve anlatılanları işitmesi, bize intikal eden haberlerin sadece bir kısmıdır. Buna benzer birçok hadisi şerif vardır.

Abdullah İbni Mesud -radıyallâhu anh-, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder:

إن لله ملائكة سياحين في الأرض يبلغوني من أمتي السلام

“Allah’ın yeryüzünde ümmetimin bana verdiği selamları bana ulaştıran gezici melekleri vardır.”

İbni Mesud -radıyallâhu anh-, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’den nakletmektedir:

حياتي خير لكم تحدثون ويحدث لكم ، ووفاتي خير لكم تعرض أعمالكم عليَّ فما رأيت من خير حمدت الله ، وما

رأيت من شر استغفرت الله لكم

“Hayatım sizin için hayırlıdır; siz bize anlatırsınız bizde size anlatırız. Ölümümde sizin için hayırlıdır; sizin amelleriniz bana arz olunur. Eğer hayır görürsem Allah’a hamd eder, şer görürsem Allah’ istiğfar ederim.”

Hafız Ebû Zer’a elirakî, “Tarhu’t-Tesrib fi Şerhi’t-Takrib” kitabının “Cenazeler Kitabı” bölümünde “bu hadisin senedi sahihtir (ceyyid)” demektedir.\[2]

Hafız Heytemi “Mecmau’z-Zevaid” 9/24’te: “Bu hadisi Bezzaz rivayet etmiştir. Ravileri sahihtir. Hafız Suyutui “Mucizat” ve “Hasais” adlı eserlerinde bu hadisi sahih kabul etmiştir.” Demiştir.

Buhari şarihi el-Kastallani’de aynı minvalde açıklamalar yapmış, Münavi “Feyzu’l-Kadir” 3/401’de kesin bir şekilde “hadis sahihtir” demiştir. Zerkani Kastallani’nin “Mevahib” kitabına yazdığı şerhte, Şihab el-Hafaci’de “Şerhu’ş-Şifa” da 1/102 bu şekilde açıklamalarda bulunmuştur.

Molla Aliyyü’l-Kâri “Şifa” şerhinde 1/102’de aynı şeyleri söyleyerek: “Haris bin Ebû Üsame’de “Müsned” adlı eserinde sahih bir senetle bu hadisi rivayet etmiştir” diye eklemiştir.

İbni Hacer “Metalibu’l-Aliye” 4/22’de bu hadisi nakletmiştir. Bu hadis Ebû Bekir bin Abdullah el-Mazeni’den ‘mürsel’ olarak rivayet edilmiştir. Hafız İsmail el-Kadı bu hadisi “Fazlu’s-Salat Ala’n-Nebi” adlı eserinde rivayet etmiştir.

Şeyh Albani dahi bu hadis için “mürsel ve sahihtir” demektedir.

Hafız İbni Abdulhadi, mutaassıp ve aşırı tutumuna rağmen “es-Sarimü’l-Münki” adlı eserinde bu hadisi sahih kabul etmiştir.

Netice olarak hadis sahihtir ve senedi aleyhine konuşup tan eden olmamıştır. Hadisi şerif, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in amellerimizi kendisine arz edildiği için bildiğine ve günahlarımız için Allah’a istiğfar ettiğine delalet etmektedir. Öyleyse onu Allah’a vesile kılarak Allah katında şefaatçi olmasını isteyebiliriz demektir. Zira o bunu bilir ve bize dua ederek şefaatte bulunabilir. O -sallallahu aleyhi ve sellem- şefaat eden ve şefaati kabul edilen, en şerefli ve en değerli olandır.

Allah Ku’ran’da onun ümmetine şahit olduğunu bildirmektedir. İşte bu yüzden amellerimizi görmesi ve bilmesi lazımdır. Ancak bu şekilde bizlere şahitlik edebilir.

Abdullah İbni Mübarek anlatır: “Ensar’dan bir kişi, Minhal bin Amr’ın, Said bin Müseyyeb’ten şöyle naklettiğini söyler: “Her gün sabah akşam ümmetinin amelleri Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’e arz olunmaktadır. O, bütün ümmetini isimleri ve yaptıkları ile bilmekte ve tanımakta, bu yüzden onlara şahit olabilmektedir.

Allah -celle celâluhu- şöyle buyurur:

فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِن كُلِّ أمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَـؤُلاء شَهِيداً (Nisa 41).

Ammar bin Yasir [-radıyallâhu anh-’den nakledilmiştir ki Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurmaktadır:

إن الله وكل بقبري ملكاً أعطاه الله أسماء الخلائق ، فلا يصلي عليَّ أحد إلى يوم القيامة إلا أبلغني باسمه واسم أبيه

هذا فلان ابن فلان قد صلى عليك

“Allah benim kabrime tüm mahlûkatın ismini bilen bir melek tayin etmiştir. Kıyamet gününe dek bana her kim salât ederse bana onun ve babasının ismini bildirir ve “falan oğlu falan sana salâvat getirdi” der”

Bezzaz ve Ebû’ş-Şeyh İbni Hıbban’da bu hadisi rivayet etmişlerdir fakat lafızları şu şekildedir:

إن الله تبارك وتعالى وكل ملكاً أعطاه أسماء الخلائق فهو قائم على قبري إذا مت، فليس أحد يصلي عليَّ صلاة إلا

قال: يا محمد! صلى عليك فلان ابن فلان قال : فيصلي الرب تبارك وتعالى على ذلك الرجل بكل واحدة عشراً

“Allah -celle celâluhu- bir meleğe tüm mahlûkatın ismini vermiştir. Ben öldüğümde o kabrimin başında duracak, bir kişi bana salâvat getirdiği zaman: “ey Muhammed falan oğlu falan sana salâvat getirdi, Allah -celle celâluhu- da bu adama bire on karşılık ile rahmet etti” diyecektir.”[3]

Amr bin Hari, Said bin Ebi Hilal’den, o, Zeyd bin Eymen’den, o, Ubade bin Nesi’den, o da Ebû Derda’dan rivayet etmiştir ki Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

أكثروا الصلاة عليَّ يوم الجمعة فإنه مشهود تشهده الملائكة وإن أحداً لن يصلي عليَّ إلا عرضت عليَّ صلاته حتى

يفرغ منها

“Cuma günü bana çok salâvat getirin. Zira o gün meleklerin şahit olduğu gündür. Bir kimse bana salâvat getirdiğinde o salâvat getirmeyi bırakana dek ben ondan haberdar olurum”[/I] Ebû Derda “öldükten sonra mı?” diye sorunca Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:

وبعد الموت ، إن الله حرم على الأرض أن تأكل أجساد الأنبياء فنبي الله حي يرزق

“Evet, ölümden sonra da! Muhakkak ki Allah yeryüzüne peygamberlerin bedenlerini yemeyi haram kılmıştır” buyururlar.[4]

Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-, Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder

ما من أحد يسلم عليَّ إلا رد الله عليَّ روحي حتى أردّ عليه السلام

“Bana bir Müslüman selam verdiği zaman Allah benim ruhumu bedenime iade eder ve ben o selamı alırım.”[5]

Şeyh İbni Teymiye şöyle söylemektedir: “Bu hadis Müslim’in şartlarına göre sahihtir. İbni Ebi Şeybe’nin “Müsned”inde Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-’den şöyle bir rivayet nakledilmektedir: “Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

من صلى عليَّ سمعته ، ومن صلى عليَّ نائياً بلغته

“Kim bana salâvat getirirse onu işitirim. Eğer salâvat getiren uzakta ise bana ulaştırılır.”

Darukutni de bu manada bir rivayet nakletmektedir.

Nesai ve diğerlerinde Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle söylediği nakledilmektedir:

إن الله وكل بقبري ملائكة يبلغوني عن أمتي السلام

“Allah kabrime bazı melekleri görevlendirmiş onlar bana ümmetimin selamlarını ulaştırırlar.”

Bu hususta gelen daha birçok rivayet vardır.”[6]

—————————————————

[1] Münziri der ki: “Nesai, İbni Hıbban da “Sahih”inde bu rivayeti aktarmıştır.” “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/498

İsmail Kazı ve diğerleri Abdullah bin Saib’ten, o, Zadan’dan, o, Abdullah bin Mesud’dan nakille şüphe götürmez şekilde Süfyan-ı Sevrî’ye isnadı sahih olan farklı tariklerden gelen rivayetlerde bulunmuşlardır. Sevrî rivayeti dinlediğini (sima) açıkça ifade ederek: “Abdullah bin Saib bana anlattı, o da, Zadan’dan, o da, Abdullah bin Mesud’dan nakletti” şeklinde ifadeler kullanmıştır. Kazı İsmail’in kitabında bu şekilde gelmiştir. Abdullah bin Saib ile Zadan, Müslim’in rivayette bulunduğu ravilerdendir. Ebu Muin onları sika ve güvenilir kabul etmiştir. Bu durumda hadisin senedi sahihtir.

[2] Bazıları bu ifadelerin Iraki’nin Gazali’nin “İhya”sının hadislerini tahric ederken söyledikleriyle çeliştiğini iddia ederler. Iraki orada der ki: “Bu hadisi Bezzaz, İbni Mesud’dan rivayet etmiştir. Ravileri, Abdülmecid bin Abdülaziz bin Ebi Revvad dışında sahihtir. Müslim bu raviden rivayette bulunmuş, Ebu Muin ile Nesai onu sika kabul etmiş olsalar da birçok muhaddis onu zayıf kabul etmişlerdir.” Iraki’nin “Tahrici Ehadisi İhya” adlı eserinde söyledikleri bu kadar.

Kitabımızda naklettiğimiz ile burada nakledilenler arasında bir çelişki olduğunu zannedenler olmuştur. Burada çelişki söz konusu değildir. “Tahrici Ehadisi İhya” kitabındaki sözler Hafız Iraki’ye, “Tarhu’t-Tesrib” adlı eserdeki sözler ise onun oğlu Hafız Ebu Zer’a Iraki’ye aittir. Bu iddianın sahibi baba ile oğlun arasını ayırmamış ve iki sözün de aynı yerden çıktığını varsayarak itiraz etmiştir. Biz burada Hafız Ebu Zer’a’nın “Tarhu’t-Tesrib” adlı eserindeki sözlerine itimat ettik.

Şeyh Ebu’l-Fazl Abdullah el-Gumari amellerin Peygamberimiz’e arz olunması hususunda “Nihayetü’l-Amal fi Sıhhati ve Şerhi Hadisi Arzi’l-Amal” adlı müstakil bir risale telif etmiştir.

[3] Taberani “Kebir” de benzer bir rivayette bulunmuştur. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/500

[4] İbni Mace “Sünen” 1/524. “Zevaid” te bu hadis sahihtir fakat iki taraftan inkita vardır denmektedir. Zira Alai der ki: “Ubade’nin Ebu Derda’dan yaptığı rivayet ‘mürsel’dir” Buhari de: “Eymen’in Ubade’den yaptığı rivayet mürseldir” demektedir..

[5] Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmişlerdir. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/499

[6] İbni Teymiye “İktizau’s-Sırati’l-Müstakim” s:324

Kaynak : Mefahim | Seyyid Alevi El Maliki K.s

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh

Dirilerin Amelleri Ölülere Arzedîlir!!

İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi kitabindan:

îmam Ahmed, Hakim-i Tirraizi «Nevadirül-Usûl»de, ve ibn-i Mende Enes (Radıyallahû anh) ‘dan rivayet ettiklerine göre Resûlul-lah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Amelleriniz, ölü, akraba ve yakınlarınıza arz edilir. Ameliniz ha­yırlı ise, müjdelenirler. Değilse, «Yâ Rabbi, bize hidâyet verdiğin gi­bi, hidayet vermeden onları öldürme» derler.

Tayalis, «Müsned»inde Câbir bin Abdullah’dan rivayet ettiği­ne göre, Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve. Sellem) şöyle buyurmuş­tur:
Amelleriniz, kabirdeki, akraba ve yakınlarınıza arz edilir. Ame­liniz hayırlı ise onunla müjdelenirler. Değilse, «Yâ Rabbi ibadet ve tâatin için onlara şuur ver» derler.

îbn-i Mübarek, ibn-i Ebi Dünya, Ebû Eyyûb (Radıyallahû anh)’-dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
Amelleriniz ölülerinize arzedilir. Güzelse, sevinir ve müjdelenir­ler, kötü ise «Yâ Rabbi geri çevir» derler.

Ibn-i Ebi Şeybe «Musannef»de Hâkim-i Tirmizi ve ibn-i Ebi Dünya İbrahim bin Meysere’den rivayet ettiklerine göre, şöyle nak-letmiştir:
Ebû Eyyûb (el-Ensari) (Radıyallahû anh) İstanbul’a savaşa çık­tı. Çok kıssa anlatan bir adamın yanmdan geçti. Adam şöyle di­yordu :
«Kulun gündüzleyin erken yaptığı ameller, akşamleyin, kabir­deki tanıdıklarına arzedilir. Akşama doğru yaptığı ameller, sabah­leyin kabirdeki tanıdıklarına arzedilir.
Ebû Eyyûb:
«Ne diyorsun?» dedi.
Kıssacı î
«O, dediğim gibidir.»
. Ebû Eyyûb: «Yâ Rabbi, Ubâde bin Sâmit ve Sa’d bin Ubâde’nin yanında
ayıbımı açığa çıkartma.» dedi. \
Kıssacı:
«Allah, kişinin ayhını örtüp en iyi ameliyle onu övmeden onu yanma almaz» dedi.

Hâkim-i Tirmizi, «Nevâdir»de Abdulgafûr bin Abdulaziz’deö, babasından, dedesinden, rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallalla-hû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur
Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allah’a arz edilir. Cuma günü de peygamberlere, anne ve babalara arzedilir. Onun hasena-tiyle sevinirler. Yüzleri aklaşir, parlar. Öyle ise Allah’dan korkunuz, ölülerinize eziyet vermeyiniz

Hakim-i Tirmizi ve ibn-i Ebi Dünya, «Rüyalar» kitabında Bey-haki «Şuâb-ı îmanda» Numan bin Beşir (Radıyallahû anh) ‘dan o da Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem)’den şöyle işittiğini rivayet etmişler:
«Kabirlerdeki kardeşleriniz için Allah’dan sakınınız, çünkü amel­leriniz, onlara arzedilir.»

îbn-i Ebi Dünya, Isbehâni «Tergibde; Ebû Hüreyre (Radıyal-lahû anh) ‘dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aley­hi vo Sellenı) :
«Ölülerinizi, kötü amellerinizle utandırmayın. Çünkü amelleri­niz kabirdeki dostlarınıza gösterilir.»

İbn-i Ebi Dünya, ibn-i Mende ve ibn-i Asâkir… Muhammed bin Abdullah’dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
Ubbâd el-Havas, İbrahim bin Salih el-Hâşemi’nin Filistin va­lisi iken yanma gitti. İbrahim «Bana va’z et» dedi. Ubbâd dedi ki:
«Sen Resûlullah’ın akrabasısm. İşittiğime göre, dirilerin amel­leri, ölmüş akrabalarına arz edilir. Bakalım seninkinden, Resûlullah’a ne arz edilecek.»

İbn-i Ebi Dünya, Ebû Derda (Radıyallahû arihVdan rivayet et­tiğine göre şöyle diyormuş :
«Yâ Rabbi, dayım Abdullah bin Revâha ile karşılaştığımda ba­na kızmasından sana sığınıyorum.»
(Abdullah bin Revana daha önce ölmüştü.)
îbn-î el-Mübarek, İsbehâni, Ebû Derdâ (Radıyallahû anh)’dan p-ivâyet ettiklerine göre:
«Amelleriniz ölülerinize arz edilir. Onunla ya sevinirler ya bo­zulurlar… Yâ Rabbi Abdullah bin Re vahaya eziyet yerecek bir iş yapmaktan sana sığınırım» derdi.

Yine ibn-el-Mübarek, Osman bin Abdullah bin Evs’ten rivayet ettiğine göre Said bin Cübeyr şöyle demiştir:
«Kardeşim Amr bin Evs’in kızı, Osmanın hanımıydı. Abdullah
bin Evs yanma girmek için izin istedi. İzin verdi. Yanına girdi, «ko­can sana nasıl davranıyor» diye sordu.
«İyilik yapabildiği kadar iyidir» dedi.
Abdullah:
«Oğlum Osman! Hanımına iyi davran. Çünkü ona iyilil yaparsan mutlaka Amr bin Evs’e gider.» dedi. Osman dedi ki: «Ben dirilerin haberi ölülere gider mi?» diye sordum.
O:
«Evet, dostu olan herkesin akrabalarının haberi ona ulaşır. İyi haber verilse, sevinir, ferahlanır, tebrik edilir. Haber kötü ise da­rılır, üzülür. Öyle ki, onlar, yeni ölmüş adamı hayatta sanıp ne ya­pıyor diye sorarlar. «O öldü, size gelmedi mi?» denilince. Onlar:
«Hayır, demek sığınağı olan Cehenneme gitti» derler.

lbn~i Ebi Dünya, Ebû Bekir bin Ayyaş tarikiyle Esed kabilesfl.-den olan bir kabir kazıcısından rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir
Bir gece kabristanda idim. Birden kabrin birinden; «Yâ Abdullah!» diye bir ses geldi. Öbür kabirden; «Ne istiyorsun ya Câbir» dedi. Câbir dedi ki:
«Yarın anam bize gelecek. Fakat ne yazık ki bize kavuşamaya­cak. Babam ona kızmış, namazını kılmamak için yemin etmiş.
Sabahleyin bir adam geldi, onlardan ses işittiğim, «Şu iki ka­bir arasında bana bir kabir kaz» dedi. Ben «bunun ismi Câbir, di­ğerinin de Abdullahdır, dedim, akşamleyin işittiğimi ona anlattım. Meğer ki, o adam, Cabir’in babasıymış, Bana «evet hanımını öldü, fakat ben namazmı kılmamak için yemin ettim. Madem Cabir Öyle demiş, kefaretimi ödeyip namazını kılacağım» dedi.

Ebû Nuaym, ibn-i Mesud’dan rivayet ettiğine göre şöyle de­miştir :
«Babanın dost olduğuyla, sen de dost ol. Çünkü kabirde, Ölüye yapılan iyilik ve alaka ancak onun dünyada kalan dostlarına iyilik yapmak ve ilişki kesmemekle olur.»

îbn-i Hibban, îbn-i Ömer (Radıyallahû anhî’dan rivayet ettiği­ne göre Resûlullah Efendimiz (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«Babasını kabirde ziyaret etmek isteyen kimse, babasının sağ» kalan kardeş ve dostlarını ziyaret etsin.»

Ebû Davud ve îbn-i Hibban, Ebû Esved es-Saidi’den şöyle riva­yet etmişlerdir:
Resûlullah Efendimizin yanına bir adam geldi ve:
«Ebeveynimin ölümünden sötıra, onlara yapabileceğim bir iyilik kaldı mı?» diye sordu.
Resûlullah Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) :
«Evet» dedi. Yapılacak dört şeyin kaldı. Onlara duâ etmek, on­ların sağken verdikleri sözlerini gerçekleştirmek, onların dostlarına ikramda bulunmak ve onlar tarafmdan olan akrabalarla ilgiyi kesmemektir.

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

Şâfii mezhebinde ölülere amel hediye eyleme!!

Şâfii mezhebinde ölülere amel hediye eyleme

Şâfiîler:
İmam Nevevî’nin el-Memuunda da(15/521-522) şu bilgilere yer verilmiştir: Şafii mezhebinde daha çok şöhret bulmuş görüşe göre, Kur’an’ın sevabı ölüye ulaşmaz Ancak, tercih edilen görüşe göre bu sevap özellikle arkasından dua edildiği zaman ölüye ulaşır

İbn Abdüsselâm (v.660/1261) dışında hicrî altıncı asırdan itibaren, Şâfiî fukahâsı geneli Hanefîlerin görüşünü benimsemiş ve ölülere Kur’ân okunabileceğini söylemişlerdir.
Şafii ve Hanbelî mezhebine göre, kişinin kendi kabri üzerinde Kur’an okumayı vasiyet etmesi caizdir. Çünkü, şu üç durumda Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır: Kabrin yanında okumak, okumadan sonra dua etmek, sevabını ölünün ruhuna niyete ederek okumak(bk V Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/51)

– Bazı Şafii alimlerine göre, kabrin sahibi, arkasından dua okunsun, okunmasın- kabri üzerinde okunan Kur’an sevabından faydalanır(Yusuf el-Erdebilî, el-Envar, 1/399)

– “Bir mezarlıkta okunan ve oradaki bütün ölülerin ruhuna hediye edilen Kur’an’ın sevabı, bölünerek mi, yoksa bölünmeden mi onların ruhuna gider?” şeklindeki bir soruya karşılık, Şafii alimlerinden
İbn Hacer; “Her ölüye okunan Kur’an’ın sevabı bölünmeden tam olarak ulaşır, bu Allah’ın geniş rahmetine en uygunudur” diye cevap vermiştir
(bk Buğyetu’l-musterşidîn, s 97)

İmâm Gazâlî (v.505/1111), bu bölümde verdiğimiz ha-dislerden başka birtakım rüyalara ve İslâm bilginlerinin sözlerine de yer vererek kabirdeki ölülere Kur’ân okumakta hiçbir sakıncanın olmadığını ve kırâatın sevabının ölülere ulaşacağını ifâde etmiştir. (Gazzâlî, İhyâ, c. XV, s. 178)

Gazâlî’den İbnü’s-Salâh (643/1245), Nevevî (676/1277) , Muhibbu’t-Taberî (694/1295), İbnü’r-Rifat (710/1310), İbn Hacer (852/1448), Suyûtî (911/1505) ve Şirbînî’nin de (977/1570) içinde bulunduğu müteahhir Şâfiî ulemasının tamamına yakını, ölülere Kur’ân okunabileceğini kabul etmişlerdir.

İmâm Nevevî, “Ashabımız şöyle dedi: Mezarlığı ziyaret eden kimsenin öncelikle kabirlere selâm vermesi, sonra da hem ziyaret ettiği kimselere hem de bütün Müslümanlara duâ etmesi ve Kur’ân’dan kolayına gelen yerleri okuduktan sonra ölülere duâ etmesi müstehaptır.” dedikten sonra, bu görüşün bizzat İmâm Şâfiî’nin ve Şâfiî ulemâsının görüşü olduğunu kesin bir dille belirtmiştir.
(Nevevî, el-Mecmû’, c.V, s. 311)

İmâm Nevevî El-Ezkâr’ında ise, İmâm Şâfiî ve arkadaşlarının, “Ziya¬retçilerin, kabirde Kur’ân’dan bir bölüm okumaları müstehaptır. Şâyet Kur’ân’ın tamamını okurlarsa/hatim yaparlarsa daha güzel olur” (Nevevî, el-Ezkâr, s.137.)
dediklerini naklederek bilinenin aksine, Şafiî’nin görüşünün müsbet yönde olduğunu ifâde etmiştir.
Nevevî, İmâm Şafi’nin şu sözlerini naklediyor: “Mezarın başında Kur’ândan âyet ve sûreler okumak müstehabdır” (Nevevî Riyazu’s-Salihin s.293)

İbn Kayyım el Cevziyye (Ruh kitabının sayfa 19’)da
Hasan b. Sabbah Zaferani der ki: İmâm Şafi’ye sordum. O da: “Kabirde Kur’ân okumanın hiçbir sakıncası yoktur”, sözünü naklediyor.

Kendinden önceki âlimlerin konuyla ilgili görüşlerini değerlendirdikten sonra kendi kanaatini ortaya koyan
Şirbînî de, insanların uygulamasının bu yönde olduğunu ve Müslümanların güzel gördüğü her şeyin, Allah katında da güzel olacağı söyleyerek ölülere Kur’ân okumanın müstehap olduğu şeklindeki kanaatini beyan etmiştir.
(Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, c.IV, s. 110, 111)

Şafiilerin sonraki âlimlerinin yazdıklarına göre: Kırâ-atın ölüye ulaşması, ölünün huzurunda olması; gıyabında ise kırâatın arkasından duâ edilmesi durumundadır.
Çünkü kırâat mahalline rahmet ve bereket iner. Kıraatın arkasından duâ edilmesi durumunda duânın kabul edilmesi daha çok umulur. Bunun gerektirdiği mana şudur: Kastedilen, ölünün kırâattan faydalanmasıdır, ölünün o sevabı kazanması değildir.
İmam Nevevî’nin el-Memuunda da(15/521-522)
Şafii mezhebinde daha çok şöhret bulmuş görüşe göre, Kur’an’ın sevabı ölüye ulaşmaz( Şafilere göre kuran okunur onla karıştırmayalım sevabı)

Bundan dolayı Şafiiler şöyle duâ etmeyi tercih ederler: Allah’ım! Okumuş olduğum Kur’ânın sevabının bir mislini falan kişiye ulaştır. Diye dua ederler
Dolayısıyla şafilere göre bu şekilde olursa yani Kur’ânın sevabının bir mislini falan kişiye ulaştır. Şeklinde dua edilip hediye edilirse Kur’ânın sevabının ölüye ulaşacağını söylemişlerdir

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

Hanbeli mezhebinde ölüye amel hediye eyleme!

Hanbelîler de Hanefîler gibi düşünerek, ölülere Kur’ân okunmasını câiz görmüşlerdir. Ahmed b. Hanbel, kabirlerde Kur’ân okunmasının bid’at olduğunu söylemiş, daha sonra ise bu fetvâsından dönmüştür. (İbn Kudâme, el-Muğnî, c.II, s.424)

Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Kudâme el-Cevherî ile birlikte bir cenazeye katılmış ve tam mezarlıktan ayrılacakları esnada kör bir adam kabrin başında Kur’ân okumaya başlayınca İbn Hanbel: “Ey falan! Kabirde Kur’ân okumak bid’attır.” diyerek kırâata engel olmuştur.

Bunun üzerine Muhammed b. Kudâme İbn Hanbel’den, Mübeşşir b. İsmâîl el-Halebî hakkındaki düşüncesini ve ondan hadis alıp almadığını sormuş, O da söz konusu şahsın sikâ olduğunu ve kendisinden rivâyette bulunduğunu ifâde etmiştir.

Bunun üzerine Muhammed, Leclâc (Radıyallahu Anh) hadisin Mübeşşir b. İsmail’in kendisine rivâyet ettiğini söylemiştir.

Sahâbeden Leclâc (Radıyallahu Anh) (120/738) oğluna vasiyette bulunurken şöyle demiştir:

“Oğulcuğum! Ben öldüğüm zaman beni mezara göm. Beni mezarıma koyduğun zaman şöyle söyle: Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillâh. Sonra da üzerime toprak atarak onu düzle. Daha sonra ise başucumda Bakara sûresinin baş tarafını ve son kısmını oku. Zira ben Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) böyle dediğini duydum.”

(Taberânî, c.XIX, s. 220, 221 (h.no.491); İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk, c. XXXXX, s. 292 (trc. No. 5848); Beyhakî, c.IV, s. 56.)

Bunu duyan İbn Hanbel, kabirde Kur’ân okumanın bid’at olduğunu söylediği adamın çağrılmasını ve kırâatına devam etmesini istemiştir. (İbn Kudâme, age., c.II, s.424.)

Yine Ahmed b. Hanbel’in şöyle dediği nakledilmektedir:

“Kabristana girdiğinizde Âyetülkürsî ve üç defa İhlâs sûresini okuyarak şöyle duâ edin: Allah’ım! Onun ecrini şu kabir halkına ulaştır.”

(İbn Kudâme, age., c.II, s.424; Kurtubî, et-Tezkira, c.I, s.96.)

Başka bir rivâyette ise:

Fâtiha sûresini, Muâvizeteyn ve İhlâs sûrelerini okuyu¬nuz. Sonra da bunu kabir halkına bağışlayınız. Çünkü o ölülere ulaşır.” (Kurtubî, age., I/96) buyurmustur.

Hanbelî mezhebinin önde gelen fakihlerinden İbn Kudâme (v.630/1223), İbn Kudâme el-Makdisî (v.682/1283) ve İbn Teymiyye (v.728/1327), İbn Hanbel’in bu görüşünün daha meşhur olduğunu söyleyerek tercihte bulunmuşlardır

(İbn Kudâme, age. C.II. s.424; İbn Kudâme, Şerhu’l-kebîr, c.II, s.424; İbn Teymiyye, Mecmû’u’l-Fetâvâ, c.XXIV, s. 366, 367.)

Bu konuda Hanbelîler de Hanefîler gibi çerçeveyi geniş tutarak, “ne tür ibâdet olursa olsun kişi yaptığı ibâdetin sevâbını ölülere bağışlarsa Allah’ın izniyle ölü bundan yararlanır.” (İbn Kudâme, el-Muğnî, c.II, c.425; İbn Kudâme el-Makdisî, age., c.II, s. 424)

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , ,

Allahü teala ruhumu bedenime reddeder”tabirinin manası nedir?

Şayet peygamber(sallallahü aleyhi vesellem)’in hadisinde geçen “Allahü teala ruhumu bedenime reddeder”tabirinin manası nedir? Denilse,bunu iki cevabı olduğunu belirtmek isterim:

Birincisi: Yani,Peygamber(sallallahü aleyhi vesellem) vefat edip defnolunduktan sonra, ona selam verenin cevabını vermek üzere Allahü teala ruhunu bedenine iade eder ve ruhun bedeninde kalmaya devam eder, diya hafız Ebu Bekir el-Beyhaki bu görüşü savunmuştur.

İkincisi: Ruhun bedenine reddi, manevi bir iade olduğu ve ruh-İ şerifi, bizzat ilahi huzurda şühud makamiyle bu alemden başka, melekler alemiyle meşgul olup ona selam verilince, ruh-İ şerifi o yüce alemden bu aleme yönelerek kendisine selam verenin selamını idrak ederek onu cevap vermeside muhtemeldir.

[sıfau’s sekam-Imam Subki]

Bu hadis hakkındaki sorulara birçok cevap verilmiş, Allame Zürkanı hepsini “mevahibu’l-Leduniyye”üzerinde yazdığı şerhinde zikretmiştir.
[Ebu hamid bin Merzuk-Bera’atu’l-Es’ariyyin]

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ölü için sadaka vermenin sevabı ölmüş kimseye ulaşır!

Kabir Alemi kitabindan- İbni Hacer el-Askalani :
——
Üçüncü Soru:
“Ölü için sadaka verme, köle azat etme, kurban kesme ve vakıf olarak birşey bırakma gibi hayırlı amellerin sevabı ölmüş kimseye ulaşır mı?”

Cevap:Ehli sünnet alimlerinin çoğunluğuna göre ölü için sadaka vermenin sevabı ölmüş kimseye ulaşır. Ve ona fayda verir.

Bid’atçilerden bazıları ehli sünnetten ayrıldılar ve şöyle dediler:
“Ölen kimse için kendi yaptığından başka hiçbir şey fayda vermez.”

Fakat ölü hakkında sadakanın fayda vereceği meşrudur ve sahih haberlerle sabit olmuştur. Ve ölü bundan yararlanır. Bununla ilgili haberler Buhari ve Müslim ve diğer kitaplarda geçmektedir. Müslim’in sahibinin mukaddimesinde İbni Mübarek’ten nakledildiğine göre ölü için verilen sadakanın ona fayda vereceği konusunda ihtilaf yoktur. Alimler, mü’minlerin ölüye yapacakları istiğfar ve duaların ona fayda vereceğinde icma ettiler.

Bu icma bid’atçilerin ölüye ancak hayatında yaptıkları fayda verir, diye sınırlandırdıkları şeklindeki görüşü reddeder.

Ölü için yapılan şeylerden sadaka, ona fayda verdiğine göre köle azadı, kurban yahut vakıf da sadaka gibidir ve ölüye fayda verme açısından aralarında hiçbir fark yoktur.

Ehli Sünnet alimleri bedenle yapılan ibadetler hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Seleften ve hanefilerden bazıları Ahmed b. Hanbel’den gelen bir rivayete dayanarak ölü için yapılan bedeni ibadetlerin de ölüye fayda vereceğinin sahih olduğu görşündedirler.
Diğer alimler ise bu konuda aksi görüştedirler.
Buhari, Müslim’de (İmam Malik ve Şafii gibi) geçen hadiste Aişe’den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Kim üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse velisi onun oruç borcunu tutsun.”

İbni Abbas’tan şöyle rivayet edildi.
Rasulullah’a (s.a.v.) bir adam geldi ve şöyle dedi:
“Benim annem bir aylık oruç borcuyla öldü. Onu kaza edeyim mi?” Rasulullah (s.a.v.):
“Evet kaza et” buyurdu.

Yine onun gibi şu hadis de buna delalet eder;
Büreyde (r.a.) diyor ki: “Bir kadın Rasulullah’a (s.a.v.) gelip şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Rasulu annemin bir ay oruç borcu vardı. Onu kaza edeyim mi?” Rasulullah (s.a.v.):
“Evet onun oruç borcunu tut.” dedi. Kadın:

“Annem haccetmemiş idi, onun yerine haccedeyim mi?” Rasulullah (s.a.v.):
“Evet onun yerine haccet” buyurdu.

Hacc hakkında İbni Abbas’tan Buhari’de rivayet edilen hadis de bunun gibidir. Hacc gibi bazı bedeni ibadetlerin ölüye fayda vereceği kabul edildiğine göre diğer bütün bedeni ibadetlerin de ölüye fayda vermesine engel ne olabilir?

Bütün müslümanların icması şudur ki: Borçlu olarak ölmüş bir kişinin borcu başkaları tarafından ödenmiş olsa bu ödeme ölüyü borçtan kurtarır. Hatta bu borcu mirasçılarından başka kimseler ödese bile bu geçerlidir.

Buhari ve Müslim’de şu rivayet geçmektedir:
“Ebu Katade (r.a.) bir kişinin iki dinarlık borcuna kefil oldu. Daha sonra kefil olduğu bu adam öldüğünde Ebu Katade ona aid borcu ödeyince Rasulullah (s.a.v.) ona:
“İşte şimdi onun derisine serinlik verdin” dedi.

İbni Hamden el-Hanbeli “Reaya” kitabında ölüye fayda versin diye, Allah’a yaklaşmak için yapılan herşeyin ölüye fayda vereceğini açıklamıştır. Bu amel ister mali olsun, ister bedeni olsun farketmez. Sadaka, köle azadı, namaz, hacc, Kur’an okuma gibi bütün amellerin sevabı ölüye fayda verir demiştir.

Sonra şöyle devam etti: Denildi ki bu amel işlenirken veya işlenmeden önce ölüye faydalı olsun diye yapmaya niyet edilirse bu ölüye ulaşır. Fakat amel yapıldıktan sonra sevabı ölüye olsun diye niyet edilirse olmaz. Hanbeli’lerden bazı alimler böyle bir şart koşarlar. Delilleri ise Rasulullah’ın (s.a.v.) ölü için hayır yapmak isteyen bir kişiye hiçbir zaman: “Allah’ım bu amelin sevabını şu kimseye ver, şu kimseye verme” diye söylemesini emretmemesidir.
Selefin de bir amel yaparken böyle şeyler söylediği nakledilmemiştir:
“Bazı alimler: “Bir ölü için bir amel yapılacaksa o amele başlarken ölü için niyet edilmesi şarttır, şayet amel bittikten sonra niyet edilirse bu geçersizdir” demişlerdir.

Bazı alimler şöyle demişlerdir:
“Amel yapıldıktan sonra amelin sevabını ölüye bağışlanması geçerlidir. Zira kişi ibadet ettikten sonra şöyle dua eder: “Allah’ım! Bu amelin sevabını falan ölüye ulaştır.” Bundan dolayı bu alimler amele başlamadan önce ölü için niyet etmeyi şart koşmamışlardır. Doğru olan Rasule ittibadır.
Bu konuda; niyeti, amelin başlangıcında şart koşan görüş tercih edilir. Çünkü ameller niyetlere göredir.

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da Blog Oluşturun.