Posts Tagged With: imam suyuti

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellemin kabrinin ziyaret etmek müstehab oluşu

Subki, «Şifâü’s-Sekam»da der ki: (Üçüncü bab) Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in türbesinin ziyaretine yapılan seferin cevazına açıkça delâlet eden rivayetler hakkındadır. Tafsili şudur ki: Türbe-i şerifin ziyareti için yapılan sefer, geçmişten tâ zamanımıza kadar devam edegelmiştir. Bu konu, sahabelerden Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in müezzini olan Bilâl b. Ebi Rebah, (Allah ondan razı olsun), hakkında rivayet edilir ki, kendisi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ‘in kabrini ziyaret etmek maksadıyla Şam’dan Medine’ye sefer etmiştir. Bunu iyi bir isnat ile kendisinden rivayet ettik ve bu rivayet, ziyaret için sefer edilmesine dair açık bir delildir.

Hafız Ebu’l-Kasım b. Asakir, Hafız Abdülganı el-Makdisı ve «El-Kemâl fî Tercemeti’l-Bilâl» adlı eserinde Hz. Bilâl’in hal tercümesinde Hafız Ebu’l-Haccac el-Müzzi de bu rivayeti zikredenlerdendirler.
Yine Subki mezkûr eserinde der ki: Ömer b. Abdülaziz’den (Allah ondan razı olsun), şöyle meşhur olarak rivâyet edilir ki, kendisi, Şam’dan Medine’ye «Benden Resûlullah sallallahü aleyhi ve selleme selâm söyle.» diye postacı gönderiyordu. Bunu, İbn Cevzi de zikretmiştir. Bu bilgiyi «Musiri’l-azmi’s-Sakin» kitabından naklettim. İmam Ebû Bekir b. Ebi Âsim en-Nebil (Öl: 287) de yazdığı «Menasîk» adlı eserinde isnatlardan tecrit ederek sabit olduğunu iltizam etmiş ve sonra demiş ki: Selef (Allah onlara rahmet eylesin), «ziyarete evvelâ Medine’den mi, yoksa Mekke’den mi başlanması efdaldir?» diye ihtilâf etmişlerdir. İkisinden hangisinin ilkin ziyaret edilmesi konusuna değinen ve ondaki hilâftan bahseden İmam Ahmed bin Hanbeldir ki, telif eylediği «Menâsikü’I-Kebir» adlı kitabında açıkça zikretmiş ve Hafız Ebi’l-Fadl Muharamed b. Nasır da bunu rivayet etmiştir. Daha sonra Subkl der ki: İlerde (kitabımızın dördüncü babında) kendisinden nakledeceğimize göre, Hicaz’da yapılan seferde ilkin Mekke’den başlayarak sonra Medine’ye gidip kabri şerifin ziyaret edilmesini ön gören zâtlardan biri de İmam Ebû Hanife’dir.

 

Ebû Bekir el Acurri yazdığı «Kitabü’ş-Şeriâ» adlı eserinde (Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin yanma defnedilen Ebû Bekir ve Ömer radıyallahü anhüma babında) demiş ki: Eski ve yeni Müslüman fakihlerden herhangi birisi, kendisine isnat ederek bir menasik kitabı yazmışsa, mutlaka Medine’ye gelip de hacc veya umre yapmasını kasteden veya hiçbirisini yapmayı kastetmeyip yalnız Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin kabrini ziyaret etmek ve Medine’nin fazileti için orada ikâmet etmesini arzulayan her kimseye, ziyaret yapmasını emretmişlerdir. Bütün ulema, bu ziyaretin yapılmasını kitaplarında emretmiş, Peygamber sallallahü aleyhi ve selleme, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer’e de nasıl selâm verileceğini öğretmişlerdir. Hicaz’ın, Irak’ın, Şam’ın, Horasan, Yemen ve Mısır’ın eski ve yeni bütün âlimleri de böyle demiş ve yazmışlardır.

 

Hanbeli mezhebi âlimlerinden Ebû Abdillah b. Batta el-Ukberi, «Kitabü’l-îbane an-Şeriati’l-Fırkati’n-Nâciye ve Mucanebeti’l-Fırkati’l-Mezmûme» adlı kitabının «Fİ bâbi defn i Ebû Bekir ve Ömer mea’n Nebiyyi sallallahü aleyhi ve sellem» babında bu mânâya yakın bir ifade kullanmıştır.

 

Daha sonra Subki der ki: Bu, Ebû Bekir el-Acurri (360. H.) Muharrem ayında vefat etmiştir. Kendisi, sika (itimat edilir), doğru, mütedeyyin bir zât idi. Birçok telifleri vardır. 330 yılından önce, Bağdat’ta bulunmuş, sonra Mekke’de yerleşip orada vefat etmiştir. İbn Batta ise Hicri 387 yılının Muharrem ayında Ukber’de vefat etmiş, kendisi Hanbeli mezhebinin fakihlerinden olup imam ve faziletli bir hadis âlimiydi. Fıkıh bilgisi hadis bilgisinden daha çok idi. Birçok yararlı eserler yazmıştır. Ebû Bekir el-Acurrî ile İbn Batta’-dan başka âlimler de böyle söylemişlerdir.

 

Yine Subki mezkûr kitabında anlatıyor: Ziyaret babında kelâmlarını naklettiğimiz mezheb sahipleri olan fakihlerin tâbirlerinin çoğu, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin kabrini ziyaret için yapılan seferin müstehab olduğu şeklindedir. Çünkü hacceden kimsenin işini bitirdikten sonra, Medine’yi ziyaret etmesi müstehabtır, demişler. Ziyaret yapmak için de seferin yapılması zaruridir. Musanniflerin zikrettikleri Arabi’nin meşhur hikâyesi, yazdıkları menâsik bahsinde mevcuttur. O hikâyenin bâzı rivayetlerinde Arabi, (ziyareti yaptıktan sonra) devesine binip gitti, denilmektedir.

 

İşte, bu hikâye, Arabi’nin misafir olduğuna delâlet ediyor. İmamlardan bir cemaat bu hikâyeyi Utbi’den rivayet etmişlerdir. Utbi’nin adı, Muhammed b. Ubeydullah’tır. Halkın en fasihi (güzel konuşanı) idi. Âdâb hakkında birçok haber ve rivayetleri bilen bir zât idi Babasından ve Süfyan b. Uyeyne’den hadis rivayet etmiş, Hicrî 228 yılında vefat etmiştir. îbn Asâkir, «Tarih« kitabında, İb-nü’l-Cevzî, «Müsirü’l-Azm» adlı eserinde ve daha başkaları Utbi’ye isnad ile bu hikâyeyi nakletmişlerdir.

[Ebu Hamid bin merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, s.244-246]

Categories: Kabir ziyareti | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Mevlid(ed-Dimeşki)

mevlid suyuti(kapak) mevlid dimeski
İmam Şemseddin ed-Dimeşkî şöyle yazdı:

Ebu Leheb’in cehennem azabı her Pazartesi günü hafifletirler, çünki o Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutladı ve o günlerde kölesi olan Sevbe’yi (radiallahu anh) azad etti. Ebu Leheb’in ebedî kalacağı yer cehennem olmasına rağmen, ve Tebbet sûresi onun hakkında inmesine rağmen, onun azabı her Pazartesi günü hafifletiliyor. Buraya bakınız ve ömrü Peygamberimizi överek geçen bir müminin durumunu düşününüz.

[ Mevridu’s-Sadi Fi Mevlidi’l-Hadi, İmam ed-Dimeşkî ve ayrıca İmam Suyuti’nin Hassanu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 66]

Categories: Mevlid | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Mevlid(Suyuti)

mevlid suyuti(kapak)mevlid suyuti sayfamevlid suyuti sayfadevami

İmam Celaleddin Suyûtî(Rahimuhullah), Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutlamak, neden vefatına üzülmekten önce geldiğini anlatıyor (aynı günde vefat edip, doğmuştur):

Peygamber Efemdimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumu bizim için bir lütuftur, vefatıda bizim için üzücüdür. Şeriat lütuf verildiğinde sevinip Allah’a şükretmemizi emrediyor, belaya da sabredip gizlememizi emrediyor. Bunun için şeriat bize bir çocuğun doğumunda akika kurbanını kesmemizi emrediyor, bu Allah’a şükretmemizin bir işaretidir. Fakat ölümde bir kurban kesme emri yoktur, hatta yas tutmak bile caiz değildir. Bundan dolayı şeriattın emri üzere, bir müslüman Rebiül Evvel ayında, Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumuna sevinmesi lazım.
[Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 54-55]

Categories: Mevlid | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Cariye hadisi itikad bahsinde geçmemektedir!

Her zaman vehhabilerin ortaya attıları ve bozuk itikatlarının temelini oluşturan, onları ehli sünnet dairesinden çıkaran ”istiva” meselesi hakkında birkaç nakli ve akli deliller;
Müşkile Cariye hadisinde gerçekleşiyor: tabi bu hadis i şerifi itikad meselesi olarak gören vehhabiler neden o hadis i şerifin itikad bahsinde değil de ”tesmit ul atıs (hapşıran kişiye denilmesi gereken ‘yerhemuke ALLAH’)” bölümünde zikredildiğini düşünmezler?

وإليكم ما يقول السندي في حاشيته على شرح الحافظ جلال الدين السيوطي على سنن النسائي، في هذا الكتاب الذي هو المجلد الثاني الجزء الثالث من طبعة دار إحياء التراث العربي في الصحيفة ثمانية عشرة يقول الإمام السندي:
قول النبي عليه الصلاة والسلام “أين الله” قيل معناه – في أي جهة يتوجه المتوجهون إلى الله تعالى-.
وقولها في السماء أي في جهة السماء يتوجهون. والمطلوب معرفة أن تعترف بوجوده لا إثبات الجهة لله تعالى.

Size es Sindi’nin, Hafız Celaleddin es Suyuti’nin Suneni Nesai’ye yaptığı şerhin üzerine olan haşiyesini sunuyoruz.(2. Cild, 3. Cüz, Dar ul İhya i Turas il Arabi baskısı, sayfa 18)
İmam es Sindi diyor ki: Peygamber Efendimizin sav: ”ALLAH NEREDEDİR” sözünden maksad ”ALLAH’a yönelenler hangi cihete yönelirler”dir denildi.
Cariyenin ”gökte” sözü ”göğe doğru yönelirler” manasındadır. Cariyeye bu sorunun sorulmasından maksat Allah u Teala’nın varlığını itiraf etmesini öğrenmektir, ALLAH U TEALA’ya bir yön bir cihet sabit kılmak değildir.

سنن النسائي بشرح الحافظ جلال الدين السيوطي/المجلد الثاني/دار إحياء التراث العربي/ بيروت/ لبنان/ الخزء الثالث/ صحيفة:18
الإمام السيوطي يشرح حديث الجارية يقول: فقال لها رسول الله صلى الله عليه وسلم “أين الله” قالت: “في السماء” قال النووي: هذا من أحاديث الصفات وفيه مذهبان:
أحدهما: الإمان من غير خوض في معناه مع اعتقاد أن الله تعالى ليس كمثله شئ وتنزيهه عن سمات المخلوقين
والثاني: تأويله بما يليق به، فمن قال بهذا قال: كان المراد بهذا امتحانها ‘هل هي موحدة تقر بأن الخالق المدبر الفعال هو الله وحده’ وهو الذي إذا دعاه الداعي استقبل السماء كما إذا صلى له المصلي استقبل الكعبة؛ وليس ذلك لأنه منحصر في السماء كما أنه ليس منحصرا في جهة الكعبة بل ذلك لأن السماء قبلة الداعين كما أن الكعبة قبلة المصلين.
Hafız Celaleddin es Suyuti’nin Nesaî şerhi/ 2.cild/ İhya u Turas el Arabi baskısı/ Beyrut/ Lübnan/ 3. Cüz/ sayfa 18
İmam es Suyuti Cariye hadisini açıklıyor, diyor ki: Resulullah sav ona ”Allah nerede” diye sordu. O da ”semada” diye cevap verdi. İmam ı nevevi der: bu sıfat hadislerindendir ve bu hadis i şerifte iki görüş vardır:
1. görüş: manasına dalmadan (Allah u tealaya ‘O’nun benzeri hiçbir şey yok tur” ve yaratılmışların özelliklerinden tenzih ederek) inanmaktır.
2.görüş: Layık olduğu gibi tevil etmektir. Tevil yapılır diyenler derler: ”bu sorunun sorulmasından murad cariyeyi ‘tevhid ehli olup, alemleri yaratan ve idare edenin Allah u Teala olduğunu ikrar edecek midir? diye imtihan etmektir”
O Allah ki; kendisine namaz kılınacağı zaman Kıble’ye yöneldikleri gibi, kendisine dua edileceği zaman da Sema’ya yöneldikleridir. Bu soru Allah u tealanın Kabe yönünde sınırlı olmadığı gibi semaya munhasir (sınırlı) oluğu için de değildir! Bilakis bu soru Kabe; namaz kılanların kıblesi (yönelgesi) olduğu gibi Sema da dua edenlerin kıblesidir (yönelgesidir).

Bu alimlerin cariye hadisi için yaptıkları açıklamadır! İmam es Suyuti ve İmam ı Nevevi Allah u Teala ikisine rahmet eylesin

Categories: Istiva/Itikat, Istiva/tevil | Etiketler: , , , ,

Imam Suyuti(ra) ve akidesi!(istiva)

Hâfız Celâleddîn Süyûtî rahmetullahi teâlâ aleyh diyor ki:

“Allahü teâlâ hareket ve intikâlden [yer değiştirmekden] münezzehdir.” (Şerh üs-Sudur [“Kabir Alemi” ismiyle tercüme edilmiştir], Kahraman Yayınları,s.392; Ayrıca bkz. Mevlânâ Muhammed Fadlurresul, Tashih’ül Mesail, Berekât Yay., İst, 1976, s.143)

Hâfız Celâleddîn Süyûtî diyor ki:-“Fevk [üst] kelimesi de müteşâbih kelimelerdendir. (O kullarının fevkınde فَوْقَ yegâne kudret ve tasarruf sâhibidir) (En’am, 18), (Fevklerinde فَوْقِهِمْ olan Rablerinden korkarlar) (Nahl, 50) meâlindeki âyet-i kerîmelerindeki fevkaniyet, bir cihet [yön] ifade etmeksizin yükseklik ma’nâsındadır. (…biz onların -fevkinde- فَوْقَهُمْ üstünde kâhir kimseleriz) (Araf, 127) meâlindeki âyetdeki Firavn’ın sözüyle, mekân yüksekliği kasdetmediği açıkça ortadadır.- (el-İtkan, Madve Yayınları, c.2, s.20)

[(Rahmân Arş üzerine istivâ etdi) meâlindeki] Tâhâ/5, [ve meâlleri muteber tefsirlerden okunabilecek] Kasas/88, Rahmân/27, Tâhâ/39, Fetih/10, Zümer/67 gibi âyetler Allahü teâlânın sıfatıyla ilgili müteşâbih âyetlerden bazılarıdır. Selef uleması ve ehli hadis dahil, Ehli sünnetin cumhuru bu âyetlere iman eder, murad edilen ma’nâları Allah’a bırakır, bunların zahiri ma’nâlarından Allah’ı tenzih ederek tefsirinden kaçınır.”(el-İtkan,Madve Yayınları,c.2, s.15)

Categories: Istiva/Itikat, Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , ,

Dirilerin Amelleri Ölülere Arzedîlir!!

İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi kitabindan:

îmam Ahmed, Hakim-i Tirraizi «Nevadirül-Usûl»de, ve ibn-i Mende Enes (Radıyallahû anh) ‘dan rivayet ettiklerine göre Resûlul-lah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Amelleriniz, ölü, akraba ve yakınlarınıza arz edilir. Ameliniz ha­yırlı ise, müjdelenirler. Değilse, «Yâ Rabbi, bize hidâyet verdiğin gi­bi, hidayet vermeden onları öldürme» derler.

Tayalis, «Müsned»inde Câbir bin Abdullah’dan rivayet ettiği­ne göre, Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve. Sellem) şöyle buyurmuş­tur:
Amelleriniz, kabirdeki, akraba ve yakınlarınıza arz edilir. Ame­liniz hayırlı ise onunla müjdelenirler. Değilse, «Yâ Rabbi ibadet ve tâatin için onlara şuur ver» derler.

îbn-i Mübarek, ibn-i Ebi Dünya, Ebû Eyyûb (Radıyallahû anh)’-dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
Amelleriniz ölülerinize arzedilir. Güzelse, sevinir ve müjdelenir­ler, kötü ise «Yâ Rabbi geri çevir» derler.

Ibn-i Ebi Şeybe «Musannef»de Hâkim-i Tirmizi ve ibn-i Ebi Dünya İbrahim bin Meysere’den rivayet ettiklerine göre, şöyle nak-letmiştir:
Ebû Eyyûb (el-Ensari) (Radıyallahû anh) İstanbul’a savaşa çık­tı. Çok kıssa anlatan bir adamın yanmdan geçti. Adam şöyle di­yordu :
«Kulun gündüzleyin erken yaptığı ameller, akşamleyin, kabir­deki tanıdıklarına arzedilir. Akşama doğru yaptığı ameller, sabah­leyin kabirdeki tanıdıklarına arzedilir.
Ebû Eyyûb:
«Ne diyorsun?» dedi.
Kıssacı î
«O, dediğim gibidir.»
. Ebû Eyyûb: «Yâ Rabbi, Ubâde bin Sâmit ve Sa’d bin Ubâde’nin yanında
ayıbımı açığa çıkartma.» dedi. \
Kıssacı:
«Allah, kişinin ayhını örtüp en iyi ameliyle onu övmeden onu yanma almaz» dedi.

Hâkim-i Tirmizi, «Nevâdir»de Abdulgafûr bin Abdulaziz’deö, babasından, dedesinden, rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallalla-hû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur
Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allah’a arz edilir. Cuma günü de peygamberlere, anne ve babalara arzedilir. Onun hasena-tiyle sevinirler. Yüzleri aklaşir, parlar. Öyle ise Allah’dan korkunuz, ölülerinize eziyet vermeyiniz

Hakim-i Tirmizi ve ibn-i Ebi Dünya, «Rüyalar» kitabında Bey-haki «Şuâb-ı îmanda» Numan bin Beşir (Radıyallahû anh) ‘dan o da Resûlullah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem)’den şöyle işittiğini rivayet etmişler:
«Kabirlerdeki kardeşleriniz için Allah’dan sakınınız, çünkü amel­leriniz, onlara arzedilir.»

îbn-i Ebi Dünya, Isbehâni «Tergibde; Ebû Hüreyre (Radıyal-lahû anh) ‘dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aley­hi vo Sellenı) :
«Ölülerinizi, kötü amellerinizle utandırmayın. Çünkü amelleri­niz kabirdeki dostlarınıza gösterilir.»

İbn-i Ebi Dünya, ibn-i Mende ve ibn-i Asâkir… Muhammed bin Abdullah’dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
Ubbâd el-Havas, İbrahim bin Salih el-Hâşemi’nin Filistin va­lisi iken yanma gitti. İbrahim «Bana va’z et» dedi. Ubbâd dedi ki:
«Sen Resûlullah’ın akrabasısm. İşittiğime göre, dirilerin amel­leri, ölmüş akrabalarına arz edilir. Bakalım seninkinden, Resûlullah’a ne arz edilecek.»

İbn-i Ebi Dünya, Ebû Derda (Radıyallahû arihVdan rivayet et­tiğine göre şöyle diyormuş :
«Yâ Rabbi, dayım Abdullah bin Revâha ile karşılaştığımda ba­na kızmasından sana sığınıyorum.»
(Abdullah bin Revana daha önce ölmüştü.)
îbn-î el-Mübarek, İsbehâni, Ebû Derdâ (Radıyallahû anh)’dan p-ivâyet ettiklerine göre:
«Amelleriniz ölülerinize arz edilir. Onunla ya sevinirler ya bo­zulurlar… Yâ Rabbi Abdullah bin Re vahaya eziyet yerecek bir iş yapmaktan sana sığınırım» derdi.

Yine ibn-el-Mübarek, Osman bin Abdullah bin Evs’ten rivayet ettiğine göre Said bin Cübeyr şöyle demiştir:
«Kardeşim Amr bin Evs’in kızı, Osmanın hanımıydı. Abdullah
bin Evs yanma girmek için izin istedi. İzin verdi. Yanına girdi, «ko­can sana nasıl davranıyor» diye sordu.
«İyilik yapabildiği kadar iyidir» dedi.
Abdullah:
«Oğlum Osman! Hanımına iyi davran. Çünkü ona iyilil yaparsan mutlaka Amr bin Evs’e gider.» dedi. Osman dedi ki: «Ben dirilerin haberi ölülere gider mi?» diye sordum.
O:
«Evet, dostu olan herkesin akrabalarının haberi ona ulaşır. İyi haber verilse, sevinir, ferahlanır, tebrik edilir. Haber kötü ise da­rılır, üzülür. Öyle ki, onlar, yeni ölmüş adamı hayatta sanıp ne ya­pıyor diye sorarlar. «O öldü, size gelmedi mi?» denilince. Onlar:
«Hayır, demek sığınağı olan Cehenneme gitti» derler.

lbn~i Ebi Dünya, Ebû Bekir bin Ayyaş tarikiyle Esed kabilesfl.-den olan bir kabir kazıcısından rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir
Bir gece kabristanda idim. Birden kabrin birinden; «Yâ Abdullah!» diye bir ses geldi. Öbür kabirden; «Ne istiyorsun ya Câbir» dedi. Câbir dedi ki:
«Yarın anam bize gelecek. Fakat ne yazık ki bize kavuşamaya­cak. Babam ona kızmış, namazını kılmamak için yemin etmiş.
Sabahleyin bir adam geldi, onlardan ses işittiğim, «Şu iki ka­bir arasında bana bir kabir kaz» dedi. Ben «bunun ismi Câbir, di­ğerinin de Abdullahdır, dedim, akşamleyin işittiğimi ona anlattım. Meğer ki, o adam, Cabir’in babasıymış, Bana «evet hanımını öldü, fakat ben namazmı kılmamak için yemin ettim. Madem Cabir Öyle demiş, kefaretimi ödeyip namazını kılacağım» dedi.

Ebû Nuaym, ibn-i Mesud’dan rivayet ettiğine göre şöyle de­miştir :
«Babanın dost olduğuyla, sen de dost ol. Çünkü kabirde, Ölüye yapılan iyilik ve alaka ancak onun dünyada kalan dostlarına iyilik yapmak ve ilişki kesmemekle olur.»

îbn-i Hibban, îbn-i Ömer (Radıyallahû anhî’dan rivayet ettiği­ne göre Resûlullah Efendimiz (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«Babasını kabirde ziyaret etmek isteyen kimse, babasının sağ» kalan kardeş ve dostlarını ziyaret etsin.»

Ebû Davud ve îbn-i Hibban, Ebû Esved es-Saidi’den şöyle riva­yet etmişlerdir:
Resûlullah Efendimizin yanına bir adam geldi ve:
«Ebeveynimin ölümünden sötıra, onlara yapabileceğim bir iyilik kaldı mı?» diye sordu.
Resûlullah Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) :
«Evet» dedi. Yapılacak dört şeyin kaldı. Onlara duâ etmek, on­ların sağken verdikleri sözlerini gerçekleştirmek, onların dostlarına ikramda bulunmak ve onlar tarafmdan olan akrabalarla ilgiyi kesmemektir.

Categories: Ölüye amellerin hediye ve arz edilmesi, Kabir ve ruh | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.