Posts Tagged With: imam Razi

Allahu Teâla diğer cisimler gibi olmayan bir cisimdir?

Bu konuda da verilecek en güzel cevaplardan bir tanesi de Şii asıllı olan El-Cevalikî’nin iddialarına karşı verilen cevaplardır. İmam Kurtubî (rahimehullah) Nur Suresi 35. Ayet-i kerimesinin tefsirinde şöyle buyuruyor:

“Medih etme babından Allah u Teâlâ’nın nuru vardır denilebilir. Çünkü Allah u Teâlâ bütün eşyaları yarattı ve onları aydınık veren de O’dur. Nur O’nunla başladı ve O’ndan sudur etti. Zalimlerin dediği gibi Allah u Teâlâ idrak ettiğimiz nurlardan değildir. Bunlardan yücedir (munezzehtir). Muhakkak ki Hişam el-Cevalikî ve mücessimlerden bir taife şöyle dedi: O; nurdur diğer nurlara benzemez, cisimdir diğer cisimlere benzemez. Bu tür sözlerin hepsi, yerinde yani ilmî kelamda beyan edildiği üzere hem aklen hem de naklen Allah u Teâlâ hakkında muhaldır (imkansızdır).”

İmam ı Kurtubî (rahimehullah) beyanatına devam eder ve bu sözleri söylemekle kendi kendilerine mutenakız (çelişkili) olduklarını da açıklar.
“Sonra onların sözleri birbiriyle çelişkilidir. Onlar, cisim ve nurdur dediklerinde cisim ve nurun hakikati ile hükmettiler. Nurlar gibi değil ve cisimler gibi değil derken de ispatladıklarını nefyettiler. Bu sözlerin tahkiki kelam ilminde daha geniş açıklanmıştır. Onları bu denli sapkınlıklara sürükleyen nasların zahirlerine göre gitmeleridir.”

Mucessimlerin ortak özelliği
1. Mücessimlere göre, Allah u Teâlâ’nın bir hacmi vardır. Onlara göre, Allah u Teâlâ’nın bir uzunluğu, derinliği ve yüksekliği vardır. Bu yaptığımız tarif aslında cismin tarifidir. Bütün mücessimler Allah u Teâlâ’ya cisim ismini kullanırlar.
2. Mücessimlere göre, Allah u Teâlâ beş duyu organlarla hissedilebilir. Aynı şekilde Allah u Teâlâ’ya dokunulabilir (bir yere değebilir). Çünkü, onlara göre haşa Allah bir cisimdir ve O’nun hissettiği gibi mahluk olan cisimler de O’nu hissedebilir.
3. Mücessimlere göre Allah u Teâlâ, Arş ile temas halindedir yani Arş’a değiyor. Bu düşünce belli bir mücessim taifeye aittir. Bu görüş ibn teymiyye tarafından bizzat öngörülmüştür. Fakat bazı mücessim gruplara göre ise haşa Allah u Teâlâ, Arş’ın üstündedir ama Arş’a temas edip değmiyor.

Bu konuda İbn Teymiyye de var diyebileceğimiz her şey ya cisimdir ya da sıfattır der. Allah u Teâlâ da vardır ve İbn Teymiyye bu sözünü umumi bir şekilde söyler. Yani Allah u Teâlâ hakkında da hiçbir tenzihe girmeden dile getirir. Allah u Teâlaâ’nın sıfat olmadığını kabul etmeyen hiçbir akıl sahibi yoktur. Netice olarak, ibn teymiyye’ye göre Allah u Teâlâ haşa cisimdir. Bu konudaki sözü şöyledir:
“Hiçbir varlık yoktur ki illa ya cisimdir ya da sıfattır.” (Beyanu Telbis-il Cehmiyye 1/9)
Bu sözü de İmam ı Ahmed’e isnad ediyor!
İbn Teymiyye’nin Yanında Varlığın Hakikati Nedir?
Varlıktan kastımız kadim ve ya hadis olan varlıktır. Biz kesin olarak biliyoruz ki var olan ve 5 duyu organımızla hissettiğimiz bütün varlıklar cisimdir. Peki, cisim olmayan bir varlığı düşünebilir miyiz? Cisim olmayan bir varlık var mıdır?

İbn Teymiyye, bu sözü ile hem Halik hem de mahluku umumen varlık olarak kastediyor. Sonra bu genelleyerek kullandığı ibaresinin manasını geniş bir şekilde kendisi açıklamıştır.
Şöyle açıklıyor:
“Bilindiği üzere Allah’ın cisim olmadığı, fıtratın bedaheten (yani düşünmeden) ve ya fıtrattan gelen herhangi yakın bir ön bilgi ile ve ya da fıtratta açık olan mukaddimelerle anlaşılabilecek bir şey değildir. Bilakis, Allah’ın cisim olmadığını bildiren mukaddimeler çok derin ve kapalıdır. Allah’ın cisim olmadığını bildiren mukaddimeler beyyin (açık) olan mukaddimeler değildir ve akıl sahiplerinin hepsi tarafından da ittifaken kabul görmemiştir. (Yani bazıları bu mukaddimeleri yetersiz görüp Allah’ın cisim olmadığını kabul etmeyebilir). Her akıl sahibi taife; hasımlarının, Allah’ın cisim olmadığına dair getirdikleri mukaddimeleri, düşünüldüğü zaman daruri bir şekilde fasid olduğunu beyan ediyorlar ve taklid etmeyi de terkediyorlar. 
Bununla beraber kelam ehlinden birçok taife bütün bunları kötüler ve derler ki: Muhakkak ki kati deliller bu görüşün zıttını söylüyor. Kendi başına kaim olan bir varlık ancak ve ancak CİSİMDİR. Cisim olmayan bir varlık da kesinlikle YOKTUR. Bilinen odur ki bu görüşün doğru olması akla ve fıtrata birinci görüşten daha yakındır.” İbn Teymiyye’nin sözü bitti.
(Beyanu Telbis-il Cehmiyye/2.cild/93-94.sayfa)

Dikkat!
İlk başta beyan edeceğimiz konu İbn Teymiyye her sözünde kelam ehlini zem ederken ve onlara çirkin vasıflar isnad ederken burada onlardan gelen sözü direk kabul eder. Aslında felsefecilerin sözüdür ve bunu kelam ehline nisbet eder.
Bundan sonra da sözün tahliline gelelim:
Netice olarak burada iki görüşü bir araya getirip kıyaslıyor ve kendisi de 2. görüşü tercih ediyor:
1. Görüş: Allah azze ve celle cisim değildir diyenlerin görüşü.
2. Görüş: Allah’ın cisim olması, olmazsa olmazdır (yani vacibtir) diyenlerin görüşü. Çünkü, bu görüşün sahibi olduğunu iddia ettiği bazı kelam ehline göre, her var olan illa ki cisim olmak zorundadır. Cisim olmayan da kesinlikle var değildir (yoktur). Allah da vardır, var olmanın en büyük delili yaptığı fiiliyatlarıdır. O zaman Allah da onlara göre haşa cisimdir.
Sizin de gördüğünüz gibi İbn Teymiyye ikinci görüşü destekliyor ve o görüşün akıl ve fıtrata daha yakın olduğunu söylüyor.

Bununla da kalmayıp bu desteklediği manayı tekid etmek için de şunları söylüyor:
Bu söz, Nefiy (yani Allah u Teâlâ’yı cisim olarak kabul etmeyen) ve İspat (Allah u Teâlâ’yı cisim olarak kabul eden) ehlinden olan akıl sahiplerinin üzerinde ittifak ettiği sözdür. Vehm ve hayalin mevcut olan bir varlığı tasavvur etmesinin ancak ve ancak o varlığın bir mekânda olmasına bağlamışlardır. Vehm ve hayaller hiçbir varlığı tasavvur edemez ancak o varlık bir mutehayyiz (mekân edinen) ve ya mutehayyize kaim olmalıdır. Mutehayyiz cisimdir, kaimun bil mutehayyiz ise sıfattır. ((Yani var olan her şey ya cisimdir ya da sıfattır))
Müsbite (cisimdir diyenler) dedi ki: Bu (cisim olduğu), aklî ve şerî delillerle de bilinen bir hakikattir. Bilakis, darureten bilinir. (yani düşünmeden de bilinebilecek kadar basit bir mevzudur.)
Nefiy ehli (cisim değildir diyenler) dedi ki: Az biraz ince düşünüldüğünde bu kaidenin batıl olduğu anlaşılır.
Her iki grubun da ittifak ettiği konu vehm ve hayal musbitenin sözünü kabul eder ((yani tasavvur edeceği şey ya mutehayyizdir ya da kaimun bil mutehayyizdir)). Senin söylediğin gibi onlar, Allah’ı parça ve bölümlerden oluşmuş olarak inanıyorlar ve sen onlara mücessim diyorsun. (bu sözü de Allah u Teâlâ’yı cisim olarak kabul etmeyen İmam ı Razi’ye karşı hitapla söyler)”

Bu ibareler İbn Teymiyye’den apaçık iddialardır ki, İbn Teymiyye mutlak olarak hiçbir şey var olmaz ancak varsa o zaman cisimdir demektedir. Bununla da kalmayıp açık açık ALLAH U TEÂLÂ’DAN bahsediyor ve diyor ki: akıl, şeriat ve darurat Allah’ın cisim olmasının vacip olduğunu apaçık ortaya koyuyor.

Hakikaten İbn Teymiyye Allah u Teâlâ’ya cesimun mucessem olarak inanıyor. Yani ona göre Allah u Teâlâ 3 boyutlu olan; uzunluk, genişlik ve derinliği olan bir cisimdir. (TUL, UMK, ARD)
Ona göre “La yucedu mevcudun illa en yekune cismen”. Var olan her şey ancak ve ancak CİSİMDİR. Allah u Teâlâ da vardır ve varlıklardandır!!!

Apaçık bir şekilde luzuma dayanarak cismin gereklerinden, olmazsa olmazlarından olan mekân edinmek vasfını da ispatlamış olur. Cisim olduğu ispatlanan her şeyde makân edinmek vardır diyor. Allah u Teâlâ da ona göre bu cisimler arasındadır ve nihayetinde ona göre haşa Allah u Teâlâ bir mekândadır.

İşte, İbn Teymiyye birçok kitabında ısrarla hiçbir varlık yoktur ki illa ya cisimdir ya da cisimlerle kaimdir (yani sıfattır). Bu sözü umumi bir şekilde hem Halik hem de mahluka itlak etmektedir.

Categories: Ibn Teymiyye, Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Kur’an ayetler ve hadislerin zahiri manalarının tevil edilmesi gerektiği

Ilk olarak Kur’ an-ı Kerim’ e gelince; onunla ilgili açıklamalarda çeşitli vecihler vardır:

Birincisi: Kur’ an’ da Allah hakkında yüz, göz, tek bir yan, eller, tek bir baldır gibi ifadeler geçmektedir. Eğer biz Kur’an’daki lafızların zahirlerini alırsak, bir yüzü olan, o yüz üzerinde bir çok göz bulunan, tek bir tarafı olan o taraf üzerinde de çok eller bulunan ve tek bir baldırı olan bir şahsı ispat etmemiz gerekir ki bizler, bu dünyada dahi tahayyül ettiğimiz bu şahıstan daha çirkin suretli birisini düşünemeyiz ve akıllı hiçbir insanın Rabbinin ve bu sıfatlarla vasıflanınasına razı olacağına da inanmıyoruz.

İkincisi: Kur’an’da ‘0, göklerin ve yerin nurudur’ ifadesi geçmektedir. Akıllı her insan açık ve net bir şekilde bilir ki alemin İlah’ı duvarlar üzerinde yayılan ışık değildir. O  nur, Güneşten, Aydan ve ateşten yayılan nur (ışık) da değildir. O halde her birimize düşen “Allah göklerin ve yerin nurudur.”  ayetini tefsir etmemizdedir. Şöyle ki Allah göklerin ve yerin aydınlahcısıdır, nurlandırıcısıdır. O, semavat ve yer ehlinin yol göstericisidir. Ya da O, gökleri ve yeri ıslah edenidir, düzene koyanıdır. İşte bütün bunlar yukarıdaki ayetin tevildir.

Üçüncüsü: Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet vardır.” Malumdur ki, demirin kendisi, hacmi gökten yere inmemiştir. Başka bir ayette de Allah şöyle buyuruyor: ” … Ve sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekizer çift indirdi.” Malumdur ki hayvanlar gökten yere inmemiştir.

Dördüncüsü: Allah’ın Kur’an-ı Kerim’deki “Nerde olursanız o sizinle beraberdir”, “Biz ona şah damarından daha yakınız”5ve “Üç kişinin gizili konuştuğu yerde mutlaka dördüncüsü odur” sözleridir. Akıllı her insan bilir ki bu ayetlerde geçen birliktelik ve yakınlıktan murat, ilim yakınlığı (onların bütün durumlarını bilmek) ve llahi kudrettir.

Beşincisi: Allah Teala’run Kur’an-ı Kerim’de ki “Allah’a secde et ve yaklaş” sözü. Bu yaklaşma, ancak itaat ve kullukla olur. ‘(ön bakımından yaklaşmaya gelince, zaruri olarak bilinir ki secde etmekle bu (maddi) yaklaşma hasıl olmaz.

Alhncısı: Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de ki ” …Nereye dönerseniz orası Allah’a çıkar” sözü ve ” … Biz ona sizden daha yakınız Lakin siz görmüyorsunuz”  sözü.

Yedincisi: Allah Teala şöyle buyuruyor: “Allah’a güzel bir borç verecek yok mu?”Şüphe yok ki bu ayetin de tevil edilmesi gerekir.

Sekizincisi: Allah’ın Kur’ an-ı Kerim’ deki “Allah onlara, binalarına temelinden geldi.”Ayette “geldi” den maksat sarstı, anlamındadır. Bu ayetin de tevil edilmesi gerekir

Dokuzuncusu: Allah Hz. Musa ve Hz. Harun’a hitaben şöyle buyuruyor: ” Ben sizinle beraberim. Işitir ve görürüm.” Bu beraberlik onlan koruma durumlannı bilme ve onlara merhamet etme anlamındadır. Her akıllı insan, bütün bu ayetler ve benzerlerinin tevil edilmesi gerektiğini kabullenmek durumundadır.

Hadislere gelince; bu türden olan hadisler de hayli fazladır:

Birincisi: Rasulullah (s.a.v.)’ın Allah Sübhanehu ve Taaladan hikaye ettiği “Hastalandım beni ziyaret etmedin, senden yemek istedim bana yemek vermedin, senden su istedim bana su vermedin”  rivayeti. Akıllı kişi, bu ifadelerdeki maksadın sadece temsili bir anlatım olduğundan asla şüphe etmez.

Ikincisi: Rasulullah (s.a.v.)’ın Rabbinden hikaye ettiği “Bana yürüyerek gelene ben koşarak gelirim” sözü. Yine hiçbir akıllı kimse bu rivayetteki muradın temsil ve tasvir olduğundan şüphe etmez.

Üçüncüsü: Imam Gazall (r.a.), Ahmet b. Hanbel’in aşağıdaki üç hadis hakkında tevili kabul ettiğini nakletmiştir.
1 . Hz. Peygamber (s.a.v.)’in: “Haceru’l Esved Allah’ın yeryüzündeki
sağ yanıdır” sözü.
2. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in: “Ben sağ yönden Rahmanın nefesini
göriiyorum/hissediyorum” sözü.
3. Rasulullah (s.a.v.)’ın Allah Azze ve Celle’den hikaye ettiği:
“Ben, beni zikredenin yanında oturmaktayım” sözü.

Dördüncüsü: Rivayet edilir ki Mu’tezlle mezhebi Kur’an’ın mahluk olduğu konusunda Hz. Peygamber (s.a.v.)’ den rivayet edilen ” Bakara ve Al-i Imran sureleri kıyamet gününde sanki iki bulut gibi gelirler” hadisine tutundular. Bu hadise dayanarak Kur’an’ın mahluk olduğunu iddia ettiler. Ahmet b. Hanbel bu hadis hakkında şöyle der: “Yani okuyanın sevabı gelir.” Açıkça bu hadisin tevil edilmesine ihtiyaç vardır.

Beşincisi: Hz. Peygamber’in (s.a.v.)’in “Sıla-i rahim, Rakmanın her iki yanına bağlıdır. Allah Sübhanehu Teala şöyle söyler: ‘Sana ulaşana ben de ulaşırım”‘ sözü. Bu hadisin de tevil edilmesi gereklidir.

Altıncısı: Hz. Peygamber’in şu sözü: “Mescitler cildin ateşten uzaklaştığı gibi tükiirükten uzaklaşırlar.” Bu hadisin de tevil edilmesi gerekir.

Yedincisi: Hz. Peygamber şöyle dedi: “Mü’minin kalbi Rahmanın iki parmağı arasındadır.”Bu hadisin de tevil edilmesi gerekir. Çünkü bizler zorunlu olarak biliriz ki göğsümüzde, kalplerimizi tutan iki parmak yoktur.

Sekizincisi: Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Rabbinden hikaye ettiği şu söz: “Biz kalpleri kırılmışların yanındayız.”Buradaki beraberlik, yanında olma ancak merhamet etmektir.

Yine Hz. Peygamber (s.a.v.) evliyanın sıfatları konusunda Allah’tan hikaye ederek şöyle der: “Ondan hoşlandığım zaman onun işiten kulağı gören gözü olurum .. . ” Zaruretle bilinmektedir ki kendisiyle eşyanın görüldüğü görme gücü, Allah sühnanehu Teala’nın kendisi değildir.

Dokuzuncusu: Hz. Peygamber Allah Teala’dan hikaye ederek şöyle buyuruyor: “Kibriya (ululuk) benim Cübbem, azamet
ise peştemalimdir.”Akıllı olan, Allah için abayı ve peştemali kabul etmez.

Onuncusu: Rasulullah Ubeyy b. Ka’b’a şöyle dedi: “Ey Ebu Münzir: Allah’ın kitabında hangi ayet daha büyüktür? Rasulullah (s.a.v.) bu soruyu iki defa tekrarladı. Üçüncüsünde ise Ebu Münzir: “Ayete’l-Kursi” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) elini onun göğsüne koydu ve ona “isabet ettin” dedi. “Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yernin ederim ki onun ( Ayetel Karsi) bir dili vardır, arşın yanında Allah Teala’yı takdis eder.”25
Bu hadisin de tevil edilmesi gerekir. Sonuç olarak bütün bu zikrettiğimiz rivayetler göstermektedir ki gerektiğinde tevil etmek her akıllı
kimse için zorunlu bir durumdur. Bununla beraber Kelamcılar derler ki: Allah Teala’nın yönden ve cisim olmaktan münezzeh olduğu delille sabit olunca, eleştirme sebebi olmaması için Kur’ an’ da ve Hadislerde geçen bu lafızları sahih olan bir anlam üzerine hamletmemiz gerekir. Mukaddime olarak sunulan söz burada sona erdi.
Başarı Allah’ tandır.

[Fahreddin er-Razi, esâsu’t-takdîs fî ilmi’l-kelâm, s. 101-105 ]

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

“O’nun vech’inden başka her şey helak olacaktır”(Kasas, 28/88).

“O’nun vech’inden başka her şey helak olacaktır”(Kasas, 28/88).

Bu ayet-i kerimenin zahir manası, arşın, bütün mekan ve cihetlerin ve bunların içinde olan varlıkla­rın fena bulacağı ve yok olacağını gerektirir. O zaman Allah Teala ise mekan ve cihetten münezzeh olduğu için baki ka­lacaktır. Ayetin manası bu olduğuna göre, Allah Teala’nın şu anda bir cihette olması mümteni’dir. Aksi takdirde, cihet fe­na bulduğu zaman, O’nun zatının da bir değişim geçirmesi
lazım gelir.

[Fahreddin er-Razi ,Esasu’t-takdis fi ilmi’l-kelam,s.54]

Categories: Istiva/tevil | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Alimlerin sufiler hakkındaki sözleri…

Ibn Kayyim el-Cevziye Medaric el-salikin’de, ve Ibn el-Cevzi Sıfat el-safva’sının “Ebu Haşim el-Zahid” başlıklı bölümünde, Sufyan el-Sevri’nin şöyle dediğini nakleder:

“Eğer Ebu Haşim el-Sufi olmasaydı, kişilikteki ikiyüzlülüğün en ince biçiminin varlığını asla idrak edemezdim…İlim öğrenmiş sufi, en iyi insanlar arasındadır.”
[Ibn Kayyim, Medaric el-salikin; Ibn el-Cevzi, Sifat al-safva ( Beyrut : dar el-kutub el-`ilmiye, 1403/1989].

El-Cuneyd’in hocası, el-Haris el-Muhasibi bir sufi idi. `Abd el-Kahir el-Bağdadi, Tac el-Din el-Subki, ve Cemal el-Din el-Isnevi,  tekrar tekrar “Aramızdan mutakallim (ilahiyatçı), fakih (hukukçu), sufi olanlar  El-Harith ibn Asad al-Muhasibi’nin kelam, fıkh, ve hadis kitaplarına dayanır(güveir, gönül ferahlığı bulur).” söyleminde bulunmuştur
[‘Abd el-Kahir el-Bağdadi, Kitab Usul el-Din p. 308-309; Tac el-Din Subki, Tabakat el-şafi`iye 2:275; Cemal el-Din el-Isnevi, Tabakat el-Şafi`iye 1:(#9)26-27].
El-Cuneyd el-Bagğdadi, dedi ki: ”Sufi, Peygamber(itteba’a tarik el-Mustafa)’nın yolunu izlemiş, hayatını ibadete adayarak ve zevklere dayanarak (kulluğun zevklerinden) bedensel zorluklara katlanmış,  ve  dünyaya dair ne varsa geride bırakmış, saflığın üzerine yün giyendir.”
[`Afif el-Din Ebu Muhammed `Abd Allah Ibn As`ad el-Yafi`i (d. 768), Naşr el-mahasin el-ğaliya fi fadl maşayih el-sufiyye ( Beyrut : Dar Sedir, 1975].

İmam Ebu Mansur `Abd el-Kahir el-Bağdadi dedi ki:

“Şunu biliniz ki Ehl el-Sunnet vel-Cema`at, 8 grup (insana) ayrılmıştır… 6. grup, dünyadan elini eteğini çekmiş sufilerdir ( el-zuhhad el-sufiyye), olayları(nesneleri) olduğu gibi görmüş ve bu nedenle uzak duran, deneyimleyerek öğrenmiş ve bu nedenle gerçekten önemseyen, Allah’ın takdirini(paylaştırmasın) kabul etmiş ve erişebilecekleri şeylerden razı olmuşlardır. Dinleri birliğin beyanı ve  teşbihin reddidir. Okulları(öğretileri) meseleleri Allah’a havale etme, O’na güvenme, O’nun emrine itaat etme, O’ndan gelenden hoşnutluk ve O’na olan tüm itirazlardan uzak durmaktır. “Böylesi Allah’tan armağandır, onu dilediğine lütfeder ve Allah’ın cömertliği sınırsızdır”.
[`Abd el-Kahir el-Bağdadi, el-Fark beyn al-firak ( Beyrut : dar el-kutub el-`ilmiyye, n.d.) 242-243].

Imam Fahr el-Din Razi şunları yazdı: “Sufilerin söylediklerinin özeti şudur ki, Allah’ın ilmine giden yol kendini arındırma ve maddesel bağlılıklardan el ayak çekmedir, ve bu mükemmel bir yoldur…Sufiler derin düşünce(tefekkür) ve benliğin maddsel tuzaklarla ilişiğinin kesilmesi ile çalışan bir halktır. İçsel benliklerinin tüm işlerinde ve davranışlarında sadece Allah’ın zikri ile meşgul olması için çabalarlar, ve Allah’a olan tutumlarının mükemmelliği ile tanımlanırlar. Doğrusu bunlar,tüm insan cemaatlerinin en iyileridir.”
[(Fahr el-Din el-Razi, I`tikadat firak el-muslimin s. 72-73].

Ehli Sünnetin mezheb imamlarından Muhammed bin İdris Eş Şafi (150–204 h/767–820 m) şiirlerinin birinde şöyle diyor:

فقيهاً وصُوفياً فكُنْ ليسَ واحداً * فإِنِّي – وحَقِّ الله – إِياكَ أنصَحُ
فذلكَ قاسٍ , لمْ يذقْ قلْبُهُ تُقىً * وهذا جَهُولٌ , كيفَ ذو الجهْلِ يصلُح ؟

“(Ayni zamanda) Sufi ve fakih ol! (sadece bunlardan) biri olma!
Hakikaten ben Allah için sana nasihat ediyorum
(Fakih olub, sufi olmayanın) kalbi katıdır, kalbi takvani tatmamişdir!
(Sufi olub, fakih olmayan) Çok cahildir! Cahil nasil salah üzre olur?

[Muhammed bin İdris Eş Şafi: El Cevherun Nefis fi Şiril İmam Muhammed bin İdris:Sayfa 46
Kahire: Mektebetu İbn Sina Yayinevi ]

Imam Ahmed bin Hanbel :

Muhammed ibn Ahmed el-Saffarini el-Hanbeli (d. 1188) Ğiza’ el-elbab li-şerh manzumat el-adab’ında Ibrahim ibn `Abd Allah el-Kalanasi’den Imam Ahmed’in Sufiler hakkındaki şu sözlerini nakleder: “Ben onlardan daha iyi insanlar bilmiyorum.” (el-Saffarini, Ğiza’ el-elbab li-şerh manzumat el-adab
(Kahire: Matba`at en-Nece, 1324/1906) 1:120).

el-Kasım ibn `Osman el-Cu`i :

el-Kasım ibn `Osman el-Cu`i Sufyan ibn `Uyeyne’den hadis aldı. Ez-Zehebi Siyar a`lem en-nubala’da onun hakkında şöyle yazar: “el-`Abdi, Kasım el-Cu`i olarak tanınır: Imam, örnek, evliya, Muhaddis… Sufilerin şeyhi ve Ahmed ibn el-Havari’nin arkadaşı.” [#506] (el-imam el-Kudva el-veli el-muhaddis Ebu `Abd el-Malik el-Kasım ibn ‘Osman el-`Abdi el-Dimeşki, Şeyh es-sufiyye ve rafik Ahmed ibn al-Havari,’urife bi al-Cu’i).

Imam Nevevi:

Şeyh el-Islam Imam Muhyiddin Yahya ibn Şeref el-Nevevi el-Makasid fi el tevhid ve el-`ibadet ve usul el-tasavvuf (“Birlik”ten  kasıtlar, ibadet ve kendini arındırmanın temelleri) başlıklı kısa tezinde şöyle yazar: Sufilerin yolunun belirteçleri 5’tir:

“insan içerisinde ve yalnızken Allah’ın varlığını kalbinde tutmakkonuşmasında ve davranışlarında Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine uymak; insanlardan ve onlardan istemekten kaçınmak; az da olsa Allah’ın verdiğine kanaat etmek; her zaman meseleleri Allah’a bırakmak.” (El-Makasid: Imam Nevevi’nin İslam kitapçığı (Evanston: Sunnet Kitapları, 1994) s. 85-86).

Imam ayrıca Tasavvuf üzerine bir kitap yazmaya başladı, ama maalesef tamamlayamadan öldü. Kitabın başlığı: Bustan el-`arifin fi el-zuhd ve el-tasavvuf (sofilik ve kendini arındırmadaki ruhaniyetin bahçesi).(bkz. el-Nevevi, Bustan el-`arifin (Beyrut: dar el-kitab el-`arabi,1405/1985). ayrıca bkz: el-Mecmu: şerh el-Muhazzab. 20 vols. Kahire n.d. Reprint. Medine: el-Maktaba es-Selefiyye, n.d., 1.1718.

devamı   https://islamkalesi.wordpress.com/2013/03/07/alimlerin-sufiler-hakkindaki-sozleri-1/ 

Categories: Tasavvuf | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da Blog Oluşturun.