Posts Tagged With: hanefi

EBÛ HANÎFE’NİN ARKADAŞLARINDAN VE MEZHEBİNDEN BAZI BÜYÜK HAFIZ VE HADİSÇİLER

 

Hanefi Fıkhı’nın Esasları: Ebu Hanife’nin arkadaşlarından ve Hadisçiler

 

EBÛ HANÎFE’NİN ARKADAŞLARINDAN VE MEZHEBİNDEN BAZI BÜYÜK HAFIZ VE HADİSÇİLER

1 — İmam Züfer b. el-Hüzeyl el-Basrî (Ö. 158): İbn Hibban «es-Sikât» adlı eserinde hıfzının sağlamlığından bahsetmektedir. Ebû Hanîfe’nin seçkin arkadaşlarındandır. (45)

2 — Hafız İbrahim b. Tahmân el-Herevî (Ö. 163): Hal tercümesi «Tabakatü’l-Huffaz»da verilmiştir. Çok sahih hadis biliyordu.

3 — İmam el-Leys b. Sa’d (Ö. 175): Bir çok alim onu Hanefî saymış. Kadı Zekeriyya el-Ensârî «Şerhu’l-Buhârî»de onun Hanefî olduğunu kesinlikle belirtmiştir. İbn Ebi’l-Avvam, el-Leys’den Mekke’de Ebû Hanîfenin meclisine katıldığını senediyle nakletmiştir. Ebû Hanîfenin meclisine şöyle bir mesele getirilir:

Birisi, oğlunu bir çok masraf ederek evlendirmekte, oğlu ise karısını boşamaktadır. Ona cariye satın almakta, fakat o, bunu da azad etmektedir. Ne yapması gerektiğini Ebû Hanîfe’ye sorar. Ebû Hanîfe kendisine bir cariye satın almasını, sonra bu cariyeyi, mahrem yerlerini gören oğluna nikahlamasını tavsiye eder. Eğer oğlu, onu boşayacak olursa cariye memlûkesi olmak hasebiyle kendisine rücu eder. Eğer âzâd edecek olursa; onun, babasına ait cariyeyi âzâd etmesi caiz olmaz.

el-Leys, onun cevabının doğruluğuna, ve cevap vermedeki sür’atine hayret ettim, der. Halbuki el-Leys müctehid bir imam idi.

4 — İmam Hafız Kasım b. Ma’n el-Mes’ûdî (Ö. 175): Çok hadis ve şiir rivayet edenlerden olduğu gibi arapçayı ve fıkhı da en iyi bilenlerden idi. Muhammed b. Hasan ondan arapça ile ilgili sorular sorardı. Ebû Hanîfe’nin güzide arkadaşlarındandı. Hakkında Zehebî’nin «Tabakâtu’l-Huffâz»ı ile Hafız Kureşî’nin «el-Cevâhiru’l-Mudî’e»sinde malûmat vardır.

5 — Abdullah b. el-Mübarek (Ö. 181): Kitapları yirmi bin hadis ihtiva eder. İbn Mehdî onu Sevrî’den üstün tutardı. Yahya b. Adem, «küçük bir meseleyi araştırır, İbnu’l-Mubarek’in kitaplarında bulamazsam çok üzülürdüm.» der. Abdullah b. el-Mübarek, Ebû Hanîfe’nin hususî arkadaşlarından idi. Bazı raviler onun Ebû Hanîfe hakkında söylemediği sözler uydurmuşlardır. Bir çok alimin başkaları hakkında yaptığı gibi…

6 — İmam Ebû Yûsuf Yâkub b. İbrahim el-Kâdî (Ö. 182): Zehebî «Tabakâtu’l-Huffâz» da onu zikreder ve hâl tercümesini verir. (46)

İbn Cerir, «o, fakih idi, alimdi, hafızdı, hadis ezberlemekle ma’ruf idi. Muhaddise gelir, 50-60 hadis ezberler, sonra bunları halka yazdırırdı, çok hadis biliyordu» der. İbnü’l-Cevzî «Ahbâru’l-Huffâz»da, ondan önce İbn Hıbbân «es-Sikat»ta onu kuvvetli hafıza ile vasf ederler. «el-Emali» adlı eseri vardır. Bunun üç yüz cüz olduğu söylenir. (47)

7 — Yahya b. Zekeriyya b. Ebî Zaide (Ö. 183): Hafız ve sağlam fakih, Ebû Hanîfenin seçkin arkadaşlarından. Haltercümesi, Zehebî’nin «Tabakâtu’l-Huffâz»ı ile «el-Cevâhîru’l-Mudîe» de verilmiştir.

8 — İmam Muhammed b. Hasen eş-Şeybanî (Ö. 189): Çok hadis biliyordu. Hal tercümesi «Bulûğu’1-Emânî»de vardır. «el-Asar», «el-Muvatta» ve «el-Hucce Alâ Ehli’1-Medine» gibi eserleri vardır. Birçok kimseler takdir etmeseler de hadis ilminde büyük bir yeri vardır.

9 — Hafs b. Ğıyas el-Kâdî (Ö. 194): Ezberden dört bin hadis yazdırmıştır. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

10 — Vekî’ b. el-Cerrah (Ö. 197): Zehebî’nin naklettiğine göre, Yahya; «Ondan üstün kimse görmedim, Ebû Hanîfe’nin kavli üzere fetva veriyordu.» demiştir. Ahmed b. Hanbel de «Vekî’in musannefatına sarılınız, ilim bakımından daha genişini, hıfz bakımından daha kuvvetlisini görmedim demiştir.»

11 — Yahya b. Said el-Kattan el-Basrî (Ö. 198): Cerh ve ta’dil imamıdır. Zehebî, Ebû Hanîfe’nin görüşüne göre fetva verdiğini söylemiştir. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

12 — Hafız Hasan b. Ziyâd el-Luluî (Ö. 204): İbn Cüreyc’den on iki bin hadis almış idi. Bunlar bir fakihe yetecek kadardır. Yahya b. Âdem, «Ondan daha fakihini görmedim» demiştir. Bazı raviler bizzat Ebû Hanîfe hakkında olduğu gibi onun hakkında da bazı sözler uydurmaktan çekinmemişlerdir. (48)

13 — Hafız Mu’allâ b. Mansûr er-Râzî (Ö. 211): İmamlıkta fıkıh ve hadisi cem’etmişti. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

14 — Hafız Abdullah b. Dâvud el-Hureybî (Ö. 213): Fıkıh ve hadiste büyük bir imamdır. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

15 — Ebû Abdirrahman el-Mukrî’ Abdullah b. Yezid el-Kûfî (Ö. 213): Ebû Hanîfe’den çok şey öğrenen bir âlimdir. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

16 — Esed b. el-Furat el-Kayravânî (Ö. 213): Hadis ve fıkıhta Irak okulu ile Hicaz okulunu birleştirenlerdendir.

17 – Mekkî b. İbrahim el-Hanzalî (Ö. 215): Horasan şeyhidir. Ebû Hanîfe’den çok istifade eden bir bilgindir. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

18 — Ebû Nu’aym el-Fadl b. Dükeyn (Ö. 219): Ebû Hanîfe’den çok şey öğrenenlerdendir. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

19 — Muhammed b. Abdillah b. el-Musennâ el-Ensârî (Ö. 215): Buharî, Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Main gibi büyük muhaddislerin şeyhidir. Süleyman et-Teymî, Humeyd, İbn Avn, el-Cüreyrî, İbn Güreye ve İbn Arûbe gibi büyük muhaddislerden ilim tahsil etmiştir. Buhâri, Ahmed b. Hanbel, Yahya Bundâr, İsmail Semûye, Ebû Hatim, ismail el-Kâdî ve Ebû Müslim el-Keccî gibi bilginler onu dinlemişlerdir. Yahya b. Ma’în sika olduğunu söyler. Ebû Hatim ise «imamlardan şu üçüne benzer birini görmedim: Ahmed b. Hanbel, el-Ensarî ve Süleyman b. Dâvud el-Hâşimî» der. Sacî de, «re’y tarafı galib gelen, alim, yüce bir zattır; hadis sahasında ise Yahya el-Kattan gibisini görmedim.» demiştir.

İbn Kuteybe, «Reşid onu Bağdad kadılığına tayin etmişti, Emin halîfe olunca onu azletti.» diyor. Ensarî kendisi 118 yılında doğduğunu söylerdi. Bkz. el-Fevâ’idu’l-Behiyye 179, Tarîhu Bağdad 5/408, Tezkiratü’l-Huffâz 1/371, Mizânü’l-İ’tidâl 3/600, Tehzibu’t-Tehzîb 9/275. [1]

20 — İsa b. Eban el-Basrî (Ö. 221): «Hucecu’l-Kebir» ve «Hucecu’s-Sağir» adlı eserlerin sahibidir. Hadis ilmindeki büyük yeri bilinmektedir. Bkz. «Saymerî», «İbn Ebi’l-Avvam» ve «el-Cevâhir».

21 — Hisam b. Ubeydillah er-Râzî (Ö. 221): Muhammed b. Haserr’in arkadaşıdır. Bkz. Zehebî, «Tabakâtu’l-Huffaz».

22 — Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm (Ö. 224): Muhammed b. Hasen’in seçkin arkadaşlarındandır.

23 — Hafız es-Sebt Ali b. Ca’d (Ö. 230): Fıkıh ve hadiste büyük bir imamdır. En önemli kitaplarından biri «el-Ca’diyyat»dır. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

24 — Yahya b. Ma’în (Ö. 233): Cerh ve ta’dil imamıdır. Muhammed b. Hasen’den «el-Câmi’u’s-Sağir»i dinlemiş ve ondan fıkıh öğrenmiştir. Hadisi ise Ebû Yûsuf’tan öğrenmiştir. «Uyunu’t-Tevârih»de İbnu’l-Medinî, Ahmed b. Hanbel, İbn Ebi Şeybe ve İshak’ın ona hürmet ettikleri kaydediliyor. Onun üstünlüğünü biliyorlardı. Babasından bir milyon dirhem miras kalmış; o, bunun hepsini hadis yolunda harcamıştır. Kendi eliyle 600 bin hadis yazmıştır. Ahmed b. Hanbel «onun bilmediği hadis, hadis değildir.» demiştir.

Tarih»inin —Duri rivayetini— Şam’da Zahiriyye Kütüphanesinde gördüm Cerh ve ta’dil konusunda ondan muhtelif rivayetler vardır. Zehebî, sika kimselerden haklarında bazı şeyler söylenenlere dair yazdığı «cüz»ünde onu mutaassıb bir Hanefî olarak kabul ediyor. Bununla beraber bazı raviler onun ağzından Ebû Hanîfe’nin arkadaşları hakkında bazı uygunsuz sözler söylemişlerdir. Malûmdur ki insanların huyları böyledir.

25 — Muhammed b. Semaa et-Temimî (Ö. 233): «Uyûnu’t-Tevarih» de sika hafızlardan olduğu, hanefî mezhebinde bizzat görüş sahibi bulunduğu kaydediliyor. Yahya b. Ma’în onun hakkında «hadisçiler, reyde İbn Semâ’a’nın doğru olduğu gibi doğru olsalardı, neticeye ulaşırlardı.» demiştir. Bkz. el-Cevâhir.

26 — Hafız İbrahim b. Yûsuf el-Belhî el-Bâhilî el-Mâkiyanî (Ö. 239): Kuteybe b. Sa’d’a dargın idi, çünkü o, İmam Malik’in yanında onu üzmüştü ve «bu mürciîdir» diyerek meclisinden çıkarmıştı. İmam Malik’den bir hadisten başka bir şey dinlememiştir. Nesâ’î, onun güvenilir olduğunu söylemiştir. Bkz. Tabakat ve el-Cevâhir.

27 — İshak b. Behlül et-Tenûhî (Ö. 252): «Müsned»i vardır. Ezberinden 40 bin hadis yazdırmıştır. Ebû Hâtim «Saduk»dur demiştir. Bkz. Tarîhu Bağdad ve Tabakât.

28 — Ebu’l-Leys Abdullah b. Süreyc b. Hacer el-Buharî, (Ö. 258 takriben): Ebî Hafs el-Kebir el-Buhâri’nin arkadaşlarındandır. Ezberinde 10 bin hadis vardı. Abdan onu çok beğenirdi. Ğuncar «Tarihu Buhârâ»da ondan bahseder, fakat ölüm tarihini vermez. Bkz. Tabakât.

29 — İmam Muhammed b. Şüca’ es-Selcî (Ö. 266): İkindi namazında secde ederken vefat etmiştir. Muvaffaku’l-Mekkî, onun musannefâtında 70 bin civarında hadis olduğunu söylemiştir. Altmış cüz civarında «el-Menâsik», kalın hacimli «Tashîhu’l-Âsâr» ve «er-Reddü Ale’l-Müşebbihe» adlı eserleri vardır. Zehebî «Siyeri A’lamin-Nübelâ» da onun ilim denizi olduğunu söyler. Bazı raviler onun hakkında mutaassıbane sözler söylemişlerdir. Bkz. «Fihrist» (İbn Nedim), «el-Cevâhir» ve müellifin «Tebyinu Kizbi’l-Müfteri» ve «el-İmta bi sireti’l-İmâmeyn» adlı eserleri.

30 — Hafız Ebu’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. İsa el-Birtî (Ö. 280): Ebû Süleyman el-Cuzcanî’den fıkıh öğrenirdi. İsmail el-Kâdî onu çok beğenirdi. «Müsnedu Ebî Hureyre» adlı eseri vardır. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

31 — Cafer b. Muhammed et-Tayalisî (Ö. 282): Nebîz konusunda Züheyr b. Harb ve diğerleri ile münazaralar yaptı ve onları mağlub etti. Bkz. Tarihu Bazdad.

32 — Ubeydullah b. Vâsıl el-Buhârî (Ö. 282 şehid olarak): Buhara muhaddisdir. Harisi ondan ilim tahsil etmiştir. Bkz. Tabakât.

33 — Ebû Bekr Muhammed b. Nadr b. Seleme b. el-Cârud en-Neysâburî (Ö. 291): Hakim onun hakkında, hıfz, kemal ve riyaset bakımından zamanın şeyhi demiştir. Ailesi hep Hanefîdir. Talebeliğinde Müslim ile arkadaş idi. [2]

34 — Hâfız İbrahim b. Ma’kıl en-Nesefî (Ö. 295): «el-Müsnedu’l-Kebîr» ve «Tefsir» sahibidir. Buhâriden «Sahih» ini rivayet etmişlir. Mustağfirî, «Hafz, fakih ve bilginlerin ihtilâflarına ve ihtilâf sebeblerine çok vâkıf idi» demiştir. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

35 — Ebû Ya’lâ Ahmed b. Ali b. el-Musennâ el-Mavsılî (Ö. 307): «el-Musnedu’l-Kebîr» ve «el-Mu’cem» sahibidir. Ali b. Ca’d ve tabakasından ilim tahsil etmiştir. Ebû Ali el-Hafız, «Ebû Ya’lâ Bişr b. Velid’in yanında Ebû Yûsuf’un kitaplarıyle meşgul olmasaydı; Basrada Süleyman b. Harb ve Ebû Davud et-Tayalîsiye yetişir ve onları dinlerdi» demiştir. Bu, Ebû Yusuf’un kitaplarının çokluğuna delâlet eder. Halbuki muhaddisler Ebû Ya’lâ’nın senedi âlî olmayan hadislerini almak için koşuşuyorlardı. Bkz. Tabakât.

36 — Hafız Ebû Bişr ed-Dûlâbî Muhammed b. Ahmed b. Hammad (Ö. 310): «el-Künâ» başta olmak üzere bazı faydalı eserleri vardır. Dârekutnî «Onun hakkında bazı şeyler söylediler, ama neticede hep onun iyiliği anlaşıldı.» demiştir.

İbn Adiyy’in «İbn Hammad, Nuaym (b. Hammad) hakkındaki sözlerinden dolayı itham edilmiştir» sözü (bu konu ileride gelecek) İbn Adiyy’e yakışan boş bir lâftır. Bkz. Tabâkat.

37 — Hafız Ebû Ca’fer Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî (Ö. 321): Hafızası rical ve fıkıh ilminde son derece geniş ve kuvvetli idi. Bedru’l-Aynî, «Rîcalu Ma’âni’l-Asar» da hal tercümesini geniş olarak vermiştir. Tahâvî’nin üç üstadı vardır: Bunlar, Bekkâr b. Kuteybe, İbn Ebi İmrân ve Ebû Hâzim’dir. Bunların Her üçü de büyük hadis hâfızlarındandır.  [3]

38 — Hafız Ebu’l-Kasım Abdullah b. Muhammed b. Ebi’l-Avvam es-Sa’dî (Ö. 335 takriben): Zehebî’nin «Tabakât» ında Nesâ’înin hal tercümesinde bilgi verilmiştir. Nesâ’î, Tahâvî ve Ebû Bişr ed-Dûlâbî’den tahsil görmüştü. «Fadâ’ilu Ebî Hanîfe» adlı hacimli bir eseri ve «Müsnedu Ebî Hanîfe» si vardır. Bu müsned mühim onyedi müsnedden biridir. Torunundan «Kudâtu Mısır» da ve «el-Cevâhir» de söz edilmiştir.

39 — Hafız Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Harisi el-Buharî (Ö. 30): «Menâkıbu Ebî Hanîfe» ve «Müsnedu Ebî Hanîfe» adlı eserlerin müellifidir. Hadis rivayetinde gerçekten çok isnad zinciri kullanmıştır. İbn Mende ondan çok rivayette bulunmuştur. Hakkındaki görüşü müsbettir. Bazıları ise iyi şeyler söylememişlerdir. Onu çok tenkid ettikleri nokta «Müsnedu Ebi Hanîfe»de Necîremî (Ebbâ’ b. Ca’fer)’den çok rivayette bulunmasıdır. Dikkat etmedikleri nokta ise onun Neciremî’den yaptığı rivayetlerin sadece ona ait rivayetler olmaması, bilakis bunları başkalarının da rivayet etmiş olmasıdır. Aynı şeyyi Tirmizî de, Muhammed b. Said el-Maslûb ve Kelbi hakkında yapmıştır. Allah şu taassup denen şeyi kahretsin. İnsanı kör ve sağır ediyor. Bkz. Tabakât, el-Cevâhir ve Ta’cilu’l-Menfa’a.

40 — Ebu’l-Kasım Ali b. Muhammed et-Tenûhî (Ö. 342): el-Hatibu’l-Bağdâdî’nin ifadesine göre sağlam bir hafız ve Ebu’l-Hasen el-Kerhî’nin arkadaşlarından idi.

41 — Hafız Ebu’l-Huseyn Abdu’l-Baki b. Kani’ el-Kâdî (Ö. 351): Bir çok eseri var. el-Hatîbu’l-Bağdadî «Hocalarımızın çoğu onun sika olduğunu söylerlerdi.» demiştir. Hasan el-Furat ise ölümünden iki yıl önce hadisleri birbirine karıştırdığını ifade etmiştir.

42 — Hafız Ebû Bekr Ahmed b. Ali er-Râzî el-Cassâs (Ö. 370): Hadis, fıkıh ve fıkıh usûlünde imam idi. Ebû Dâvud, İbn Ebi Şeybe, Abdurrezzak ve et-Tayâlîsî’nin hadislerini çok iyi biliyordu. Bunların senedlerini dilediği zaman ve dilediği yerde sıralayabiliyordu, «el-Fusûl fi’l-Usûl», «Ahkâmu’l-Kur’ân» gibi eserleri, «Muhtasaru’t-Tahâvî» ve «Câmi’ul-Kebîr» üzerine şerhleri vardır. Bütün bunlar, sahasında onun erişilmezliğini göstermektedir. Rical konusundaki bilgisi hilafa dair delillerinde ortaya çıkmaktadır.

43 — Hafız Muhammed b. el-Muzaffer b. Musa el-Bağdadî (Ö. 379): «Musnedu Ebî Hanîfe» adlı bir eseri vardır. Dârekutnî ondan sitayişle bahseder. Seçkin hafızlardan idi. Bkz. Tabakât.

44 — Hafız Ebû Nasr Ahmed b. Muhammed el-Kelâbâzî (Ö. 378): «Ricâlu’l-Buhâri» adlı eseri vardır. Dârekutnî, onun anlayışını çok beğenirdi. Zamanında Mavera’unnehrin en kuvvetli hafızlarından idi. Bkz. Tabakât.

45 — Ebû Hâmid Ahmed b. Huseyn el-Mervezî (Ö. 376): İbn Taberî diye meşhurdur. Hadis rivayeti ilminde çok sağlam idi. Bkz. el-Cevâhir.

46 — Hafız Ebu’l-Kasım Talha b. Muhammed b. Ca’fer el-Bağdadî (Ö. 380): «Musnedu Ebî Hanîfe»si vardır.

47 — Hafız Ebu’l-Fadl es-Süleymanî Ahmed b. Ali el-Bîkendî (Ö. 404): Mâverâünnehrin şeyhidir. Ca’fer el-Mustağfirî ondan ilim almıştır. Bkz. Tabakât.

48 — Guncar Hafız Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Buharî (Ö. 412): «Târîhu Buhara» adlı eserin müellifidir. Bkz. Tabakât.

49 — Hafız Ebû’l Abbas Ca’fer b. Muhammed el-Mustağfirî (Ö. 432): Bir çok eseri vardır. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

50 — Hafız Ebû Sa’d es-Semmân İsmai b. Ali b. Zencûye [4] er-Râzî (Ö. 445): Hadis ve rical konusunda imam idi. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

51 — Hafız Ömer b. Ahmed en-Neysâbûrî (Ö. 467): Bkz. Abdu’l-Ğâfir el-Fârisî’nin «el-Erba’în» ve el-Cevâhir.

52 — Hafız Ebû’l-Kasım Ubeydullah en-Neysâbûrî el-Hâkim (Ö. 490): Bkz. Tabkât ve el-Cevâhir.

53 — Hafız Ebû Muhammed el-Hasen b. Ahmed b. Muhammed es-Semerkandî (Ö. 491): Mustağfirî’den okumuştur. Ebû Said, «zamanında sahasında doğuda ve batıda benzeri yoktur.» demiştir. «Bahru’l-Esânîd min Sıhâhi’l-Mesânîd» adlı eseri 800 cüz civarındadır. Burada 100 bin hadisi toplamıştır. Tertip edilip hazırlansa İslâm dünyasında benzeri bulunmayan bir eser olurdu. Bkz. Tabakât.

54 – Nasr b. Ahmed b. İbrahim ez-Zahid (Ö. 510): Herat Müsnidi denir.

55 — İshak b. Muhammed b. İbrahim et-Tenûhî en-Nesefî (Ö. 518): Semerkand müsnidi denir.

56 — Ebû Abdillah el-Huseyn b. Muhammed b. Hüsrev el-Belhî (Ö. 522): «Müsnedu Ebî Hanîfe» adlı bir eseri var. İbn Hacer, onu Mâristan Kadısının «Müsned»ini rivayeti dolayisiyle ele alıyor ve «Onun bir müsnedi yoktur: fakat talebesi Sehavi Tedmurîden, o Meydûmîden, o Necibden, o İbnu’l-Cevzîden, o da Mâristan Kadısı el-Câmi’den rivayet etmiştir.» diyor. Burada İbn Hacer’in tehevvürü görülmektedir.

57 — Hafız Ebû Hafs Ziyâu’d-Dîn Ömer b. Bedr b. Saîd el-Mavsılî (Ö. 622).

58 — el-Hasen b. Muhammed es-Sağanî (Ö. 650): Dil, fıkıh ve hadis sahasında imam idi. «el-Ubâb», «el-Muhkem» [5] ve «Meşâriku’l-Envar» adlı eserleri vardır.

59 — Ebû Muhammed Abdu’l-Halik b. Esed ed-Dimaşkî (Ö. 564): «el-Mu’cem» adlı bir eserin sahibidir.

60 — Tacuddin Ebû’l-Yümn Zeyd b. el-Hasen el-Kindî (Ö. 613).

61 — Ebû Ali el-Hasen b. el-Mübarek ez-Zebidî (Ö. 629).

62 — Huseyn b. el-Mübarek (Ö. 630): Bir önceki maddedeki el-Hasen b. Mubarek’in kardeşidir. Buharîyi rivayet etmiştir. Bkz. «Zuyûlu Tezkireti’l-Huffâz», sayfa 259′daki talikimiz.

63 — Cemaluddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Muhammed ez-Zahirî (Ö. 696): Fahru’l-Buharî’nin «el-Meşyaha»sını beş cild halinde tahric etmiştir. Bkz. Tabakât ve el-Cevâhir.

64 — Ebû Muhammed Ali b. Zekeriyya b. Mes’ûd el-Ensarî el-Menbicî (Ö. 698 takriben): «el-Lubab fi’l-Cem’i beyne’s-Sünne ve’l-Kitab» adlı eserin müellifidir. Tahavî’nin «el-Âsâr»ını şerhetmiştir. Oğlu Muhammed’den «el-Cevâhir» ve «ed-Dürerü’l-Kâmine»de bahsedilmiştir.

65 — Ebû’l-Âlâ Mahmud el-Buharî (Ö. 700 Mardin): «el-Meşyaha» adlı eseri yediyüz civarında hadis şeyhini ihtiva etmektedir. Mizzî, Berzâlî, Zehebî ve Ebû Hayyân ondan ilim almışlardır. Bkz. el-Fevaidü’l-Behiyye ve el-Cevâhir. [6]

66 — Ahmed b. İbrahim b. Abdi’l-Ganî es-Serûcî (Ö. 701): «el-Hidâye»yi şerhetmiştir.

67 — Alauddin Ali b. Belban el-Fârisî (Ö. 731): «Telhisu’l-Hılatî»yi şerhetmiştir. «el-İhsan fî tertibi Sahibi İbn Hibban» adlı eserin müellifidir.

68 — İbn’l-Mühendis Muhammed b. İbrahim b. Ganâ’im eş-Şurûtî (Ö. 733).

69 — Hafız Kutbu’d-Din Abdu’l-Kerîm b. Abdu’n-Nur el-Halebî (Ö. 735): Yirmi cild halinde «Sahîh-i Buhâri»yi şerhetmiştir. «el-İhtimam bi Telhîsi’l-İlmâm» ve el-Kıdhu’l-Mu’allâ fİ’l-Kelâm Âlâ ba’dı ahâdisi’l-Muhallâ» adlı eseri vardır. Bkz. Zeylu’l-Hüseynî Ala’t-Tabakât.

70 — Hafız Eminu’d-Dîn Muhammed b. İbrahim el-Vânî (Ö. 735): Bkz. Zeylu’s-Suyûti Âlâ Tabakât’il-Huffâz.

71 — Hafız Şemsu’d-Din Muhammed b. Ali b. Aybek es-Serûcî (Ö. 744). Bkz. Zuyûl.

72 — Hafız Alâuddin Ali b. Osman el-Mardinî (Ö. 749): «el-Cevheru’n-Nakî»nin müellifidir. Cemalu’d-Din ez-Zeylaî, Abud’l-Kadir el-Kureşî, «el-Mu’tasar» sahibi Cemalu’d-Din el-Malatî ve Zeynud-Din el-Irakî ondan ders almışlardır. Bkz. Zûyulu’s-Suyutî.

73 — Siracüddin el-Kazvinî Ebû Hafs Ömer b. Ali b. Ömer (Ö. 750): Zirikli «el-A’lam» da (V/218) zamanında Irak’ın muhaddisi olduğunu söyler. 683′te Kazvin’de doğmuş, Vasıt’ta büyümüş ve Bağdad’da meşhur olmuştur. Suyutî «Tedrib» de (S. 218) onun Hanefî mezhebinde olduğunu açıklamaktadır, «el-Fihrist» ve Bağavînin «Mesâbîhu’s-Sünne» sindeki mevzu hadislere dair bir risalesi vardır. Bu risale, «Mişkatü’l-Mesabih» in Şam baskısının sonunda neşredilmiştir.

Bkz. Gâyetu’n-Nihâye (1/94) ve ed-Dureru’l-Kâmine (in/180).

Zeyhı Tabakâti’l-Huffaz (S. 358)’da müellifin ölüm tarihi 775 olarak gösterilmektedir. Torunu Ali b. Abdi’l-Muhsin ed-Devâlibî, dedesinin 748′de öldüğünü babasından nakletmiştir. [7]

74 — Hafız İbnu’l-Vânî Abdullah b. Muhammed b. İbrahim (Ö. 749): Bkz. Zeylu’l-Hüseynî.

75 — Hafız Cemalu’d-Din Abdullah b. Yûsuf ez-Zeylâ’î (Ö. 762): «Nasbu’r-Raye» müellifi.

76 — Hafız Alâu’d-Din Moğoltay el-Bekcerî (Ö. 762): Bkz. Zeylü İbn Fehd.

77 — Bedrü’d-Din Muhammed b. Abdillah eş-Şiblî (Ö. 769): Babası Şam’da Şibliyye medresesinde kayyim idi. Bu nisbeti oradan almıştır. Bkz. ed-Dureru’l-Kâimne.

78 — Hafız Abdu’l-Kadir el-Kureşî, (Ö. 775): Bkz. Zuyûl.

79 — Mecdu’d-Din İsmail el-Belbîsî (Ö. 802): «Muhtasaru Ensabi’r-Ruşâtî» adlı eserin müellifidir.

80 — Cemaluddin Yûsuf b. Musa el-Malatî (Ö. 803): «el-Mu’tasar» adlı eseri vardır.

81 — Şemsu’d-Din Muhammed b. Abdillah ed-Deyrî (Ö. 827): «el-Mesâ’ilu’ş-Şerife fî Edilleti Mezhebi’l-İmam Ebî Hanîfe» adlı eserin müellifidir.

82 — Ebu’l-Feth Ahmed b. Osman b. Muhammed el-Kelvetatî el-Kirmanî (Ö. 835): Bir çok büyük kitapları rivayet etmiş ve pek çok talebe yetiştirmiştir, Bkz. ed-Dav’u’l-Lâmi.

83 — İzzu’d-Din Abdu’r-Rahim b. Muhammed b. el-Furat, (Ö. 851): Senedi âlî çok hadis rivayet edenlerdendir. Bkz. ed-Dav’u’l-Lâmi.

84 — Hafız el-Bedru’l-Ayni Mahmud b. Ahmed, (Ö. 855): Haltercümesi «Umdetu’l-Kâri» adlı eserinin başında (Müniriyye baskısı) geniş bir şekilde verilmiştir.

85 — Kemalu’d-Din İbn el-Hümam Muhammed b. Abdi’l-Vâhid es-Sivâsî (Ö. 861): «Fethu’l-Kadir» müellifi.

86 — Sa’du’d-Din b. Şemsid-Din ed-Deyrî, (Ö. 867): Hidâye şerhi «Fethu’l-Kadir» tekmilesinin müellifidir.

87 — Takıyyu’d-Din Ahmed b. Muhammed eş-Şumunnî, (Ö. 872): «el-Vikaye» üzerine «Kemalu’d-Dirâye» adlı bir şerhi vardır. Bu eser müellifin ahkâm hadisleri sahasındaki otoritesini göstermektedir.

88 — Hafız Kasım b. Kutluboğa (Ö. 879): «el-İhtiyar» ve «Usûlu’l-Bezdevî»nin hadislerini tahric etmiştir. Hadis ve fıkıhla ilgili eserleri vardır. Bunlar onun bu sahalardaki yüksek mevkiine delalet eder. Bkz. ed-Dav’u’l-Lâmi’.

89 — Abdu’l-Lâtif b. Abdi’l-Aziz, (Ö. 885): İbn Melek diye meşhurdur. «Mebariku’l-Ezhâr Şerhu Meşârikı’l-Envâr» adlı eserin sahibidir. Bkz. Şezerât.

90 — Muhammed b. Abdi’l-Lâtif: İbn Melek’in oğludur. Bağavînin «Mesabîhu’s-Sunne»sini ve «el-Vikaye» yi şerhetmiştir. Bkz. el-Fevâ’idu’l-Behiyye, S. 107.

91 — Şihabu’d-Din Ebu’l-Abbas Ahmed b. Abdi’l-Latîf eş-Şercî ez-Zebîdî, (Ö. 893): «et-Tecrîdu’s-Sarih li Ahâdîsi’l-Câmi’is-Sahih» adlı eserin müellifidir [8]

92 — Şemsu’d-Din Muhamed b. Ali ed-Dimaşkî, (Ö. 953): İbn Tolon adiyle şöhret bulmuştur. Hadis ve fıkıh sahasında çok emeği olan bir müelliftir. Eserleri beş yüze yaklaşmaktadır.

93 — Ali el-Muttaki b. Husami’d-Din el-Hindî, (Ö. 975): Suyûtî’nin «el-Câmi’u’l-Kebir»inin tertibine uygun olarak «Kenzu’l-Ummâl» adlı eseri meydana getirmiştir. Ebû’l-Hasan e l-Bekri onun için, «Suyûti’ye minnet borçludur.» demiştir.

94 — Muhammed b. Tâhir el-Fettenî el-Gucrâtî (987′de şehid olarak ölmüştür): Muhaddislerin reisidir. «Mecma’u Bihâri’l-Envâr» ve «Tezkiratu’l-Medzû’ât» adlı eserleri vardır. Bütün bunlar hadisle ilgilidir.

95 — Ali b. Sultan Muhammed el-Kari el-Herevî el-Mekkî, (Ö. 1014): «el-Mişkât» ve «Muhtasaru’l-Vikaye» üzerine yazdığı şerhler ahkâm hadisleri konusunda önemli kitaplardandır. Kutbu’d-Din en-Nehrevalî ve Abdullah es-Sindî’den okumuştur. [9]

96 — Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Yunus eş-Şelebî, (Ö. 1021).

97 — Abdu’l-Hak b. Seyfid-Din ed-Dihlevî, (Ö. 1052): Hind Muhaddisidir. «el-Leme’ât Şerhu’l-Miskât» ve «et-Tıbyân fî Edilleti’l-Mezhebil İmam Ebî Haııîfeti’n-Nu’mân» adlı eserlerin sahibidir. Ali el-Müttakî’nin talebesi Abdu’l-Vehhab el-Muttaki ile Ali el-Kariden okumuştur. Muhammed Huseyn el-Hâfî ve Hasan el-Uceymî de ondan ilim tahsil etmişlerdir.

98 — Eyyûb b. Ahmed b. Eyyûb el-Halveti ed-Dimaşkî, (Ö. 1071).

99 — Hasan b. Ali el-Uceymî el-Mekkî, (Ö. 1113): Rivayet ettiği hadislerin senedlerini ihtiva eden «Kifâyetü’l-Müstatli» adlı iki cildlik bir eseri vardır.

100 — Ebû’l-Hasan el-Kebir İbn Abdi’l-Hadi es-Sindî, (Ö. 1139): «el-Havası âlâ Usûli’s-Sitte» ve «Haşiye Âlâ Müsnedi Ahmed» [10] adlı eserlerin sahibidir.

101 — Abdu’l-Ğanî b. İsmail en-Nablusî, (Ö. 1143): Usûl-i Seb’a ile ilgili «Zehâiru’l-Mevârîs» in yazarıdır.

102 — Muhammed b. Ahmed Akîletu’l-Mekkî, (Ö. 1150): «el-Muselselât», bir rivayet tefsiri olan beş cildlik «ed-Durru’l-Manzum» ve «el-İtkan»ın özeti niteliğinde olan «ez-Ziyâde ve’l-İhsan fi Ulûmi’l-Kur’ân» adlı eserleri ve birkaç risalesi vardır.
Eserlerinin çoğu İstanbul’da Ali Paşa kütüphanesindedir. Uceymî ve diğerlerinden okumuştur.

103 — Abdullah b. Muhammed el-Amâsî, (Ö. 167): Sahîh-i Buhâri’yi «Necâhu’l-Kâri fî Şerhi’l-Buhâri» adiyle otuz cild haline şerhetmiştir. «İnâyetu’l-Mun’im bi Şerhi Sâhîhi Müslim» adlı yedi cildlik eserinde «Sahîh-i Müslim»in yarısını şerhetmiştir.

104 — Muhammed b. Hasan, (Ö. 1175): İbn Himmât ed-Dimaşkî diye meşhurdur. «Tuhfetu’r-Râvî fî Tahrîci Ahâdîsi’l-Beydâvî» [11] adlı eserin müelifidir.

105 — Seyyid Muhammed el-Murtazâ ez-Zebidî, (Ö. 1205): «İhyau Ulumi’d-Din» şârihi ve «Ukûdu’l-Cevahiri’l-Munife fî Edilleti Mezhebi’l-İmam Ebî Hanîfe» adlı eserin müellifidir.

106 — Muhammed Hibetullah el-Ba’li, (Ö. 1224 İstanbul): «Hadîkatü’r-Reyâhîn fî Tabakâti Meşâyihine’l-Müsnidin» ve beş cildlik «et-Tahkîku’l-Bahir fî şerhi’l-Eşbah ve’n-Nazâir» adlı eserlerin müellifidir. Şam’da öldüğünü söyleyenler çıkmışsa da bu yanlıştır.

107 — Muhammed Emin b. es-Seyyid Ömer. (Ö. 1252): İbn Abidîn adiyle meşhurdur. Bir çok eseri vardır. Bunlardan en ünlüsü «Reddu’l-Muhtâr»dır. Rivayetleri ve bunların senedleri «Ukûdu’l-Le’âlî fî Esânîdi’l-Avâlî» adlı eserindedir.

108 — Muhammed Âbid es-Sindî, (Ö. 1257): Bazı eserleri şunlardır: «Hasru’ş-Şârîd», «Tavâliu’l-Envâr» Ala’d-Dürri’l-Muhtar» (16 cild). Ayrıca «Musnedu Ebi Hanîfe»yi şerhetmiş ve ona «el-Mevâhibu’l-Latife» adını vermiştir.

109 — Abdu’l-Ganî el-Muceddidî, (Ö. 1269): İsnadları «el-Yâni’u’l-Cenî»de dir.

110 — Muhammed Abdu’l-Hay el-Laknevî, (Ö. 1304): Ahkâm hadisleri konusunda çağının otoritesidir. Ancak mezhebce benimsenmeyen bazı şaz görüşlere sahiptir. Cerh kitaplarına fazla güvenir, onlardaki yanlışlıklara dikkat etmez. Bunun için de tenkîd edilir. [12]

111 — Muhammed Hasan es-Senbehlî, (1264-1305): Laknevî’nin çağdaşı ve arkadaşıdır. Onun gibi bir çok ve çeşitli sahalarda telifatı vardır. Ömrü çok kısa olmasına rağmen eserleri yüze ulaşmaktadır. «Hidâye» üzerine bir haşiyesi ve «Tensîku’n-Nizâm fî Musnedi’l-İmâm» adlı eseri hadis sahasındaki kudretini gösterir.

112 — Ahmed Ziyâu’d-Din b. Mustafa el-Gümüşhânevî, (Ö. 1311): Hocalarımızın hocasıdır. «Râmûzu Ahâdisi’r-Rasûl» adlı eseri çok meşhurdur. Beş cild halinde bu esere yazdığı şerh «Levâmi’u’l-Ukûl» adını taşır. Telifatı elli civarındadır. Geniş haltercümesi için Bkz. müellifin «et-Tahrîru’l-Veciz» adlı eseri (S. 26).

Hindistan (ve Pakistan)’da Hanefî mezhebine mensup pek çok seçkin ilim adamı vardır. Burada hepsini tek tek zikretmeğe imkân yoktur. Biz bunların bir kısmını tanıtmağa çalıştık. Allah hepsine rahmet etsin.

DİPNOTLAR:

(45) Daha fazla bilgi için müellifin «Lemehâtu’n-Nazar fî Sîreti’l-İmâm Zufer» (Kahire, 1368; Humus, 1389) adlı risalesine bakılabilir.

(46) Bu kısım «Menâkıbu’l-İmâm Ebî Hanîfe ve Sâhibeyhi el-İmam Ebu Yûsuf ve’l-İmâm Muhammed b. Hasen» adıyla basılmıştır. Bunu Ebû’l-Vefa el-Efganî tahkik etmiş, Kevserî de buna ta’lîkât yazmıştır (Kahire, 1368).

(47) İmam Ebû Yûsuf hakkında müellifin «Husnu’t-Tekâdî fî Sireti’l-İmam Ebî Yûsuf el-Kâdî» (Kahire, 1368, Humus, 1388) adlı eserine bakılabilir.

(48) İmamın hal tercümesi konusunda müellifin «el-İmta’ bi-Sîreti’l-İmâmeyn el-Hasan b. Ziyâd ve Sahibihi Muhammed b. Suca’» (Kahire, 1368, Humus, 1389) adlı eserine de bakılabilir.

[1] Bu kısım A. F. Ebû Gudde’nin bize gönderdiği ilâvelerdendir. Çev.

[2] Bu kısım, el-Kevserî’nin kendi nüshasına yaptığı ilâvelerdendir.

[3] Tahavî’nin başlıca eserleri şunlardır: 1. Müşkilü’l-Asar, bu eserin yarısına kadar kısmı dört cild halinde basılmıştır, 2. Maâni’l-Asar, 3. Şurûtu’l-Kebir, 4. Şurutu’s-Sağir, 5. Muhtasaru Akîdeti’t-Tahavî. Tahavî hakkında tafsilât için müellifin «el-Hâvî fî Siretil-İmâm Ebî Ca’fer et-Tahavî» (Kahire, 1368). adlı eserine bakınız. Çev.

[4] Bu gibi isimler nahivcilere göre, Zenceveyh Raheveyh; hadisçilere göre Zencûye, Rahuye şeklinde okunur. Hadisçiler veyh şeklinde okumayı sevmezler. İbn Hacer, İbrahim en-Nehaî’nin «Veyh, şeytanın ismidir.» dediğini söylüyor.

[5] Üstadımız Kevserî’nin burada bir zühulü vardır. Şöyle ki: «el-Muhkem» adlı eser es-Sağanîye ait değildir. Bu eser Endeluslu Ebi’l-Hasen Ali b. İsmail (İbn Sîde)’ye aittir. Ölüm tarihi h. 458′dir. Öyle zannediyorum ki üstadımıza bu yanlışlık Firuzabadî’den gelmektedir. O, «Kâmusu’l-Muhit» in mukaddimesinde yazdığı bir kitaptan da bahsederken «…el-Cami’ beyne’l-Muhkem ve’l-Ubab» diye söz etmektedir, «el-Ubab» Sağanî’ye aittir. Fakat «el-Muhkem» İbn Sîde’nindir. Ayni hata Muhammed Enver el-Keşmirî’de de görülmektedir. O, Feyzu’l-Bâri’nin önsözünde Sağanî’nin eserlerinden bahsederken «el-Lubab» ve «el-Muhkem» den söz etmektedir. Halbuki «el-Lubab», «el-TTbab»dır. «el-Muhkem» ise biraz önce belirttiğimiz gibi İbn Sîde’ye aittir.
Bu malumatı bana Atik Ahmed el-Bestevî ed-Düyubendî yazdı, kendisine teşekkür ediyorum.
(Bu kısım da üstad Abdu’l-Fettâh Ebû Gudde’nin bize gönderdiği ilâvelerdendir. Çev.)

[6] Bu kısım, el-Kevserî’nin ilâvelerindendir.

[7] Bu kısım da Abdu’l-Fettah Ebû Gudde’nin bize gönderdiği ilâvelerden
alınmıştır. Çev.

[8] Bu eser Merhum Ahmed Naim ve Kâmil Miras tarafından Türkçeye tercüme edilerek, Diyanet İşleri Başkanlığınca bastırılmıştır.

[9] Muhtasaru’l-Vikaye üzerine yazdığı şehrin I. cildi Fethu Bâbi’l-İnâye bi Şerhi Kitâbi’n-Nükâye» adiyle A. F. Ebû Gudde tarafından tahkik edilerek basılmıştır. (Halep 1387) Ali el-Kari’nin mevzu hadislere dair eseri «el-Mevdû’âtu’l-Kübrâ» adiyle şöhret bulmuştur.

[10] Bu eserin bir nüshası Medine’de Arif Hikmet Kütüphanesinde bulunmaktadır.

[11] Bu eserin bir nüshası İstanbul’da Veliyyu’d-Din Efendi, diğer bir nüshası Esad Efendi kütüphanelerindedir.

[12] «er-Ref’u ve’t-Tekmî’l fi’l Cerhi ve’t-Ta’dîl» adlı eseri, Abdu’l-Fettâh Ebû Gudde’nin tahkikiyle neşredilmiştir (Beyrut, 1389). Çev.

Categories: Hanefî Fıkhı’nın Esasları | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Hanefî Fıkhı’nın Esasları(önsöz)

 

Hanefî Fıkhı’nın Esasları ve Muhammed Zahid El-Kevseri Hz.

 

HANEFÎ FIKHININ ESASLARI

(Fıkhu Ehli’l-Irak ve Hadisuhum)

Muhammed Zahid El-Kevserî
Çevirenler:
Doç. Dr. Abdulkadir Şener
Dr. M. Cemal Sofuoğlu
1982

ÇEVİRENLERİN ÖNSÖZÜ

Bu eserin yazarı merhum Muhammed Zahid el-Kevserî, Türk-İslam kültür çevresinin yetiştirdiği değerli ilim adamlarından, şair, edib, yazar ve güçlü bir eleştirici idi. Arap dili ve edebiyatı, fıkıh, hadîs, İslam tarihi ve Kur’an-ı Kerîm ilimlerinde derin ve köklü bilgi sahibi olduğu kadar dindar, mütevazi, medenî cesarete sahip ve aynı zamanda çok nazik bir insandı.. Ancak ilmî konularda muarızlarını tenkid ederken oldukça sert bir dil kullanırdı.

Yazarımız, 1296/1879 yılında Düzce’nin Hacı Hasan Efendi köyünde [1] doğmuş, ilk öğrenimini Düzce’de yaptıktan sonra 1311/1893 senesinde İstanbul’a gelip Kazasker Hasan Efendi (Ö. 1044/1634) Daru’l-Hadis’ine yerleşmiştir.

Fatih Camiinde Eğinli İbrahim Hakkı’nın (Ö. 1318/1900) derslerine devam etmiş, adı geçenin ölümünden sonra Alasonyalı Ali Zeyne’l-Abidîn Efendi’nin (Ö. 1336/1917) derslerini takip ederek yüksek öğrenimini bitirmiş ve 1322/1904 yılında icazet almıştır. 1325/1907 yılında da, Ders Vekili [2] Ahmed Asım (Ö. 1329/1911) başkanlığında, daha sonra Şeyhulislam olan Ahiskalı Mehmed Es’ad (Ö. 1334/1918), Dağıstanlı Mustafa b. Azm (Ö. 1336/1917) ve Tosyalı İsmail Zühdî (Ö. 1337/1918)’den oluşan bir heyet huzurunda dersiamlık imtihanını vermiştir.

1325/1907 tarihinden birinci dünya savaşının başlarına kadar Fatih Camiinde müderrislik yapan M. Zahid el-Kevserî, Darulfünunda fıkıh ve fıkıh tarihi derslerini okutmak için açılan imtihanı birincilikle kazanmış ise de, bu göreve mevcut öğretim üyelerinden birisi vekaleten getirildiğinden, tayini gerçekleşmemiştir.

el-Kevserî, Ürgüplü Mehmed Hayri Efendi’nin şeyhulislamlığı sırasında ıslah edilen medreselerde belagat, aruz ve ilmi vaz’ derslerini okutmakta iken, Kastamonu’da açılan yeni bir medreseyi faaliyete geçirmekle görevlendirilmiş ve burada üç yıl kadar kaldıktan sonra, 1327/1909 senesinde istifa ederek, İstanbul’a dönmüştür.

el-Kevserî, İstanbul’a gelir gelmez Darüşşafaka’ya, bir ay sonra da Medresetü’l-Mütehassisîn’e müderris olarak tayin edilmiştir. Ders vekaleti meclisine üye olarak seçilip bir süre sonra da 75 Osmanlı lirası (altın) aylıkla Ders Vekilliğine tayin edilinceye kadar bu görevlere devam eden el-Kevserî, İttihat ve Terakkîcilerle anlaşamadığı için Ders Vekilliğinden azledilmiştir. Ancak Ders Vekaleti Meclisi üyeliği ile müderrislik görevini, 13 Rebiu’l-Ahir 1341 (3 Kasım 1922) tarihinde Mısır’a gitmek üzere Türkiye’den ayrılıncaya kadar sürdürmüştür.

M. Zahid el-Kevseri, bir kaç ay Kahire’de kaldıktan sonra Şam’a gelip bir yıl burada oturmuş, sönra tekrar Kahire’ye dönerek, Camiu’l-Ezher’de okuyan Türk öğrencilerinin kaldığı Ebu’z-Zeheb Muhammed bey (Ö. 1189/1775) Tekkesine yerleşmiştir. 1347/1928 yılmda geri Şam’a gitmiş ve bir yıl kaldıktan sonra tekrar Kahireye dönüp Mısır Devlet Arşivinde (Daru’l-Mahfüzati’l-Mısriyye) bulunan bir kısım Türkçe belgeleri Arapçaya çevirme gibi mütevazî bir işte çalışarak geçimini sağlayan el-Kevserî, bundan sonra eşi ve çocuklarını da yanına getirmiştir. [3]

Son yıllarda şeker hastalığı ve tansiyonundan şikayet eden el-Kevserî geride yalnız eşini bırakarak, 71 yaşında iken 1371/1952 yılında vefat etmiş; Camiu’l-Ezher’de kılınan cenaze namazından sonra [4] Şafiî mezarlığında, dostu İbrahim Selim’e ait bölmede medfun bulunan kızlarının yanında toprağa verilmiştir. [5]

Tefsir, hadis ve fıkıh alanlarında çok geniş bilgi sahibi olan M. Zahid el-Kevserî’nin ilmî faaliyet ve eserlerini iki kısımda ele alabiliriz:

1-Türkiye’de iken çeşitli konularda yirmiden fazla eser yazmış ise de, sadece dördü basılabilmiştir. Bunların birisi Farsça, birisi Türkçe, öteki ikisi Arapçadır. Kendisi, Türkiye’de yazdığı eserler arasında tefsire dair iki ciltlik basılmamış eserinin çok önemli olduğunu söylerdi.

2-Mısır ve Şam’da iken yazdığı eserlerin sayısı otuzu geçmektedir. Arapça olarak kaleme aldığı bu eserlerin çoğu basılmıştır. Hadis, fıkıh, fıkıh usülü ve İslam bilginlerinin biyografileriyle ilgili elliden fazla esere uzun önsözler, notlar ve açıklamalar yazmıştır. Mecelletü’l-İslam gibi dinî ve ilmî dergilerde çıkan yüzden fazla makalesi öğrencileri tarafından derlenmiş ve «Makalatu’l-Kevserî» adiyle yayınlanmıştır. [6]

İşte bu Makalatu’l-Kevserî’nin baştarafında, yazarın hayatı ve eserleri hakkında Ahmed Hayri’nin kaleme aldığı 80 sahifeyi bulan bir mukaddime yer almaktadır. Biz bu önsözümüzü daha çok Ahmed Hayri’nin söz konusu mukaddimesi ile, yazarın «et-Tahrîru’l-Veciz» [7] adlı eserinden yararlanarak yazdık.

En çok hadisle uğraşan el-Kevserî, Hanefî imamları Ebû Yûsuf, İmam Muhammed ve İmam Züfer gibi Ebu Hanîfe’nin öğrencilerinin biyografileri, görüş ve ictihadları üzerinde durmuştur. el-Kevserî’nin, el-Hatîbu’l-Bağdadî’ye karşı Ebû Hanîfe’yi savunmak gayesi ile yazdığı 200 sahifeyi aşan «Te’nîbu’l-Hatib» adlı eserini [8] burada özelilkle zikretmek isteriz.

Tercümesini sunduğumuz kitaba gelince bu eser, merhum el-Kevserî tarafından ünlü Hanefî hukukçusu Zeyla’î’nin «Nasbu’r-Raye li-Ahadisi’l-Hidâye» adlı kitabına [9] mukaddime olarak yazılmış olup ilk önce sözkonusu kitabın birinci cildinin baştarafında yayınlanmıştır. Nasbu’r-Raye’nin baskısı yapılırken Muhammed Yûsuf el-Benûrî, bu mukaddimeye bazı notlar ilave etmiştir. Biz bu notlardan lüzumlu olanları da tercüme ettik. Daha sonra da değerli muhakkik Abdu’l-Fettah Ebû Gudde tarafından, bir kısım ilavelerle dip notlar eklenerek ayrı bir eser halinde «Fıkhu Ehli’l-Irak ve Hadisuhum» (Iraklıların Fıkıh ve Hadisleri) adıyla bastırılmıştır [10] Biz, genellikle A. F. Ebû Gudde’nin bu ilave ve dipnotlarını da tercüme ettik.

Burada yazarımız M. Zahid el-Kevserî’ye Allahtan rahmet diler, bu kıymetli eserini doğup büyüdüğü ve yetişdiği toprağın insanlarına sunmakla mutluluk duyduğumuzu belirtmek isteriz.

Ayrıca bu eserin tercüme ve neşri hususunda Sayın Prof. Dr. Mehmed Hatiboğlu aracılığı ile kendisinden müsaade istediğimiz muhterem ilim adamı ve Zahid el-Kevserî’nin değerli ve vefakar talebesi Abdu’l-Fettah Ebu Gudde, tercümemiz için bir takdim yazısı ile eserin Arapça ikinci baskısı sırasında «Ebu Hanîfe’nin Arkadaşlarından ve Hanefî mezhebinden Bazı Büyük Hafız ve Hadisçiler» ve «Ek Bölüm» kısımlarına yapmak istediği bazı ilaveleri bize göndermek lütfunda bulunmuştur.

Kendilerine bu samimî ilgi ve zahmetlerinden dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır.

15.4.1981, Ankara
Çevirenler

DİPNOTLAR:

[1] Bu köy, adını 1280/1863 yılında Kafkasya’dan muhacir olarak gelen yazarın babası Müderris Hasan el-Kevserî’den (Ö. 1345/1926) almıştır. Şimdiki adı ise «Çalıcuma»dır. O bölge halkının rivayetine göre bu ad oraya, Selçuklular zamanında askerler çalılar arasında Cuma namazı kıldıkları için verilmiştir.

[2] Bu ünvan, ilmiye ve medrese işleriyle uğraşan şeyhulislam yardımcısına verilirdi.

[3] Bir oğlu, üç kızı vardı. Oğlu ile kızının biri İstanbul’da, öteki iki kızı da babaları hayatta iken Kahire’de ölmüştür

[4] Merhumun cenaze namazında bulunmak, mütercimlerden Abdulkadir Şener’e de nasip olmuştur.

[5] Eşini kaybettikten bir süre sonra ayağına sıcak su dökülüp rahatsızlanan karısı, Türkiye’ye dönmüş ve 1957 yılında Düzce’de hayata gözlerini yummuştur

[6] Kahire, 1372

[7] 1360/1941 yılında Kahire’de basılan bu eser, yazar tarafından talebelerine verilmek üzere icazetname olarak hazırlanmış olup merhumun kendisi ve hocaları hakkında değerli bilgileri içine almaktadır. Biz, bu icazetnameden Hüseyin Atay adına düzenlenen nushayı kullandık.

[8] Kahire, 1361

[9] Kahire, 1938

[10] Kahire, 1970

Categories: Hanefî Fıkhı’nın Esasları | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Türbeler(2)

Mezheb Âlimlerinin (Bu Husûsta) Söyledikleri Hakkında Bir Fasıl(1)
(bu fasıl bir kac bölüm olacak)

Bunlar sıradan insanlar içindi. Velîlere ve sâlihlere gelince bir topluluk (kabirler üzerine bina yapılmasını) câiz görmüş, hatta onlar hakkında bunun güzel olacağını söylemişlerdir. Bu,onlara hürmet ve kabirlerinin hor ve hakîr düşürülmesi ve de kaybolmaktan korunması îcâbı idi. Tâ ki onları ziyâretle bereketlenmek ortadan kalkmasın.

İz İbnu Abdisselâm Mısır mezarlığında bulunan birçok kubbelerin, evlerin ve binaların vakıf arazisi üzerine yapılmış olduklarından yıkılmasına fetvâ vermiştir. Fakat İmâm-ı Şafiî’nin kubbesini yıktırmamış ve şöyle demiştir: Çünki o Abdu’l-Hakem’in evine yapılmıştır. Bu söz ve gerekçe O’nun, İmâm-ı Şafiî gibi olan zâtların üzerine kubbe yapılmasını câiz görmesidir. Ancak husûsî mülk ve vakıf arazisi olmaması gerekir.

Hatta, Hâfız Süyûtî, evliyânın ve sâlihlerin kabirlerini -vakıf arazisinde olsa bile- istisnâ tutmuş ve daha sonra gelen bir takım Şafiî âlimleri de ona muvâfakat etmişlerdir. Bunu Bezlü’l-Mechûd fî Hizâneti Mahmûddiye isimlendirdiği kitâbında anlatmış ve şöyle demiştir:Dördüncü şekil: Nassdan/âyet ve hadîsten o nassı sınırlandıracak bir ma’nânın çıkartılması câizdir. Bu da bilinen bir şeydir. Eğer bu, Şerîat sâhibinin sözünde böyle olursa, vakfedenin sözünde daha evlâdır. Böylece şöyle denilir:

Vakfedenin maksadı menfaatin tam olması ve korumanın tamamlanmasıdır. Eğer evden bir kitâb yazmakta faydalanmaya muhtâc olan birisi bulunursa bu tastamam bir şekilde medresede de mümkün olmuyorsa ve de korunması ve muhâfazasının tamamlanmasına güveniyorsa bunun içün çıkarmak câiz olup bu, yasaktan istisnâ edilir. İstinbât edilen bu ma’nâ ile vakfedenin lafzının genelliği sınırlandırılır. Nitekim Allah teâlâ’nın ‘veya kadınlara dokunduğunuzda’ âyetinde umûmî ma’nâ husûsî ma’nâda olan şehvet ile tahsîs edilip mahrem kadınlar istisnâ kılınarak hüküm çıkartılmıştır. Oysa mahrem kadınların istisnâ edilmesi ne âyet, ne de hadîsle değil, sadece bu hüküm çıkarma iledir. Bu konuda da durum aynıdır.

Hâfız İmaduddîn İbnu Kesîr, Târîh’inde, bazı senelerde Bağdat’ta çocuk hocalarının câmilerde çocukları okutmasının yasak olduğunu anlatmış; ancak, hayırla vasfedilen/sâlih kimseyi bu yasaktan ayrı tutmuştur. (Bağdat ahâlisi) bu mevzûu bizim âlimlerimizden el-Hâvî kitâbının sâhibi Mâverdî ve Hanefî âlimlerinden Kudûrî ve diğerlerine sordular. Onlar da istisnânın doğru olduğu husûsunda fetvâ verdiler. Buna ise Resûlüllah sallellâhu aleyhi ve sellem’in mesciddeki bütün delikleri tıkayıp sadece Ebû Bekir radıyellâhu anhu’ya âid olanın terk edilmesini delîl gösterdiler.[11] Ve kendilerinin bu adamı istisnâ etmelerini Ebû Bekir radıyellâhu anhu’nun istisnâ edilmesine kıyâs ettiler.

Bu hüküm, çok derin olup bunu, Mâverdî, Kudûrî ve bunlar gibileri ancak anlayabilir. Karâfe’deki binalar hakkında bana fetvâ sorulduğunda onların eskideki bu sözlerine dayandım ve şunların yıkılmasına fetvâ verdim. Nitekim nakledilen de budur. Ancak sâlihlerin kabirleri bunun dışındadır. Bu istisnâ husûsunda da Mâverdî ve Kudûrî’nin yaptıklarına istinâd ettim.
(Süyûtî’nin Sözü Bitti.)

[11]Küçük lafız farklılıklarıyla, Buhârî (3691),Müslim (2382), Tirmizî (3660), İbnu Hibbân (6861)

KAYNAK: Abmed Sıddîk el-Ğumârî, İhyâu’l-Makbûr min Edilleti Cevâzi’l- Binâi ale’l-Kubûr

Categories: Türbe yapmak | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

İMAM ABDUR-RAHMAN(R.A) VE TEVESSÜL BAHSİ…!

Hanefi imamlarından bir diğeri ŞeyhiZade Abdur Rahman bin Muhammed bin Suleyman (v. 1078 h/ 1667 m) “Mecmaul Enhur fi Şerhi Multekal Ebhur” adlı kitabında diyor ki:

ثم يسألُ اللهَ تعالى حاجتَه ، وأعظمُ الحاجاتِ سؤالُ حُسْنِ الخاتِمة وطلبُ المغفرةِ, ويقول: السلام عليك يا رسولَ الله, أسألكَ الشفاعةَ الكبرى, وأتوسَّل بك إلى اللهِ ت

عالى في أن أمُوتَ مُسلمًا على ملَّتِك وسنَّتِك وأن أُحشِرَ في زمرةِ عبادِ اللهِ الصالحينَ

“Sonra Yüce Allahdan ihtiyacini diler. En büyük ihtiyac hayirli sonluk ve bağışlanma talebidir.
Der ki: Esselamu Aleyke ey Allahın Rasülü! Senden“büyük şefaati” istiyorum, senin dinin ve sünnetin üzere ölmek ve Allahın salih kulları zümresinde haşr edilmem için seninle Allaha tevessül ediyorum.”

Kaynak: Şeyhi Zade Abdur Rahman: Mecmaul Enhur fi Şerhi Multakal Ebhur: 1/464
Beyrut: Darul Kutubil İlmiyye: 1419/1998

Categories: Tevessül | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Ebu Hanife(ra) fazileti(3)

Şafii imamlar’ından Şeyhülislam İbn Hacer el Heytemi’nin İmam Azam hakkında ki yazdığı Fıkhın Sultanı adındaki eserden alıntılar:

Hikaye edilir ki bir gün Abdullah b.Mübarek hazretleri insanlara hadisleri aktardığı bir sırada, “Hadisi Bana Nu’man b. sabit rivayet etti”deyince “Kimi kastediyorsunuz?”denildi. “Evet, ilmin özü olan Ebu Hanife’yi kastediyorum”diye cevap verince orada bulunanlardan bazılarının hadisi yazmaktan geri durduklarını gördü. Biraz duraklama ve sessizlikten sonra dedi ki: “Ey insanlar, edebiniz az, alim imamların mertebesi konusunda cehaletiniz çok olup hala ilim sahiplerini farkedemiyorsunuz. Ebu Hanife hazretleri her ilimde kendisine uyulmaya herkesten çok hak sahibidir. O, öyle fakih bir alım ve öyle takva sahibi temiz bir imamdi ki kimsenin açıklayamadığı, anlayamadığı ilmi sırları açıklayıp anlatmıştır”. İşte edep konusundaki ihmalden dolayı bir ay süresince hadis aktarmayı terkedeceğine yemin etti.

Sufyan-ı Sevri demiştir ki : “Ebu hanife hazretlerinin yanından  geliyorum”diyen kimseye hitaben,”Dünya üzerinde bulunanların en fakihi olan zatın huzurundan geliyorsun demektir”dedi

Yine Sufyan-ı Sevri demiştir ki: “Ebu Hanife hazretlerine muhalefet etmek isteyen kimsenin, değer itibarıyla daha üste ve ilim yönünden daha bilgili olması gerekir ki böyle bir şahıs bu zamanlarda bulunmaz

Ebu Hanife’nin Kitâbu’r-Rehn’İ Sufyan hazretlerinin başı altında görülünce, “Siz bunu okurmusunuz?”diyenlere, “Evet, nedemek istiyorsunuz? Keşke Ebu Hanife hazretlerinin her kitabı elime geçse de okuyabilsem. Bizler insaf etmiyoruz. Yoksa o, ilmi zorukları halledip açıklama konusunda en yüksek dereceye ermiş ve basklarına meydan bırakmamıştır” Onun için Ebu Yusuf hazretleri, “Sufyan-ı Sevri İmam Azam’a benden daha çok uyardı”demiştir.

Categories: Ebu Hanife(r.a.), Mezhep imamımız Ebu Hanife(ra) | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

ALAUDDİN EL KESENİ(R.A) VE TERAVİH…!


Hamd Allaha,Salat ve selam onun Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve şerefli sahabilerine(r.a) olsun!

Sevgili kardeşlerimiz,Teravih namazi hakkinda ehli sünnet kaynaklarinda geçen bilgileri sizlere sunmaya devam ediyoruz

Hanefi fakihlerinden Alauddin El Keseni(v. 587 h/1191 m) “Badeius Sanei fi Tertibiş Şerai” adlı nefis eserinde diyor ki:

وأما قدْرُها فعِشرونَ ركعةً في عَشْرِ تسليماتٍ ، في خمْسِ ترْويحاتٍ , كلُّ تسليمتينِ ترويحةٌ , وهذا قول عامّةِ العلماء
وقال مالكٌ في قولٍ : ستةٌ وثلاثونَ ركعةً ، وفي قولٍ ستةٌ وعِشرونَ ركعةً ، والصحيحُ قول العامةِ لما رُوي أن عُمرَ رضي الله عنه جمَع أصحابَ رسول الله صلى الله عليه وسلم في شهرِ رمضانَ على أبيِّ بنِ كعْبٍ , فصلَّى بهم في كلِّ ليلةٍ عشرينَ ركعةً ، ولم يُنكرْ أحدٌ عليه فيكونُ إجماعًا مِنهم على ذلك

“Teravihin sayına gelince 20 rekatdir. 10 selam (her iki rekatda bir), 5 tervihayla kilinir. Her iki selamla kılınan (4 rekat) bir tervihadır.
Bu alimlerin ekseriyyetinin görüşüdür.
İmam Malik ise bir görüşünde teravihin 36, digər görüşünde ise 26 rekat olduğunu söylemişdir.
Doğru olan ekseriyyetin görüşüdür. Çünki, rivayet edilmişdir ki, Ömer – Allah ondan razı olsun – Ramazan ayında Rasulullahın – sallallahu aleyhi ve sellem- ashabini Ubeyy bin Kabın arkasında toplamış, o da onlara her gece 20 rekat kıldırmışdır.
(Sahabiden) hiç kimse ona itiraz etmemiş ve böylece bu görüş onların icması olarak formalaşmışdır.”

Kaynak : Alauddin El Keseni: Badeius Sanei: 2/274-275
Beyrut: Darul Kutubil İlmiyye: 1424/2003

Categories: Teravih | Etiketler: , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da Blog Oluşturun.