Posts Tagged With: rasul

Mevlid (alimler)

Seyyiduna Abbas Ebu Leheb’i ölümünden 1 yıl sonra rüyasında gördüğünü anlatır. Onu çok kötü bir halde görür ve o şu açıklamayı yapar:
‘Sizden ayrıldığımdan beri, pazartesileri hafiflemesi dışında azabım hiç dinmedi.’
Azabı ne sebeple pazartesileri azalıyordu? Seyyiduna Abbas’ın açıklamasına göre:
‘Hakikaten the Peygamber(sallAllahu aleyhi vesellem) pazartesi günü doğmuştu. Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe onu müjdelemişti ve o sevinçle cariyesini azad etti. Bu nedenle Allah her pazartesi azabını hafifletir.’ (Feth ul Bari Şer ul Buhari 9:145)

Ulema bundan şu sonucu çıkarmıştır; bir kafir bile Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğumunu kutladığı halde ödüllendiriliyor ve (sevaptan)mahrum edilmiyorsa, nasıl olur da bir müslüman (doğumu kutlarsa) mahrum edilebilir.

Muhammed bin Abdul Vehhab Necdi’nin oğlu Ibn Cevzi’den raferansla şöyle yazar:
‘Eğer kafir olan, hakkında Kur’an’da bir sure indirilen Ebu Leheb’in durumu Peygamber(sallAllahu Aleyhi ve sellem)’in Milat gecesinde mutlu olmaktan dolayı ödüllendirilmek ise, Milat’ı kutlayan muvahhid müslümanın durumu ne olacaktır?’
(Muktesar Siret’ur Rasul 13) 

Muhaddis Ibn Cevzi

“Rebi ul Evvel’in birinci gününden itibaren, saygıdeğer Harameyn halkı, Mısır; Yemen; Suriye Doğu ve Batıdaki tüm Arap şehirleri Mevlid un Nebi(sallAllahu aleyhi ve sellem) meclisini kutlarlar. İçerisindeki en harika olaylar, Mevlid (mucizelerinin) okunması ve dinlenilmesidir. Ve bu (toplanma) dolayısı ile büyük sevap ve büyük başarı kazanırlar.”
(El Milad un Nebi, 58)

Imam Ebu Şama, Imam Nevevi’nin Şeyhi

“Bizim zamanımızda Arbal şehrinde başlamış mükemmel yeni ameller arasında Mevlid un Nebi’nin yıldönümünde sadaka vermek, ve görkem ve mutluluk sergilemektir. (Bu mükemmel bir ameldir) çünkü, fakire yardım etmenin yanında ayrıca kalplerde Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem) için (bulunan) sevgi, ihtişam ve saygıyı da gözler önüne serer ve Allah’a, Peygamberini alemlere rahmet olarak göndermesinin şükrüdür.
(El Bais Ala Inkar ul Bid’at vel Havadis s.13)


Imam El Hafiz Sehevi 

“Bütün büyük şehirlerde Müslümanlar daima Mevlid ayını o gecelerde büyük toplanmalar arttırılmış sadaka ve iyi amellerle kutladılar. Özellikle doğum zamanında zuhur eden olaylar, bu toplantıların konusudur.”

(Sübl ul Hüda 1:439)

Imam Celaluddin Suyuti

“Şuna inanıyorum ki, Milad amelleri; insanların toplanması; Kur’an okunması ve Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in biyografisinin ve doğumu esnasında ortaya çıkan işaretlerin anlatılması, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem) için olan saygı ve sevginin ve doğumundaki mutluluğun gösterilmesini yüklendiklerinden dolayı mükafatı hak eden bid’at-ı hasene(güzel bir yenilik)dir.” (Husn ul Maksad Fi Amel il Mevlid Fi’l Havi li’l Fetava 1:189)

Imam Kastalani,

“Müslümanlar doğum ayını daima Rebi ul Evvel’de toplanarak kutlamışlardır. Gecelerinde sadaka ve iyi amelleri arttırırlar, özellikle, bu toplanmalarda onun doğumunu anlatarak Allah’ın rahmetini kazanırlar. Milad toplanmasının bereket getirdiği, özellikle sene boyunca barışı garantilediği ispatlanmıştır. Allah, Milad’ı bayram gibi kutlayan kişinin üzerine lütfunu ve cömertliğini yağdırsın ve (bunu yaparken de) kalbinde (muhalefet) hastalığı olan kişiye bela (getirir).”

(Al Muwaahib ud Duniya 1:27)

 

 

Hafiz Ebu Zar’a El Iraki

“ Milad’ın Mustehab ya da Mekruh olup olmadığı ve (bu konuda) örnek alınabilecek kaynaklar veya uygulamalar olup olmadığı soruldu. Şöyle cevapladı: ‘Yemek dağıtmak her zaman Mustehab’dır öyle ise Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in nurunun Rebi ul Evvel ayında ortaya çıkışının mutluluğu ile birleşince nasıl(harika) olacaktır. Selef bunu yaptı mı bilmiyoruz, ama sırf biz bilmiyoruz diye bidat ya da mekruh olduğunu göstermez.  Doğrusu, Selef’te olmayan birçok mustehab ameller vardır, gerçekten bazıları vacibdir! ” (Tasnif ul Azan of Şeyh Muhammed bin Sıddık s.136)

Imam Ibn Hajar Makki

“ Çevremizde görülen Milad ve zikir toplanmaları genellikle iyiye dayanır, çünkü sadaka, zikr, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’e selat ve selam içerirler.”
(Fetava Hadisiye s.129)

Molla Ali Kari

“ Tüm ülkelerdeki şüyuh ve ulemanın hepsi bir şekilde Milad toplanmalarına saygı duyar öyle ki, hiç bir tanesi, katılmayı reddetmez. Katılmalarının sebebi bereket elde etmektir.”
(El Mevrid er Rava)

Imam Nasiruddin ( BaBin Tabah olarak tanınır)

“ Bir adam, Milad gecesinde sadaka verir ve ahireti hatırlatan sahih hadislerin anılmasını organize ederse ve tüm bunlar Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğumunun sevinci içerisinde yapılırsa, cevazından(caiz olduğundan) hiç şüphe yoktur. Bunları iyi niyetle yapan her kişiye mükafat vardır.”
(Subl ul Huda 1:144)

Imam Cemal uddin El Katani

“  Peygamber(SallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğduğu gün son derece şerefli, mubarek ve itibarlıdır. Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem), ona uyan herkes için kurtuluştur. Her kim onun gelişine sevindiğini belirtirse, kendisini cehennem azabından korumuş olur. Sonuç olarak, bu durumlarda sevincini ifade etmek ve gücü yettiği kadar harcamak oldukça uygundur. ”
(Subl ul Huda 1:144)

Şeyh Abdul Hak  Muhaddis-i  Dehlvi

“ İslam cemaati, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğum ayında her zaman toplanmalarla kutlama yapmıştır. Gecelerinde sadaka verirler ve mutluluklarını gösterilrler ve özellikle doğum esnasında zuhur eden olayları yad ederler. ”
(Ma Sabata min esSunnet s.106)

Şah Valiullah Muhaddis-i  Dehlvi

“ Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğum gününde Mekke-i Muazzama’da bir Milad toplantısına katıldım. İnsanlar Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’e hayır dua ediyor ve doğumu esnasında zuhur eden olayları anıyorlardı. O anda o cemaatin üzerine nur yağdığını gördüm. O nuru fiziksel bir gözle mi yoksa ruhsal bir gözle mi gördüm bilmiyorum. Dikkatlice baktığımda o nurun, bu tip toplanmalara katılmaları emredilmiş olan meleklerde olduğu bana aşikar oldu. Ayrıca Allah’ın rahmetinin de meleklerle birlikte indiğini gördüm.” (Fuyuz ul Harameyn 80,81)

Başka bir yerde, saygıdeğer babası Şah Abdur Rahim Dehlvi’den alıntı yapar:

“ Her sene Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in Miladı dolayısı ile yiyecek hazırlardım. Her nasılsa, bir sene yemek hazırlayamadım, dolayısıyla Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in Milad’ının sevinci içerisinde sadece kavrulmuş nohut dağıttım. O gece rüyamda Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’i gördüm. Oldukça mutlu göründü ve önünde o kavrulmuş nohutlar vardı.” (Ed Dar-us Samin 40)

Mevlana Abdul Hayy Lahnevi

‘ Milad toplanmalarının adi bir bidat olduğunu iddia edenler, şeriata aykırı hareket ediyorlar.”
Ve toplanma için bir gün ve tarih belirtme ile ilgili;

“  Milat toplanmaları hernezaman düzenlenirse bunun için bir mükafat vardır. Harameyn Basra, Suriye, Yemen ve diğer ülkelerdeki insanlar insanlar, Rebi-ül evvel’in ayını gördüklerinde, sevinçlerini sergiler ve Milad toplanmaları düzenler ve mevlüt dinler ve okurlar. Daha da ötesi, bu ülkelerde Rebül Evvel dışında da böyle Milad toplanmaları yapılır. Dolayısı ile, kişi, Milad toplanmalarının mükafatının sadece Rebi-ül Evvel ayında olduğu fikrine kapılmamalıdır. ” (Fetva Abdul Hayy 2:283)

Hacu Imdadullah Muhacir Mekki

“ Tüm Harameyn halkı Mevlid’i kutlar. Bu bizim için yeterli delildir. Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in anılması nasıl kınanabilir? Ancak insanların icat ettikleri aşırılıklar, yapmamalıdırlar. ” (Shamaaim Imdaadiya 87,88)

Hacı Sahib kendi uygumasını da açıklar:

“ Bu faqeer (fakir) uygulaması şudur ki, o sadece Milad toplanmasına katılmakla kalmaz, ayrıca onu bir bereket vesilesi olarak görerek kendisi her yıl bir toplantı düzenler ve içerisinde neşe ve keyif ve haz duyar. ”(Feyzla Haft Masla p9)

Mufti Mazharullah Mucedidi

“ Milad’ın okunması, sahih hadislere dayalı olduğundan ve mubarek 12. gündeki tören, hiçbir yasaklanmış amel içermediğinden dolayı ikisi de caizdir. Onlara caiz değildir demek, şeriatten delil gerektirir. Muhaliflerin ona karşı ne delilleri vardır? Sadece bu şekilde Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in sahabeleri kutlamadığı ya da tören düzenlemediği için caiz değildir demek delil olamaz. Caiz bir iş, sırf (daha önce) yapılmadı diye yasak hale gelmez. ” (Fetva Mazhari 435,436)

Allame Muhammed Siddik Hasan Han Bhopali

“ Her gün Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in zikrini yapamayan bir kimsenin haftada ya da ayda bir gün oturup zikr yapacağını ve biyografisini okuyacağını adamasında ne kötülük vardır? Ve daha sonra ayrıca Rebi-ül Evvel’in günlerini boş geçirmez ve sahihliği ispatlanmış hadisleri de okur. ”

(Eş Şamama tu’l Ğabriya min Hayr il Mevlid el Bariyya 5)

Categories: Mevlid | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

PEYGAMBER’E (s.a.v.) YAPILAN TEVESSÜLÜN HÜKMÜ

PEYGAMBER’E (s.a.v.) YAPILAN TEVESSÜLÜN HÜKMÜ
Allame Yusuf ed-Dicvi

Soru Birçok kimselerin inançlarını güçlendirmek için, hakkında ayrı ayrı görüşler olan ve birçok cemaatın incelediği bir konunun açıklanmasını zat-ı fâzılanenizden rica ederiz. Konu: Herhangi bir hususta Peygamber’i (s.a.v.) vesile ederek Allah’a yakarmaktır. Bu tevessül mevzuunda muhtelif görüşler vardır. Hattâ bazıları tevessül etmek Allah’a ortak koşmaktır, demişlerdir.

Cevap — Peygamber’e (s.a.v.) tevessül etmek câizdir, yararlıdır. Bunda hiç şüphe etmemek gerekir. Bunun birçok sahih hadîslerle sâbit olduğunu ilerde gelecek olan tafsilâttan anlayacaksınız. Bu konuda şaşırmış kimselere, icmâlen kısa bir açıklamayla yardım edeceğiz. Tafsilini ve delillerinin beyanını başka yazacağımız makalelere bırakıyoruz. Kısaca cevabımız şudur: «Tevessül: işraktır (Allah’a şerik edinmektir) diyen tâife yanlışlıkla en zavıf illetlere dayanarak boş sözler söylemiştir. Bir Müslümanın, delil getirip bu konuda te’vil yolunda bulunan kimseleri tekfir etmesi câiz değildir. «Allah, her şevin yaratıcısıdır. Her şeyin hükümranlığı elindedir.» (Yâsin, 83); «Bütün işler O’na (Allah’a) döndürülür.» (Hud, 123) diyen kimseyi nasıl tekfir ediyorlar? Halbuki tevessül eden adam Kur’ân-ı Kerim’in bu âyetleriyle Allah’a tevessül ediyor. Çünkü, Allah’ın safi kullarından birisini Allah’ı vesile eden kimse, Allah’tan başka hiçbir hakikî fail olmadığını bilir ve ikrar eder. Hiçbir fiil ve yaratma işini, tevessül ettiği adama isnad etmez. Hattâ mütevessil (tevessül eden kişi), vesile edindiği kimsenin Allahü Teâlâ nezdinde bir rütbe ve manevi yakınlığı olduğunu bilmektedir ki, o rütbe ve manevî kurbiyyet makamının sabit olmasında hiç şüphe yoktur. Ve Peygamber (s.a.v.) o makam ve kurbiyyetle Kıyamet Günü halka şefaat eder. işte bu itikada binaen Kıyamet Günü Allahü Teâlâ nezdinde onlara şefaatte bulunmaları için halk enbiya ve resulleri vesile edinir. Şunu da ilâve edelim ki, mü’min kişi, imanının gereğiyle şüphesiz Allahü Teâlâ’nın hiçbir şeriki olmadığına ve ondan başka gerçek mâbud olmadığına itikad ettiğinden dolayı, kötü vesveselerden arınmıştır. Hatta aziz ve yüce Allah’tan başkasma zâhirde bir şey isnad ettiğini görsek bile, imânı muktezasiyle o isnadm hakikî olmayıp mecazî bir isnad olduğunu anlarız.

Biz hakikî ile mecazî olan isnadın birisini «bahar otu yeşertti» Sözünün mânâsında beyan ettik ve bu sözün bir mü’min ile kâfirden sâdır olması arasında mânâca fark olduğunu anlattık. Öyle ise, istiğase eden kimse, Allah’tan başkasına, yâni halktan istiğasede bulunduğu zaman, onun kendiliğinden hiçbir işi mustakil olarak yapamayacağını ve Allah’tan istimdat etmeyip, O’na rücû etmediğini itikad etmez ve kafası böyle düşünceden hâlidir. Halktan olan musteğasun bih, (kendisinden istiğase edilen kişi) ister diri veya ölü olsun aralarında fark olmayıp ondan istiğase etmek câizdir. Zira hiç şüphe yok ki, Allahü Teâlâ her şeyin yaratıcısıdır ve itikadımıza göre Allah’tan başka hiçbir şeyin bizatihi, hiçbir şeye gerçek tesiri (eskisi) yoktur. İşte hak ehli olan Müslüman cemaatın inancı budur.

Allahü Teâlâ dahi, halkın birbirlerinden yardım taleb etmelerine ve istiğasede bulunmalarına işaret buyurmuştur. Nitekim Kur’- ân-ı Kerini’de, «Eğer onlar sizden dinde yardım isterlerse, yardım etmeniz gerekir.» (Enfal, 72), «…Şu kendi taraftarlarından, diğeri düşmanından idi. Kendi taraftarlarından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi.» (Kasas, 15); «Paylaşma meclisinde (vâris olmayan) yakın hısımlar, yetimler, miskinler bulunduğu vakit, onlara da o maldan verin ye güzel sözler söyleyin.» (Nisa, 8) buyurulmuştur ve hadîs-i şeriflerde bu konuda daha başka misaller de vardır. Şeriat dilinde çok olup, bu tâbirlerin insanların tabiatında çok olduğu açıkça bilinmektedir.

Tevessülü inkâr edenlerin en acayip durumlarındandır ki, cemadatlara (cansız eşyalara) tevessül etmekten ayrılmaz ve çekinmezler. Meselâ, su beni kandırdı, ekmek beni doyurdu, ilâç bana menfaat verdi, diyerek kanmayı suya, doyurmayı ekmeğe, yararı ilâca isnad ediyorlar. Fakat tevessülün Peygamber’e (s.a.v.) isnad edildiğini işittiklerinde inkâr edip kıyamet koparıyorlar. Onlardan sefih (beyinsiz) olanlar bunu inkâr etmekle böbürleniyor. Sanki güzel bir şey yaptıklarını zannederler. Onlar herkesten ziyade ihtiyaçlarını halktan talep etmekte bulundukları halde, onlardan şunu soruyoruz:

İşlerinizi görmek için ondan ihtiyacınızı talep ettiğiniz kimse, Allah ile ortak mıdır? Şayet bu itikat üzere iseniz, Allah’a ortak koşmakta en ileri kimse sizler olursunuz. Eğer «biz yapmak, vermek veya vermemek gibi fiilleri herhangi bir kimseye hakikî değil, mecazî ve sebep olduğu yolu ile isnad ediyoruz. Çünkü Allahü Teâlâ o kimseyi bir hayra, bir hizmete sebep kılmıştır», diye cevap verecekseniz, biz de size deriz ki:

Biz dahi öyle itikad ediyoruz. O hususta aramızda fark yoktur. Şayet tevessül için diri kimse ile ölüler arasında fark vardır diyecekseniz, burada birbirimizden ayrılıyoruz. Yani, diriler ile de, ölüler ile de tevessülün caiz olduğuna itikad ederiz. Zira bütün işlerin faili ancak Allahü Teâlâ’dır. Ne diri, ne de ölü kimse fail olabilir. Tevessül eden kişi, tevessül ettiği zatın hakikatta Allahü Teâlâ’nın nezdindeki makamına tevessül ediyor ve işin fâili, aziz ve yüce Allah’tan başkası olmadığına da itikad edince, mütevessülün bih olan zatın diri veya ölü olması arasında hiçbir fark kalmaz. Zira Allah nezdinde bir makam ve rütbesi olan kimse, ister hayatta, ister mematta olsun, rütbesi bakidir. Her iki hâlde de eşittir. Şu da ilâve olunur ki, diri ile ölü arasında böyle bir ayırım yapmak mü’min kimseye lâyık değildir. Kaldı ki, bir âlim böyle itikad etsin. Çünkü ruhlar, ölümden sonra da hayatta olup, müdriktirler. Hattâ idrakları daha kuvvetlidir. Işte bu nedenle hadîs-i şerifte rivayet edildiğine göre, ölüler kendi aralarında hayatta olanların durumlarını sorar, onların iyi işlerine sevinir, çirkin işlerinden üzülür, onlara dua ederler.

Şüphesiz Mi’rac gecesi Âdem (a.s.) ve diğer peygamberler, Peygamber’e (s.a.v.) dua etmişlerdir. Mü’minlerin ölülerine, hazır ve görünen kimselermiş gibi, «Üzerinize selâm olsun ey mü’minler cemaatı!…» diye onlara selâm vermemiz ve kılacağımız her namazda «Sana selâm olsun ey Peygamber!..» diye hitab etmemiz meşrudur. (Ettahiyyatü… duasında). Hadîs-i şerifte rivâyet olunduğuna göre, işlediğimiz ameller Peygamberimiz’e (s.a.v.) arz olunur. Onlar hayırlı amellerse, Allah’a hamdeder, şerli iseler Allah’dân bize mağfiret diler; hattâ yine hadîsteki rivâyete göre, amelleriniz ölü olan babalarımıza ve ehlimize de arz edilir. Şüphesiz Peygamber (s.a.v.) Müsâ’yı (a.s.) mezarında namaz kılarken görüp; Mi’rac gecesinde yedinci kat gökte namazla emir olunduğu zaman, ona müracaatta bulunmuş ve kendi ümmetinin durumunu ona söylemiştir. Yine Peygamber (s. a.v.) Hz. İbrahim’in (a.s.) selâmını bize tebliğ etmiştir. Yine Mi’rac gecesi Peygamberler toplanıp hutbe okumuş ve başka şeyler yapmışlardır. Sahabenin bazısının, çadırının yakınına kurduğu bir ölünün mezarında, ölünün Kur’ân-ı Kerim’in Mülk sûresini okuduğunu işittikleri hadîs-i şerifte vârid olmuştur.

Vehhabîlerin tek mercileri ve mezheblerinin müessisi olan îbn Teymiyye dahi şüphesiz kitaplarında evliyânın kerâmetlerini isbat etmiş, yine onların imamlarından olan İbn Kayyım dahi «Ruh» kitabında Ebû Bekir’in (r.a.) ruhu gibi kuvvetli ruhların, savaşlarda düşman ordusunu hezimete uğrattığını yazmış, yine imamlarından olan Şevkânı bile, Peygamber (s.a.v.) ile evliyâ ve âlimlere tevessül etmenin câiz olduğunu ispat ederek İzzeddin b. Abdüsselâm gibi «Yalnız Peygamber’e (s.a.v.) tevessül etmenin câiz olduğunu» söyleyen âlimlerin dediklerini reddetmiştir. Zira tevessülün illeti, Allah’a yakınlık ve makamının meziyetidir, diye düşünmüştür. Şevkânî gerçi birçok şeylerin tatbikatı hususunda çelişkiye düşmüş ise de, bu konuda Vehhabîler gibi doğruluktan sapmayıp onların cehaletine uğramamıştır.

Şevkânî «Neylü’l-Evtar» adlı kitabında meşhedlerle teberrük edilmesini isbatlamıştır. Her hal ü kârda Vehhabiler Resûlullah’a (s.a.v.) nidâ edecek veya ona tevessül edecek kimse, şüphesiz illâ onu ulûhiyyet vasfında Allah’a ortak eder diye iddia etmektedirler. Onların mezhebi böyledir.

Şayet nidâ ve istiğaseden Allah’a ortak edilmesi lâzım gelir diye iddia ederlerse, cevaben deriz ki: öyle ise, sizler ilk olarak müşrik ve sapık tâifesisiniz. Çünkü sizler, herkesten ziyade yaratıklara istiğase ediyorsunuz. Mezheblerine göre, ruhlar cesedin ölümünden sonra fâni olur. Kalib kuyusu ile daha başka hususlarda varid olan ve bütün ruhlara hattâ kâfirlerin ruhlarına da hayat isbat eden hadîs ve Kur’ân’ı tekzib etmekle ruhlar fâni olmaz. Onlar cesedin ölümüyle Allah nezdinde ruhların makamları silinip hiçbir iş için artık Allahü Teâlâ’ya dua etmelerine güçleri olmaz veya ruhlardaki ve Allah’ın onlara cesedin hayatmda hibe eylediği şeyler onlardan alındığı için herhangi bir işi yapmaları mümkün olmaz, diyorlar, işte böyle kabul etikleri için, vesveselerine tâbi olup tevessül ve istiğase hakkında Peygamber (s.a.v.) ile salih seleflerden rivayet olunan haberleri tekzib ettiler. Böyle yapmakla aklı ve nakli delillere muhalefet etmiş ve câhillerin en câhili olmuşlardır.

Biz artık acele yazdığımız bu eserde uzun uzadıya onlardan bahsetmeyeceğiz. Allah’a yemin ediyorum ki, biz mü’minlerin bina taşları gibi birbirleriyle kenetlenip kuvvetlenerek kardeş olmalarını ister ve Kur’ân-ı Kerim’de «Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış kardeşlerimizi afv et. O inanmışlara karşı yüreklerimizde kin bırakma, belli ki sen çok rahmet edicisin» (Haşr, 10) diye dua ederim. Müslümanların kalblerini iyi şeylerden selbeden kin ve buğzu izale etmesini, doğruya muhalefet eden kardeşlerimizi hayra ve hidâyete irşad etmesini, onları halk arasında fitne sebebi etmemesini Allahü Teâlâ’nın kereminden dileriz.

Allame Yusuf ed-Dicvi’nin makalesi(kısaltılmıştır)

[Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, s.588-592]

Categories: Istigase, Tevessül | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.