Posts Tagged With: peygamber sevgisi

Seyda Molla Ibrahim’in hatırası

Birgün doğu ulemasından SEYDA MOLLA İBRAHİM ks Medine i Münevvere’de Ravza i Mutahhara’yı ziyaret eder ve geçerken duvarlara elini sürer, ellerini yüzüne sürer.
Tam o esnada orada bulunan görevlilerden biri:
“HARRİK HAC, HAZİHİ BİDA-ŞİRK……”
yani: “Yürü hacı, bu yaptığın bidat-şirk….” diye seslenir.
Mübarek Molla İbrahim ks: görevlinin ellerinde tutar ve ona sen 3 taş düzeltip üstüne çaydanlığı koyar ve altında da ateş yaktığında takriben yarım saat içerisinde çayın hazır olur değil mi?
Görevli (Selefi diye geçinen VEHHABİ) : Evet. der
Seyda: Peki bu kısa zamanda o taşlara ve ya çaydanlığa elleyebilir misin? der
Görevli: Hayır.
Seyda: Neden peki?
Görevli: Çünkü ateşin o sıcaklığından ona dokunamam.
Seyda Molla ibrahim ks: Peki güzel kardeşim o sıradan bir varlık olan ateş yarım saat içerisinde sıcaklığı ALLAH’IN izni ile o taşlara ve çaydanlığa siniyor da RESULULLAH SAV EFENDİMİZ 1400 küsür yıldır bu KABR-İ ŞERİF’DE medfundur da O’nun sav bereketi, güzelliği hiç mi bu duvarlara sinmedi ?

Adam ağlamaya başlar ve ”KABBİL HACC” (öp hacı) der ve ne zaman Seyda Molla İbrahim ks oradan geçerse tutar kolundan KABBİL HACC der ona.

Bu olay sağdan soldan bulduğumuz ve ya yaşlıların dilinden dinlediğimiz bir olay değil, Bizzat bu zatın damadının ve 10 binlerce İCAZET verdiği talebelerinin dilinden, ayrıca en az 20 tane de DOĞU ULEMASI’NIN dilinden duydum.

RABBİM BİZLERİ BU ZATLARIN YOLUNDAN AYIRMASIN, BİDAT DOLU FIRKALARDAN DA UZAK TUTSUN. BU FIRKALARIN BAŞI OLAN VE TEK GAYELERİ: MUHAMMED MUSTAFA’NIN SAV SEVGİSİNİ MÜMİNLERİN KALPLERİNDEN SÖKÜP ALMAKTIR.
(Vehhabilerin gayesinin bu olduğu sözünü Afgan alimlerinden Molla Yusuf’tan duymuştum)
Allah u Teala, EHLİSÜNNET için müdafaada bulunan bütün üstadlarımızdan razı olsun.
Vehhabi ve Şia gibi fitnelerden de bu ümmeti muhafaza buyursun..

Categories: Vehhabi Fitnesi, Vehhabilik(tarih-hadis-alimler) | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Mevlid(Hafız Iraki)

iraki mevlid kapak iraki mevlid sayfa
Hâfiz El Iraki yazmis oldugu bir eserinde mevlidin övgüsünü yapmis; bunu da <El Mevridul Hanî fil Mevlid Es sanî> seklinde isimlendirmistir. Eserinde hazreti Peygamber (sallahu aleyhi ve sellem)’in mealen su hadisi serifini naklediyor:

İblis 4 defa çığlık atmıştır. Lanetlendiği zaman. Cennetten (huzurdan) kovuldugu zaman. Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz doğduğu zaman. Fatiha suresi nazil olduğu zaman.

Categories: Mevlid | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

Peygamberimize okunan kasideler

“Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) yanındayken Abbas bın Abdulmuttalıp ona dedi ki: Ya Rasulallah! Seni methetmek istiyorum. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ona: Allah’u Teala ağzını bozmasın, oku bakalım, buyurunca şu kasideyi okudu:

Karanlık bir yerde ince deriyle örtülü bir mekandaydın,
Sonra dünyaya geldin, ancak ne insan,

Ne bir et parçası ne de bir kan pıhtısıydın,
Bilakis insanlar boğulurken bir kartala gem vurup,

Üzerine binen bir damlaydın,
Bir devir kapanıp yenisi başlarken,

Sende bir sülbden bir rahme bırakıldın,
Ailen tüm beldeleri geride bırakan bir onura sahip oldu,

Sen ki, doğduğunda yer yüzü aydınlandı,
Ufuklar nurunla parıldadı,

Bizde senin ışığın, nurun ve doğru yolunla ilerliyoruz.

[Rudani,Cem’ul-Fevaid, Hadis No:6353]

Beyhaki, Delail’ün Nübüvve’de naklettiğine göre:

“Rasulullah (sallallahu alayhi vesellem) Efendimiz, Medine’ye hicret ettiğinde Medine’nin yakınında kadın, erkek ve çoçuk bütün halk ellerinde defler ile “Tale’al Bedru aleyna”  diye bilinen aşağıdaki kasideyi okuyarak karşılamıslardır”

Veda dağından üzerimize dolunay doğdu,
Allah’a çağıran bir davetcimiz olduğu için,

şükretmek bizlere vacib oldu,
Sen günessin, sen aysin, sen Nur üstune nursun,

Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey Rasul,
Ey bizi içimizden gönderilen elçi,

Geldin Medine’ye şeref verdin,
Ey davetçilerin en hayırlısı.

devami gelecek..

Categories: Edep Yâ Hû, Mevlid | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Mevlid(devamı)

İmam Celaleddin Suyûtî(Rahimuhullah), Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutlamak, neden vefatına üzülmekten önce geldiğini anlatıyor (aynı günde vefat edip, doğmuştur):

Peygamber Efemdimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumu bizim için bir lütuftur, vefatıda bizim için üzücüdür. Şeriat lütuf verildiğinde sevinip Allah’a şükretmemizi emrediyor, belaya da sabredip gizlememizi emrediyor. Bunun için şeriat bize bir çocuğun doğumunda akika kurbanını kesmemizi emrediyor, bu Allah’a şükretmemizin bir işaretidir. Fakat ölümde bir kurban kesme emri yoktur, hatta yas tutmak bile caiz değildir. Bundan dolayı şeriattın emri üzere, bir müslüman Rebiül Evvel ayında, Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumuna sevinmesi lazım. [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 54-55]

Şeyhülislam ve muhaddis, İbni Hacer Askalanî

Şeyhülislam ve muhaddis, İbni Hacer Askalanî’ye, Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğum gününde onu anmak hakkında ne düşündüğünü sordular, şu şekilde cevap verdi:

Peygamber Efendimizi (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğum gününde anmak, ilk üç asrın takva sahibi müslümanlarının yapmadığı bir icattır. Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) anılması, salih ve batıl özellikler taşıyabilir. Eğer Peygamberiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) anıldığında, salih ve şer’an uygun bir şekilde anılır, ve batıl bir şekilde anılmazsa, bu noktalara dikkat edilirse, o zaman bu icat, takdire değer bir icattır, bu noktalara dikkat edilmezse, o zaman bu takdir edilmez bir icattır. Bu konuda bir sahih hadis dikkatimi çekti: Peygamberimiz(sav) bir gün medineye gitti, ve orada yahudilerin, Muharrem ayının 10’unda oruç tuttuklarını gördü’ [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 63] [Birdahaki sayfada devam ediyor]

Ve onlara niye oruç tuttuklarini sordu, onlar da: “Allah bu günde firavunu boğdu ve Musa’yı (aleyhi’s-selam) kurtardı, Allah’a şükretmek için bu günde oruç tutuyoruz” dediler. Bu bize, belirli bir günde, Allah’ın bizlere verdiği nimet ve bizleri bir beladan kurtardığından dolayı, o günde bunu kutlamanın caiz olduğunu gösterir. Kuran okuyarak, oruç tutarak veya sadaka vererek kutlanılır. Böyle bir gün (aşûre) kutlanırda Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumu kutlanmaz mı? Buraya bakarak aşûre gününü kutlamanın caiz olduğunu görüyoruz, yukarıdaki olayı görmezden gelenler aşûreyi kutlamanın caiz olmadığını sanarlar, bazıları da bu günü yılın başka bir gününe taşıdılar. [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 64]

Başka bir hadise bakarak mevlidin caiz olduğunu gördüm (yukarıdaki, aşure hakkındaki hadisten başka). Beyhaki’de, Enes’in (radiallahu anhu) naklettiği hadiste, Peygamberimiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) buyurduki: “Peygamberimiz kendisine peygamberlik geldikten sonra, kendisi için bir akika kurbanı kesti”. Dedesi Abdulmuttalib, doğumundan 7 gün sonra bir akika kurbanı kestiği söyleniyor, ve akika tekrarlanmaz. Bundan dolayı Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) kurbanı kesmesinin nedeni şükürdür, ümmetinin şerefi içindir. Bizimde onun doğumunu kutlamamız önerilmiştir, O’nun doğumuna şükretemek için, kardeşlerimize yedirerek, salih amel işleyerek ve sevinerek. Bu hadis önceden bahsedilen hadisi doğruluyor (Pazartesi peygamberimizin doğum günüdür ve peygamberlik yıldönümüdür). [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 64-65]

İmam Şemseddin ed-Dimeşkî şöyle yazdı:

Ebu Leheb’in cehennem azabı her Pazartesi günü hafifletirler, çünki o Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutladı ve o günlerde kölesi olan Sevbe’yi (radiallahu anh) azad etti. Ebu Leheb’in ebedî kalacağı yer cehennem olmasına rağmen, ve Tebbet sûresi onun hakkında inmesine rağmen, onun azabı her Pazartesi günü hafifletiliyor. Buraya bakınız ve ömrü Peygamberimizi överek geçen bir müminin durumunu düşününüz. [ Mevridu’s-Sadi Fi Mevlidi’l-Hadi, İmam ed-Dimeşkî ve ayrıca İmam Suyuti’nin Hassanu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 66]

Rebiülevvel’in Bereketi, Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) hürmetinedir, bu ümmet ne kadar salatü selam getirir ve sadaka verirse, okadar mükafaatlandırırlar. [ Fatawa al Azizi 1:123]

Molla Aliyyu’l-Kari (rahimehullah), Şerhu’l-Miskat’ın yazarı ve hanefi âlimi:

Allah şöyle buyurdu: Aranıza sizden olan bir resul geldi(9:128), burada Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) aramıza geldiği günü kutlamaya bir işaret var, bunun için bu günde Allah’a şükür etmek için zikretmek gerek. Mübah olan semâ ve çalgı muhabbetten dolayı Mevlid’in bir parçası olabilir, bunun hiçbir sakıncası yoktur. [Molla Ali Kari, Al Mawlid an Nabi, s. 17]

Büyük müfessir ve sufi İsmail Hakkı (rahimehullah) buyurdu ki:

Mevlid-i şerifi kutlamak, Peygamberimize (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) en büyük övgü/muhabbet gösterme sekillerinden birisidir, caiz olmayan durumlardan sakınıldığı müddetçe. İmam Suyûtî (rahimehullah) buyurdu ki: Peygamberimiz’in doğum yıldönümünde sevinmek bizim için müstehabtır. [Rûhul beyan tefsiri, Cild 9, s. 52]

Mevlana Abdulhay Luknevi (rahimehullah) buyurdu ki:

Eğer Ebu Leheb gibi bir kafir, Peygamberimizim (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutladığı için ödüllendiriliyorsa, o zaman Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutlayıp onun için sevinen bir müslümanın makamı tabiki yüksek olur, İbn Cevzi ve Şeyh Muhaddis Hak Delvi’nin bahsettiği gibi. [Abdulhay, Mecmua el fetavâ, Cild 2, s. 282]

Categories: Mevlid | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Peygamber(sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin bir tel saçı!!

Peygamber(sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin bir tel saçı!!

IMAM ZEHEBI(radiallahu anh)’den

Özet: Resûlullah’ın bir tel saçına sahip olmayı, yeryüzünün bütün altın ve gümüşlerine sahip olmaya tercih ederdim.

Büyük tabiîlerden fakih ve muhaddis Abîda b. Amr es-Selmanî’ dir (ö. 72/691). Aslen Yemen’li olan Abide, Efendimiz’in vefatından iki yıl kadar önce, Mekke fethi sıralarında müslüman oldu, fakat içinde bulunduğu şartlar sebebiyle Medine’ye gelip de Resulullah Efendimiz’i göremedi. Ancak Hz. Ömer devrinde Küfe’ye gelip yerleşti ve birçok fütühata katıldı. Fıkıh dediğimiz İslam Hukuku’nda öylesine büyük bir şöhret kazandı ki, Küfe’nin meşhur dört fakîhinin en üstünü olarak o gösterildi. Devrinin en büyük kadılarından biri olan Kadî Şüreyh bile içinden çıkamadığı meseleleri gelip ona danışırdı.

Kendisinden en çok faydalanan talebesi Enes İbni Malik’in azatlı kölesi olan şöhretli fıkıh alimi Muhammed İbni Şirin ile bir gün Efendimiz’e dair sohbet ediyorlardı. İbni Şîrîn, efendisi Enes İbni Malik sayesinde Resûlullah’ın bir tel saçına sahip olduğunu söyledi. Böyle bir devleti elden kaçıran Abide es-Selmanî üzüntüsünü şöyle dile getirdi:- Resûlullah’ın bir tel saçına sahip olmayı, yeryüzünün bütün altın ve gümüşlerine sahip olmaya tercih ederdim.

Abide es-Selmanî’nin gönül zenginliğini gösteren bu özlü sözler, Zehebî’yi (ö. 748/1348) çok duygulandırmıştır. 23 ciltten meydana gelen Siyerü a’lami’n-nübela adlı eserinde (IV , 42-43) bu sözleri naklettikten sonra, büyük bir duygu seli halindeki hislerini şöyle dile getirmiştir:

”Resûlullah’ın bir tel saçını, insanların sahip olduğu bütün altın ve gümüşlere tercih eden Abîde’nin bu sözleri, doruk noktasındaki bir muhabbetin göstergesidir. O büyük alim, Hz. Peygamber’in vefatının üzerinden yalnızca elli sene geçmişken böyle söylerse, onun vusülünden yedi yüz sene sonra şayet güvenli bir şekilde onun bir tel saçını veya pabucunun kayışını, yahut kesip attığı bir tırnağını, hatta su içtiği toprak kabın bir parçasını elde edecek olsak, acaba bizim ne söylememiz gerekir! Şayet zengin bir adam servetinin büyük bir kısmını böyle bir şeyi elde etmek için sarf etse, sen ona saçıp savuran veya akılsızca para harcayan biri gözüyle mi bakarsın? Hayır, hayır. Resulullah’ın mübarek elleriyle yaptığı Mescid-i Nebevi’sini ziyaret edebilmek, onun aziz şehrinde Hücre-i saadet’inin yanı başında kendisine selam verebilmek için varını yoğunu harcamaktan çekinme! Medine’ye vardığında onun sevgili Uhud’una doya doya bak ve onu sen de sev! Çünkü Uhud’u senin Peygamber’in aleyhisselam da çok severdi. Onun ravzasına ve oturup kalktığı yerlere defalarca giderek ruhunu iyice doyurup kandırmaya gayret et! Zira Kainatın Efendisi olan o zatı canından, yavrundan, sahip olduğun her şeyden, kısacası bütün insanlardan, daha çok sevmedikçe mü’min olamazsın. Cennetten yeryüzüne inen o mübarek Hacerülesved’i öp! Kainatın Efendisi’nin öptüğü yeri öğrenerek oraya dudağını yapıştır! Cenab-ı Mevla’nın sana lütfettiği bu saadet sebebiyle haydi gözün aydın olsun. Dünyada bundan daha büyük bir bahtiyarlık yoktur. Şayet Resül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in Hacerülesved’e doğru kaldırıp işaret ettiği, sonra da öptüğü bastonu bugün ele geçirmîş olsaydık, o bastonu görüp öpebilmek için bütün gayretimizi sarf etmemiz gerekirdi. Artık şunu kesin olarak biliyoruz ki, Hacerülesved’i öpmek, onun bastonunu ve pabucunu öpmekten daha değerli ve faziletlidir. Tabiî alimlerinden Sabit el-Bünani, Enes b. Malik’i görünce elini tutar ve “bu el, Resulullah’ın eline dokunmuş bir eldir” diye öperdi. … Şayet hacca gidememişsen, hacdan dönenlerden birini kucakla ve “bu ağız, sevgilim aleyhisselam’ın öptüğü taşı öpmüştür” diyerek sen de onun ağzını öp!

Categories: Teberrük, Tevessül-Teberruk-Istiğase-Himmet | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.