Bir şeye tazim etmek, ona ibadet etmek demek değildir!(1.bolum)
Birçok insan, saygı göstermek ile ibadet etmenin ne anlama geldiklerini bilmedikleri için, bu iki kavramı sürekli birbirine karıştırmaktadır. Onlar, her türlü tazim ve saygıyı, tazim edilene yapılan bir ibadet olarak görmektedirler. Birisi için ayağa kalkmak, el öpmek, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’e “Efendimiz”, “Sahibimiz” gibi ifadelerle tazim etmek, kabrini ziyaret esnasında önünde edep, vakar ve kalp huzuruyla durmak. Bunların hepsi onlara göre çok ciddi hatalardan olup, Allah’tan başkasına ibadet etmek anlamına gelmektedir. Bize göre gerçekte bu iddialar, Allah’ın ve Resulünün razı olmadığı, şeriatin ruhuna aykırı cahilane bir inattan öteye geçmememektedir.
Âdem -aleyhisselâm-, insan cinsinin ilk ferdi ve Allah’ın ilk salih kuludur. Allah -celle celâluhu- ona verilen ilimden ve diğer mahlûkat arasından seçilmiş olmasından dolayı, tüm meleklerine, Hz. Âdem’e tazim anlamı taşıyan bir secde emretmiştir. Şöyle buyurmuştur:
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُوا لآدَمَ فَسَجَدُواْ إَلاَّ إِبْلِيسَ قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِيناً قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَـذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ
“O vakti hatırla ki; Meleklere Âdem’e secde edin dediğimiz zaman iblis dışında hepsi secde ettiler. İblis: “bir çamur halinde yarattığına secde edermiyim” dedi. Ve dedi ki: “benim üstüme mükerrem kıldın’ (İsra 61–2).
أَنَاْ خَيْرٌ مِنْهُ خَلَقْتَنِي مِنْ نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ
“Şeytan dedi ki: ben ondan daha hayırlıyım sen beni ateşten yarattın onu ise çamurdan” (Sad 76)
فَسَجَدَ الْمَلآئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ إِلاَّ إِبْلِيسَ أَبَى أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
“Meleklerin hepsi birden secdeye kapandılar. Ancak iblis secde edenlerden olmaktan imtina etti” (Hicr 30–1)
Melekler, Allah’ın tazim ettiği bir kimseye tazim ettiler. İblis ise çamurdan yaratılmış olan birine secde etmekten kibirlendi. O dinde kendi kafasına göre kıyas yapanların ilkidir. O: “Ben ondan hayırlıyım” demiş ve bunu kendisinin ateşten Âdem –aleyhisselâm-’ın da topraktan yaratılması safsatasıyla delillendirmiştir. Bu sebeple Hz. Âdem’e tazim ve secde etmekten imtina etmiştir. O ilk kibirlenen kişidir. Allah’ın tazim ettiği bir şeye tazim etmemiştir. Salih bir kul olan Âdem –aleyhisselâm-’a kibirlendiği için Allah’ın rahmetinden kovulmuştur.
Bu tam bir kibirdir. Zira buradaki secde onun emriyle olduğu için Allah’a yapılmış demektir. Allah, Âdem -aleyhisselâm-’a bir şeref olsun diye bu secdeyi ikram etmiştir. Evet, melekler tevhid ehliydiler. Ama Allah, tevhid ehli olmalarını tek başına yeterli görmemiş ve onlara tazim secdesi yapmalarını emretmiştir.
Salih insanlara tazim edilmesi gerektiğine delalet eden ayet-i kerimelerden birisi de Yusuf -aleyhisselâm- hakkındaki şu ayetlerdir:
وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى الْعَرْشِ وَخَرُّواْ لَهُ سُجَّداً
“…ebeveynini arşa yükseltti ve onun için secdeye kapandılar.” (Yusuf 100)
Bu ayetler, Yusuf -aleyhisselâm-’a kardeşlerinin üstünde bir şeref verildiği için ona tazim amacıyla secde edildiğini ifade eder. Buradaki “kapandılar” ifadesi kardeşlerinin mecazen değil de yere gerçekten secde yaptıklarına delalet etmektedir. Burada iki ihtimal var; birisine secde etmek ya onların şeriatinde caiz görülüyordu, ya da bu Âdem -aleyhisselâm-’a tazim için yapılan secde gibi bir secde idi. Bu secde, Yusuf -aleyhisselâm-’ın kendi rüyasını Allah’ın emri olarak kabul etmesi yüzünden bu emre uyulmuş olması için kardeşleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Böyle bir rüya emir sayılmış zira peygamberlerin rüyaları da vahiydir.
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- hakkında Allah -celle celâluhu- şöyle buyurmuştur:
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذِيراً لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ
“Muhakkak biz seni bir şahit, müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik. Allah’a ve Resulüne iman edip onu aziz bilip tazim etsinler diye.” (Fetih 9–10)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ
“Ey iman edenler Allah’ın ve Resulünün önüne geçmeyin.” (Hucurat 1)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ
“Ey iman edenler seslerinizi peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin.” (Hucurat 2)
لَا تَجْعَلُوا دُعَاء الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَاء بَعْضِكُم بَعْضاً
“Peygamberi diğerlerini çağırdığınız gibi çağırmayın.” (Nur 63)
Allah -celle celâluhu- Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’den önce konuşmak suretiyle bir edepsizlik yapmaktan herkesi men etmiştir.
Sehl İbn-i Abdullah Hucurat suresinin ilk ayetlerini tefsir ederken şöyle demiştir:
“Ondan önce konuşmayın demek, o bir şey söylemeden önce bir şey söylemeyin ve bir şey söylediğinde de susun ve dinleyin, o bir şeye karar vermeden önce bir şeye karar vermeyin savaş gibi ya da başka bir dini mesele hakkında o fetva vermeden fetva vermeyin anlamına gelmektedir. Ayet-i kerimenin son kısmında:
وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Allah’tan sakının. Muhakkak Allah işiten ve bilendir” (Hucurat 1) denilerek herkes, bu emirlere muhalefet etmekten sakındırılmıştır.
Sülemi, bu son kısmın tefsiri ile alakalı şunları söyler:
“Yani, peygamberin hakkını gözetememekten ve ona bir hürmetsizlik yapmaktan sakının. Zira Allah -celle celâluhu- dediklerinizi duyuyor ve yaptıklarınızı biliyor. Bu ayetten sonra, diğer insanlarla konuşulurken olduğu gibi peygamberimizin sesinden daha yüksek bir sesle konuşulması yasaklanmıştır.
Bazıları da bu ayetin tefsirinde: “Bu ayet; birbirinize ismiyle hitap ettiğiniz gibi ona ismiyle hitap etmeyin anlamındadır” demiştir.
Ebu Muhammed Mekki şunları söyler:
“Ondan önce ve kaba konuşmayın. Birbirinizi çağırdığınız gibi onu da ismiyle çağırmayın. Bilakis onu tazim edin ve saygı gösterin. “Ey Allah’ın Resulü”, “Ey Allah’ın Nebisi” gibi kendisine seslenilebilecek en güzel ifadelerle ona hitap edin.
[mefahim]