Posts Tagged With: mürşid herşeyi bilmez

Mürşide verilen yetkiler

Bütün mucizeler, peygamberlerin insan ve kainat üzerindeki yetkileridir. Bunların bir kısmı, derecelerine göre peygamber vârisi olan kamil insanlarda da zuhur eder. Ancak bunun bir sınırı vardır. Onu bilmek gerekir. Yoksa, veliler hakkındaki yanlış inançlar yüzünden, şirke düşülür.

Bazıları, kutub ve gavs olarak bilinen velilerin kainatı idare ettiğini, bütün insanlardan ve âlemden haberdar olduğunu, istediğini yapma yetkisininin bulunduğunu düşünür ve söyler. Bu fikir yanlıştır; tövbe edilmezse şirke ve küfre girme tehlikesi vardır. 

Bütün kainatı yoktan var eden ve varlığını devam ettiren Allahu Teala’dır. Kainat ve insan onun elinde ve emrindedir. O dilediği şekilde yaratır, istediği gibi sevk ve idare eder.

Ancak Allahu Teala, bu kainatta bazı mühim vazifeleri meleklerine, bazı işleri de velilerine gördürür. Bir takım işleri de başka varlıklara yüklemiştir. İrşatla görevli bir velinin işi, Allah’ın izniyle ölü kalpleri nur ve ilâhi sevgi ile diriltmek, kulu Yüce Rabbine sevk etmektir.

Velinin bütün yetkisi ilâhi kadere bağlı olarak gerçekleşir, ve hepsi ilâhi izinle olur. Velî sonuç almak için sebepleri kullanır. Her işinde Allah’ın rızasını arar. Nazı, niyazı, dua ve avazı hak içindir.

Allahu Teala’nın kendisine ikram ettiği feyiz, nur, keşif, keramet, marifet, feraset ve duasının kabul edilir olmasını ilâhi irade ve rızaya uygun kullanır. Kul olduğunu unutmaz; haddini bilir, yetkisini aşmaz.

Yüce Rabbine karşı boynu bükük, gönlü yanık, kalbi uyanık bir vaziyette hep onun emrini ve desteğini bekler. Elinde hangi güzel hal zuhur etse onu kendisinden bilmez, kibir göstermez, övünmez.

Makamı ne olursa olsun veli her şeyi bilmez, bilmesi de gerekmez. Her şeyi bilmek ancak Allahu Teala’ya aittir. Yüce Allah bu konuda peygamber de olsa kimseyi kendisine ortak etmez.

Veli, Allahu Teala’nın kendisine bildirdiklerini ve hak yolunda lazım olanı iyi bilir. O Allah’ın şahididir. Onu tanır. Onu tanıtır. Kalbin ve nefsin terbiyesinde ustadır.

İrşat kutbu olan veli, bütün gücünü dinin yayılması ve insanların ıslahı için kullanır. Eşyayı ıslah etmek, dünya işlerini düzene sokmak, güzel geçim yolları aramak, teknik gelişmeleri takip etmek velinin birinci işi değildir. O bunları ehline havale eder.

Bazı insanlar, baş ve bel ağrısına varana kadar her türlü derdini velinin himmet ve tasarrufu ile dindirmek ister; doktor yerine veliye gider. Kimileri, insanların cehalet, zulüm, tembellik ve ihanetleri yüzünden bozulan cemiyet hayatının mürşitlerin tasarrufu ile düzelmesini ve zalimlerin başının ezilmesini bekler, durur.

Halbuki veliler, Allahu Teala’nın koyduğu fıtrat kanunlarına uymayı takvanın bir gereği görürler. Yüce Allah’ın hikmetine bakarlar, tecellisine tâbi olurlar, her halükârda Hakk’ın muradını gözetirler. İlâhi rızaya uymayan ta-lepleri de reddederler.

[Kaynaklarıyla Tasavvuf, Dilaver Selvi, 1/360-361]

Categories: Tasavvuf | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

WordPress.com'da Blog Oluşturun.